Kung - Fu

Yeni Forumumuz www.martialarts.forumu.com bu forum dondurulmusdur!
Verfügbare Informationen zu "Kung - Fu"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: Kücük Ejder - Ömer - Bruce Lee
  • Forum: Yeni Forumumuz www.martialarts.forumu.com bu forum dondurulmusdur!
  • Forenbeschreibung: BU FORUM DONDURULDU DAHA COK VIDEO RESIM MUZIK BULABILECEGINIZ YENI ADRESIMIZ ACILDI www.martialarts.forumu.com
  • aus dem Unterforum: Kung Fu
  • Antworten: 7
  • Forum gestartet am: Mittwoch 05.04.2006
  • Sprache: türkisch
  • Link zum Originaltopic: Kung - Fu
  • Letzte Antwort: vor 18 Jahren, 20 Tagen, 18 Stunden, 35 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "Kung - Fu"

    Re: Kung - Fu

    Kücük Ejder - 21.04.2006, 16:13

    Kung - Fu
    KUNG-FU NEDİR?
    KUNG : Toplum – Bilmek – Uğraşmak

    FU : Eren – Ahenk – Kuvvet – Felsefe ve Sanat

    Kung-fu eğitimi uzun ve kayalı, sarp bir yola benzer. Anacak yılmadan çalışırsanız bu yolu aşabilirsiniz. Bir gün saatlerce çalışıp sonrada bir hafta hiç çalışmamak yerine her gün düzenli sürelerle çalışmak daha faydalıdır. Kombineleri teknik, kuvvet ve sürat yönünden geliştirdiğiniz zaman bir arkadaşınızla karşılıklı olarak “Poa Chik” çalışmalarına geçiniz.
    Kung-fu çalışmaları için uygun bir elbise ve ayakkabı alınız. Bunlar çalışmalarınıza yararlı olacak ve moral olarak güçlenmenizi sağlayacaktır.

    Çalışmalarınıza kesinlikle acele etmeyiniz. Yavaş yavaş mükemmel bir sonuca ulaşacaksınız.

    KUNG-FU’NUN TARİHİ VE GELİŞMELERİ:

    Kung-fu M.Ö. 4.’üncü yüz yılın sonunda büyük düşünür KONFİÇYUS ile arkadaşı LAO-CHE düşünceleri ile meydana gelmiştir.
    Bu düşünceleri sonunda meydana gelen TAOİZM canlandırıp etrafına yaymak ve de bunu halka sevdirebilmek için ilk olarak etrafındaki çırak ve gençlere öğretip yaymak istediler.

    Bu durum benimseyen ve de çok seven imparator (HAN-WU-Tİ) bu spor dalına o zaman “Uzun el dövüşü” adını verdi.
    Bu teknik daha sonraki yıllarda çok iyi hocalar yetiştirerek bütün Çin’e yayılmasına sebep oldu.
    Daha sonraki yıllarda ise büyük bilgin kıymetli hekim HUA-TA tarafından bir çok yenilikler getirilip herkesin tanımış olduğu 5 büyük hayvanın adını ve stillerini ilave ederek bu spora ayrı bir renk kattı.

    Bunlar ise şöyle sıraladı. (KAPLAN-AYI-YILAN-ARSLAN-TURNA) kuşunun hareketlerinden birer bölümünü alıp bu spor dalına katmış oldu. Ve de böylece TA-MO-SHAOLİN sistemi bütün Çin’e yayıldı. Daha sonraları buma bir çok yeniliklerde ilave edilerek neticesinde CHANG-CHUAN sistemi doğmuş oldu.

    Çin’de Budizm dinini yayan Buda rahipleri kendi aralarında Vahşi hayvanların dövüş ve kendilerini savunma hareketlerini inceleyip bunlardan yeni bir çok teknik daha alarak bunların hepsini 5 büyük stil içerisinde topladılar.
    Nihayet SHAOLİN MANASTIRI Çin halkına açılıp buraya yeni genç nesilden öğrenciler alınmaya başlandı. Daha ziyade halkın içinden kısa boylu ve cesur olanları seçildi.

    Ardından geçen uzun yıllar sonunda bütün Çin’de Budizm dinini yayan rahipler bir taraftanda El, Ayak, Sopa, Kılıç, yakın dövüşü öğrettiler. Daha sonraları bu sporu bir dövüş ve savunma tekniği haline getirdiler. TAO-CHI-CHUN-FA adını verdiler. Bu spor LEOPAR – KARTAL pençesini ilave ederek NEI-CHIA -TAI-CHI- WAI-CHIA.CHUAN-SHU-KUA-SHU gibi bir çok yeni adlar takıp bunları sınıflara ayırdılar.
    1300 yıllarında bu spor yırtıcılıktan kurtarılıp yumuşatılarak saygılı ve sevimli hoca “Tai-aist cheng saim fung” tarafından geliştirilen (TAI-CHI-CHUAN) sistemi çok geliştirilip Kung-fu yeni ismi (CHUEH-YUAN) oldu.
    170 civarında olan teknik sayısı 300 rakamına ulaşmış oldu.

    1400 yıllarında bu spor (PA-KUA-WU-SHU-WING-CHUN-TAI-CHI) olarak dört ana bölüme ayrılıp:

    Sert ve yırtıcı dövüşler (PAKUR) adı verildi.
    Silahlı ve vurucu dövüşler (WU-SHU)adı verilir.
    El ve ayak dövüşlerine (WING-CHUN) adı verildi
    İç kuvvete ve yaşlı dövüşlerine (TAI-CHI)adı verildi.
    Nihayet buda rahipleri SHAOLİN manastırında son şekle getirilen bu dört yeni modeli tek bir isim ve çatı altında toplayıp buna yeni bir isimle bütün Çin halkına öğretilmeye başlandı. Bu yeni isim ise o günden bu güne kadar devam edip gelen KUNG-FU dur...

    Çin dilinde Kung-fu savaş sanatı anlamına gelmektedir. Fakat Çin savaş sanatı Ustalarına göre Kung-fu çok teknik bir terimdir ve savaş sanatının özel bir bölümüne karşılık gelmektedir. Çin'cede savaş sanatına tam karşılık gelen kelime WU SHU' dur. Çalışmanın uygun gelişimi için Wu Shu yedi bölüme ayrılır.

    Teknik serisi "Chuean Thau"
    Kombine Çalışmaları "Tuyi Cher"
    Özel Teknikler "San Suau"
    Kuvvet Çalışmaları "Kung-Fu"
    Müsabaka "Poa Chik"
    Silahlar "Wu Chi"
    Kurallar "Chuean Li"
    KUNG-FU'NUN AMAÇLARI VE KURALLARI
    Geliştirildiği zamanlarda Kung-Fu'nun üç amacı vardı. Bunlar: Fiziksel vücut sağlamlığını sağlamak. Kendini savunmayı öğrenmek ve ruhi gelişimi sağlamak. Bugün için bazı değişik kutuplaşmalar vardır. Bazı Kung-fu Hocaları kung-fu'yu sadece kendini savunmayı öğretmek amacı ile çalıştırmakta, bazıları ise Kung-fu ile vücudu sağlıklı kılacağını öne sürerek savunma amacını dışlamaktadır. Halbuki savunma amacı olmaksızın Kung-fu artık bir jimnastik hareketleri serisidir.

    Kung-fu çalışmalarında öncelikle kişi gerektiğinde kendini veya bir yakınını koruyabileceği formunu bulması ve bunu koruması gereklidir. Daha sonra Kung-fu'nun vücudun fiziksel yönüne katkıları gelir. Düzenli Kung-fu çalışmaları ileri yaşlarda bile canlı ve atletik bir vücut sağlar. Kung-funun üçüncü bir özelliği kişilik gelişimine yardım etmesidir. Yıllar süren çalışmalar esnasında iyi bir kung-fu'cu sabır, ileriyi görme ve sakinlik niteliklerini geliştirir. Bu özellikler iyi bir Kung-fu'cu olmak için gereklidir. Güç ve teknik gelişimi için gerekli olan şey sabır Kung-fu kurallarını iyi anlamak için gerekli olan şey ileriyi görme; müsabaka esnasında rakibin açıklarını görerek saldırı düzenleme ise sakinlik ile olur. Bu özellikler çok zor anlarda bile bir Kung-fu'cuya dikkatli düşünme ve soğuk kanlılıkla durur.

    KUNG-FU’DA TEKNİK

    Kung-fu’nun bu günlük metodu ise çok seri ve sert el ve ayak teknikleri ile sakin dövüş sanatı olarak bilinen WING-TSUNG tekniği kabullenildi.

    Bu tekniğin ise en büyük ustası ve hocası olarak da “ Mr.Yıpman” kabullenildi.

    Kung-fu uzakdoğu’nun dövüş ve savunma tekniğinin en büyüğü, en gelişmişi gerçek yaşamdaki yeri ise tam uygulandığı zaman en soylusu ve en çok sevilenidir.

    Kung-fu sporu başladığından bu güne kadar bir çok teğişikliklere uğramış amma hiçbir zaman savunma sanatının dışına çıkmamıştır.

    Gelmiş geçmiş bütün büyük hocalarında kung-fu sporuna centilmenlik hareketlerini çıkmamasına bütün tekniklerine sahip çıkılmasına önem gösterip

    bu sporun halk tarafından çok sevilip , saygınlığını kaybettirmemek için büyük uğraşı göstermişlerdir.

    Kung-fu bugün çok sert, seri vurma ve ayak tekniğine dayanan sakin dövüş olarak bilinen WING-TSUNG tekniğidir.

    Kung-fu sporu ayrıca hiçbir zaman vur, kır, öldür yok et, gibi vahşet aracı değilde, yalnız şiddeti yenmek ve onu zararsız hale getirmek sporu ve tekniğidir.

    Bu teknik sayesindeki bütün iç organların sinir ve eklemlerin bu sporla daha sağlıklı ve daha da kuvvetli olması sağlanmış bütün Çin!de kabullenmiş ve batı fikirlerine göre ayrı bir önem kazanmıştır.

    Bu gün Çin’de kalp hastalarına Kung-fu egzersiz tavsiye edilir ve bunu uygulayan hastalar üzerinde yapılan testler sonunda hastaların daha çabuk iyileştikleri kanıtlanır.

    Çin’de Kung-fu okullarında yetiştirilen genc öğrenciler tam bir birlik ve saygınlık içerisinde çalışıp ilk önce iç organlarının kuvvetlendirilmesini ve sağlıklı olmalarını sağlarlar.

    Bu sporun bütün inceliklerini öğrenip yaşlı olanlara ise daha sağlıklı ve düzenli yaşam ve tekniğini öğretirler.

    Belirli bir yaştan sonra ise bu öğrendiklerini öğretmekle yükümlü olup topluma karşıda sorumludur. Bunların hepsi yıllar sonra gerçek birer Kung-fu ustası olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

    KUNG-FU DA HAREKET ISİMLERİ

    1-CUM - NIN :BAŞINI DİK TUTMAK SELAM VERMEK


    2-CHOOK - MON :YERDE OTURMA


    3-CHOOK - ZEN :YERDE OTURUP NEFES ALMA VE DÜŞÜNME


    4-EJUMA :BAŞLAMA DURUMU


    5-MAO -CUM - NIN :BAŞLAMADAN EVVEL SELAM


    6-MAO - CUM :HAZIR OLMA


    7-TITIL - CUM - NIN :DOVUŞE HAZIRLANMA


    8-MAO - SOMI : AYAK VE TOPUKLAR BİTİŞİK


    9-HARANI - SOMI :AYAKLAR YARIM VE TAM AÇIK


    10-MABO - SOMI :AYAKLAR AÇIK VE KIRIK


    11-KYOCHO-LAU-SONI İZLER BİTİŞİK AYAKLAR ÇAPRAZ


    12-NAO - CUM :IKI KUNG - - FUCU MUSABAKAYA HAZIR OL DURUMU


    13-SUDA - SAO :DOVUŞ POSİZYONUNA GİRMEK


    14-AP - KUMI - SOMI :AYAKTA GARD DURUMUNA GEÇME


    15-MOH-PO :RAKİPDEN GELEN YUMRUK


    16-PATANG- BANG-SAO :BLOK ETMEK


    17-CUM-NOPUN-WRUP :ÇENEYE DİRSEKLE VURUŞ


    18-AREA- PAK MOH - P0 : RAKİBİN KALB VE BAĞAZINA VURMAK


    19-SUDO - LAP - SAO : MÜDAFA ETMEK


    20-CUM-YOK-SUDO-BO :SAĞ ELLE RAKİBİN ENSE VE KULAK KISMINA VURMA



    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    KUNG -FU YAPARKEN VURUŞ YAPILAN BÖLGELER:

    Bu sporu yaparken rakibine yapacağınız vuruş hareketlerinde dikkat edeceğiniz bölgeler aşağıda gösterilmiştir.

    Rakibinize yaptığınız ani bir harekette onun ölümüne sebep olabilirsiniz.

    Bu can alıcı noktaları gayet iyi bilmek ve hareketlerinizde bu noktaları iyi korumak ve de korunmak gerekir.

    Şayet karşı tarafın size karşı kanunsuz bir saldırısında savunmanız gerekirse ona gore hareket edebilirsiniz.

    Kung - fu yaparken bacaklar kollardan daha uzun oldugu için ayaklar daima bir silah olarak kullanılır.

    Boylece hem savunmanız kolaylaşmış olur hemde daha rahat harket etmiş olursunuz.

    Normal yolda giderken bir sokaktan çıkan eli tabancalı birisi size saldırdğı zaman burda kendinizi korumak için önce ayak hareketleri ile savunma yapar daha sonra onu etkisiz hale getirebilirsiniz.

    Ayağınızda ayakkabılarınız var ise ayak hareketleriniz çok daha etkili olur.

    Rakibiniz şayet kollarınizı tutacak olursa burda dizlerinizi kullanmak zorunda kalırsınız.



    Tekmelerinizin hedefi daima rakibinizin başına ve suratının tam ortasına olmalıdır. Daha sonraki hareketlerinizde ise hedefiniz gövdeye olur. Kung - fu da ayak daima doğaI silah olarak kullanılır.

    Ayakkabınızın sert kenarı ile rakibinizin bacak kaslarına vurduğunuz zaman bu vuruşla çok büyük acı vermiş olursunuz. Onun icin bu tip vuruşlarda cok dikkatli olmak gerekir.

    Bu hareketleri yaptıktan sonra hemen ayaklarınız yere basmalıdır. Yoksa rakibiniz ayaklarınızı tutup çekerek sizi yere düşürebiIir ve denğenizi kaybetmiş olursunuz.

    Vuruşunuzu tamamladıktan sonra hemen dengenizi sağlayip esas duruşunuza geçmeniz gerekir. Rakibinizde saldırıda şayet bacaklarını kullanıyorsa o zaman bu noktaya çok önem vermeniz gerekir.



    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    KUNG-FU MÜSABAKALARINDA ZAMAN DURUMU :

    Kung-fu müsabaka süresi 2 dakikadır. Bu müsabaka 3 raunt olur.Her müsabakanın raunt arası ise 30 saniye mola durumu bulunur. Bu mola durumu icabında uzatılabilir.
    Kung-fu rakibine karşı asgari kata’larını yaparak gücünü de kullanıp yumuşak ve seri davranıp yaklaşan rakibine karşı ise yerine ve zamanına göre büzülmek daha sonra ise bir kaplan gibi atılarak onu zararsız hale getirmek gerekir.
    Kung-fu yaparken önemli olan bütün teknikleri uygulayıp ve amacına ulaşmak gerekir.
    Kung-fu yapan bir centilmen sporcunun hiçbir zaman ben bu müsabakada birincilik alacağım ve şampiyon olacağım diye bir düşüncesi yoktur ve böyle bir hayal kurmaz.

    Gerçek bir Kung-fu cu müsabakasını bitirip o kürsüye çıktığı zaman ispat etmiş olur.

    KUNG-FU GİYİM VE KUŞAM DURUMU:

    Kung-fu’nun giysisi (WELESBİHA - KİMONA) siyah düz bezdir. Çin’li kung-fu ustaları gelenek ve kurallarına göre giyinirler. Bu elbiseler milli geleneklerine uygun olarak 6. CHI-TAO-KIMONO dur.

    Elbiseleri siyah olup bez kumaştan ve düğmeli düz yaka ve geniş kol ve geniş paçalı olarak dikilmiştir.

    Üst olarak giyilen belden biraz aşağıya kadar olan geniş kollu ve paçalı bu elbiseler üzerine belden kemer bağlanır ön tarafa gelmek kaydı ile geniş ve düzgün olmak şartı ile.

    Kung-fu elbiseleri hiçbir zaman başka renkli olmaz üzerinde ise hiç bir bant, şerit ve süsleme kabul edilemez.

    Kung-fu hocalarının elbiselerinin yalnız kol bileklerine gelen kısmına beyaz bant konur, tanınması ve bilinmesi için.

    Kung-fuda ustalık derecesine göre belindeki kuşaklarına sınıflarına da ait bant takarlar. Kung-fu sporu yaparken veya çalışırken bulunduğun ülkenin iklim şartlarına göre giyinerek çalışıp antrenman yapabilirsin.

    Kung-fu yaparken giyineceğin ayakkabılar ise bezden ve düz bağsız olan (KETA) adı verilen ayakkabı giyilerek yapabilirsiniz.

    KUNG-FU NEREDE VE NASIL YAPILIR:

    Kung-fu sporu daha ziyade boş mide ile yani aç karnına açık havada, bilakis sabahın erken saatlerinde henüz gün doğmadanveya şafak sökerken temiz havada, bir dere ve ırmak kenarında veya dağlık ormanlık bir alanda.

    Kung-fu akşamüzeri ise karanlık çöktükten sonra bir mum veya yağ lambası ışığında her taraf gayet sessiz ve sedasız bir anda çalışmaların yapılması ayrı bir zevk ve renk getirir bu sporcuya.

    KUNG - FU'DA ELLE VURUŞ İSİM VE ŞEKİLLERİ:

    1)-JOOKMUK - BO : Direk ye muntazam yumruk olarak bunu hepimiz biliriz Bu vuruşta işaret ve orta parmak arasına gelen saha ile yapılır.

    Vuruş anında yumruğun iç tarafi yere doğru tutulur.

    2)-OPLN - SON CUNG: Bu vuruş için yumruk baş parmak üzerine sıkılımış olarak ikinci üçüncü ve dörduncü parmakların ikinici eklemi ile yapılır. Bu şekilde yapılan vuruşIa indiği yeri hareketsiz birakır. Çok büyük acı verir.

    3)-AREA - JOOMUK - BO : Serçe parmağın altındaki kaba etlie yapılan bu Vuruşa çekiç vuruşu da denir.

    Bu vuruş ekseri yukardan aşağı doğru yapılan vuruştur.

    4)-DUNG - JOOMUK - BO : Elin bütün parmakları yumularak elin tersi ile yapılan bu vuruşla rakibine inen bir darbe onu bayılta bilir.

    5)-OPUN - SONGUNG : Buda normal muntazam yumruk gibi olur yanlız burda yumruğun içi yere doğru hem gelmez vuruşda çok sert ve acı olur.


    6)-SANG - JOOKMUK: Bu vuruşta ise işaret parmağı ileri doğru çıkanlıp ikinci eklemin ucu ile yapılan bir vuruştur.

    Bu parmakla yapılan vuruşlarda ise sert ve acı verir.
    7)-GUNG - GHIN - OPUN : Açık elle parmaklar ile vuruş.

    Bu vuruşta açık elle ileri uzatilmış birbirine yapışık parmakların ucu ile yapılır. Baş parmak ise avuç içine doğru kıvrrıktır. İyi hazırlandığınız zaman bu silah çok tesirli ve etkilidir.


    -SUDO - GUNG : Elin keskinleme yan tarafı ile yapılan bu vuruşlar rakibe daima çok tesirli olur.

    Bu vuruş her yana gayet rahat bir şekilde uygulannır.
    9)-AREA - JIAP - GUNG : Bu vuruş işaret ve orta parrmak ile yapılan birbirine yapışık ve ayrık olarakta yapılır.


    10)-SUDO - GDM SON - GUNG : Elin avuç açi yapılan bu vuruşta çok tesirli ve de sert olarak bir darbe gibi rakibe iner.


    11)-MOG - SONMOK - GUNG : BiIek ile yapılan bu vuruşlar musabakalar kontralarda cok tesirli olur.
    12)-SUDO AREA - GUNG : Elin iç kenarı olan kısmı ile yapılan bu vuruşIar yakım mesafelerde kullanılır ve rakibe tesirli olur.
    13)-JIAP- GUNG :İşaret parmağı. ile yapılan bu vuruş rakibe daima çok tehlikeli olur.
    14)-SUOO - PYUN - GNG : Elin bileği en yakın kısmı ile yapılan bu vuruşlar çok tehlikeli ve sert olur.
    15)-AREA - LAP -PALGUNG: Dirsek ile olan bu vuruşlar çok yakın mesafeden ve açılmadan yapılır.

    Dirsek kolun en sert yeri olduğu için bu vuruşlar çok sert ve acı olduğu kadar rakibi anında yere serer.
    16)-GANG - PAL GUNG: Bileğin üstü ile yapılan bu vuruşta hedef daima yakın mesafelerde uygulanır. Rakibe çok çabuk tesir eder.
    17)-SANG - JOOMUK - GUNG : Orta parmağın ikinci eklem yeri ile yapılan bu vuruş rakibe çok yakın mesafeden yapılan saldırıda yapılan vuruştur.
    1-SON - MONG GUNG : Kartal pençesi ile yapalan bu vuruş rakibe çok yakın mesafeden yapılan vuruştur.



    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    KUNG - FU'DA AYAKLA VURUŞ ŞEKİLLERİ:

    Kung - fu yaparken rakibinize ayaklarınızla vurmak icap ettiği zaman hareketinizi yapıp tamamladıktan sonra hemen esas duruma geçmeniz gerekir.

    Tekme atarken rakibiz bacağınızı tutabilir bunu hiç bir zaman unutmammnız gerekir.

    1)-AP AN - GYUN - GUNG : Ayagın üstü ile yapılan vuruştur.

    Bu vuruşda hedef ileriye doğru ve Rakibin vücudundadır şayet ayağınızda ayakkabınız varsa ayakkabı tabanı ile bu gorev yapılır.


    2)-AP-AREA-GUNG : Ayak parmaklarının üstü ile vuruş. Ayak parmakları yukarı doğru dönük olarak tekme atılır. Her şeyden evvel zamanı çok iyi ayarlamak gerekir.

    Zamansız atılan bir tekme ile ayak ve Ayak bi1eğinizi sakatlayabilirsiniz. Hedef ileri ve hasmın vücududur.

    3)-AP - AREA - GUN : Ayak tabanının tam parmak altı ile yaptıan vuruş. Ayak parmakları yukarı dönükken tekme atılır. Vuruşlarda bu yüzden cok dikkatli olmak gerekir


    4)-AP - DIKUMC - GUNG : Ayak tabanı topuğu ile yapılan vuruş. Bu vuruş ya geriye ya da.aşağıya doğru tekme atmada kullanılır.

    Atılan tekmenin hedefi ise rakibin dizi bacakları ve ya kasıklarına doğru yapılır.

    5)-AP - AN - GYUN - AREA - GUNG : Ayak tabanının her iki yanı ve tam ortası ile yapılan vuruş. Bu vuruş rakibin daima en hassas noktalarına yapılır.

    6)-AREA - MORUB - GUNG : Ayakla vuruşlarda en önemlisi diz kapağı ile yapılan vuruşlar. Bu vuruşta ise rakibin daima kasıkları ilk hedeftir.

    Sonra mide daha sonrada başına yapılır.


    7)-AP AREA GUNG : Sol ayağınızı ileriye doğru açıp hemen sağ ayagınızı hafifçe ileriye doğru savurarak tekme atmak.

    Bu hareketi ayak değiştirerek tekrarlayabilirsiniz.

    Bu vuruşlarda rakibin başına ve suratına yapılır.

    -AP AREA GUNG : Sol ayağınızı ileriye ve hafifce sola çevirerek bir adım attıktan sonra sağ ayağınızı yukarıya doğru kaldrrıp tekme atınız.

    Bu durumda sol tarafınızda oIan rakibinizin size karşi yapacağı hareketini yarıda kesip bıraktırmış olursunuz.

    Bu hareketi ayak değiştirip tekrarlayabilirsiniz.


    KUNG-FU KATA DÖNEMLERİ VE SÜRELERİ :

    Kung-fu'da çıraklar arasında senede 2 defa yönetmeliklere uygun olarak 6 veya 12 ayda bir sınavlar yapılır.

    Normal çıraklık derecesinden ustalığa geçmek ise (5-6-7) senede bir olur.

    Bu gün kung-fu’da (SIFU-SI-GUNG-SI-TAI-GUNG-SI-IO) seviyelerine gelen ustaların birinci ustalık derecesinden en son seviye olan (SI-JO) derecesine gelebilmeleri için (50 ile 60) yıl çalışmaları gerekir.

    Kung-fu’da bugün 6 bin civarında döğüş tekniği bulunmaktadır.

    Kung-fu’daki 5 ayrı sistemde ise 240 kata vardır.

    Kung-fu’daki en küçük her kata da ise 19 hareket bulunur.

    Kung-fu’daki en büyük katalar ise 320-600-720 teknikten meydana gelir.

    Bu kartaların zaman süreleri ise 1 dakikadan başlar sırasıyla 10 dakikalık – 20 dakikalık – 40 dakikalık hatta 70 dakika kadar sürenleride vardır.

    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    KUNG-FU’DA KATA DURUMLARI :

    A)-A-B-C KATAGORİSİ PROFESYONEL GRUPLARIN YAPACAĞI KATALAR

    1-DAN KATALARI

    2-GERİLİM VE NEFES KATALARI

    3-SÜPER VE KONDİSYON KATALARI

    B)-AMATÖR KATAGORİ GRUPLARI

    1-TEKNİK KATALAR

    2-DURUŞ KATALARI

    3-DEN KATALARI

    C)-AMATÖRLER VE ALT KUŞAK KATAGORİLERİ

    1-DENGE KATALARI

    2-OKUL KATALARI

    3-TEKNİK KATALAR

    KUNG-FU MÜSABAKA ALANLARININ DURUMU VE ÖLÇÜLERİ :

    Kung-fu yapılacak alanlar ve yerlerin ölçüleri vardır. Müsabaka kapalı bir salonda Ring’de veya Bant usuli yapılacaksa resmi ölçüleri (8x8=64m2) dir.

    Kung-fu müsabakası şayet bir okullar arası veya çocukların yarışması ise bu durumdaki resmi ölçüler şöyle olması gerekir: (7x7 =46 m2) (6x6 =36 m2) dir.

    KUNG - FU'DA KIRMA VE SAVURMA PUAN DURUNILARI

    Kung - fucunun Tuğia, Kiremit, Mermer, Tahta, Kalas, Demir, şişe kırışları şu 3 şekilde yapılır.

    1)-ElIe

    2)-Kafa ile

    3)-Ayakla

    a)-Elle yapılan her türü kırış 7- 10- 13- 15 - 20 Puan

    b)-Kafa ile yapılan destekli ve desteksiz kırışIarda ise 3 - 12 - 15-17 - 20x25 Puan

    c)-Ayakla yapılan destekli ve ya boşIukta olan çeşit1i kırışlarda ise3-5-7-9-12x 15 Puan verilir.

    Kung- fucunun yapacağı kırışlarda kıracağı cismin adını ye cinsini sayısını bildirir.

    Kırmayı yaparken ise dengesini bozmadan kontrollu ve teknik yapanlar yukardaki puanları alırlar.

    KUNG-FU'DA SAVUNMA PUANLARI:

    A)-Serbest Savunma: İki Kung - fucu arasında önce hayal, sonra ise tatbiki olarak yapılır. Buna yakın dövüş S-D-S Nah Kompf denir.

    B)-Savunmalar ise; Kung - fucuınun en önemli şu 3 noktasını meydana getirmiştir.

    1)-Her türlu yurnruk karşı. saçtan, yakadan uç boğazdan saldırmalara karşı 1 - 3 - 5 - 6 - 7 - 10 puan alırlar

    2)-Her türlü bıçak, kılıç, silaha karşı, ayrıca ani ve geçici saldırılara karşı. 2 - 5 - 7 - 9 - 11 - 15 puan alırlar.

    3)-Her çeşit uzun sopa, kısa deynek, lastik jop saldırısında ise 2-3-5-7-8- 10 Puan alırlar.

    Kung-fu müsabakasında alacağınız puanlar şöyle sıralanır;

    A)-Göğüs kısmına sert ve yumrukla vurma 1 puandır.

    B)-Her türlü ayak ile göğüs kısmına sert vurma 2 puandır

    C)-Her türlü ayak ile kafaya sert ve itici vurma 3 puandır

    D)-Yakadan. Omuzdan . Kalçadan elle her dengeli atış ise 3 puandır

    E)-Her türlü ayak ile tam dengeli rakibini sürmek 3 puandır

    KUNG-FU SPORUN’DA PROFESYONEL OLMA ŞARTLARI :

    Profesyonel sporcular A-B-C grupları olarak üçe ayrılırlar. Bir Kung-fu’cunun profesyonel olabilmesi için en az 3 dan veya daha yukarı olması gerekir.

    Çok iyi ve düzgün vücut yapısına sahip olması lazımdır.

    -En az 8 doktordan tam teşekküllü sağlam raporu olması gerekir.

    -Amatörlük döneminde en az 20 müsabaka yapmış olması ve de hepsini kazanmış olması gerekir.

    -Tüm hakemlik kurallarını bilmesi teşkilata saygılı olması cezası olmaması lazımdır.

    -Çeşitli sınavlardan geçmesi profesyonelliğe test hazırlayarak 5 profesyonel maçı Nakaut ile kazanması gerek.

    -A Grubu büyük boylarda yaş sınırlaması şöyle olması gerekir. 23 den 40 yaşına kadar.

    -B Grubu orta boylarda yaş sınırlaması şöyle olması gerekir. 23 den 30 yaşına kadar.

    -C Grubu küçük boylarda yaş sınırlaması şöyle olması gerekir. 22 den 30 yaşına kadar.

    KUNG-FU YU İMTİHAN DURUMLARI

    A) BEYAZ KYU GRAD İMTİHANI :
    Kung-fu beyazlar 3 ile 6 ay muntazam çalışmaları ve 30 ile 60 idman yapmış olmaları gerekir. Beyazların 14 telem ayak duruş 12 el temel teknik ile solunum alış ve verişine tabi olurlar. Ayrıca yazılı ve sözlü imtihana tabi tutulurlar.

    B)SARI – TURUNCU – MOR – KYU – GRAD İMTİHANI :
    Kung-fu’cular bu imtihanda ise temel ayak duruşlarına. Solunum alış hareketlerine 18 el temel teknik 6 Nah Kampf Chi Teknikler TAO okul kato hayatı karşılaşmalarına tabi tutulurlar

    C) YEŞİL – MAVİ –KYU – GRAD İMTİHANI :
    Bu durumdaki Kung-fu’cular 24 el dövüşü tabi tutulurlar. WUŞU. PAKUR – PO-CHI tekniklerini GYOK – PMA giriş ve tekniğini. 15 Nah – Kampf, CHI yazılı sınavını, iki rakip eş arasındaki dövüş neticesini 8 ayak teknik durumunu ve testte TAO katolarını başarması gerekir

    D) KAHVERENGİ VE KIRMIZI KYU – GRAD İMTİHANI :
    Bu durumdaki Kung-fu’cunun 32 el tekniğine ve el dövüşüne, 12 ayak dövüşü WU-SHU-TAİ-CHİ-TAO katolarını KI-CHI-PO-CHİ-GYOK-PHA giriş ayak dövüşünü 20 NAH-Kampf sözlük test el ve ayak Blok tekniklerini gayet iyi ve hatasız yapabilmesi iki eş arasındaki PO-CHI dövüşünden başarı kazanıp ayrılması gerekir.

    E) KIRMIZI 1-2-3 BANT KYU – GRAD İMTİHANI :
    Kung-fu’cunun 72 el teknikle 20 ayak oyununu WU-SHU-PAKVA TAİ-NAY-CHI-CHA-TAO katolarından 40 Nah-Kampf PO-CHI SDS iki rakibine el ve ayakla dövüşü neticesi

    F) SİYAH – BLACK – KYU – GRAND İMTİHANI :
    Bu imtihana girerek bir Kung-fu’cunun 120 el tekniği. Komple TAO-IO katoları, ayak tekniklerini KIŞHU CHI kata WU SHU PAKUA teknik sınavını PO-CHI-LAT DO-BUDO-CHI-SDS Nah-Kampf el döğüşü, iki eş arasında serbest döğüş KUAT-SU sözlü sınav veya testten başarılı çıkması gerekir.

    DAN BLACK GRAD İMTİHANI :
    BAE Buda birliğinin DAN sıralaması şöyledir;
    1 – 2 – 3 – 4 – 5 –6 – 7 – 8 – 9 – 10 b DANLAR;
    DAN imtihanlarını BAE birliğini tarafından hazırlanacak tarih ve yıllar arasında belirlenen en yüksek kurul huzurunda yaparlar.

    TEKNİK SERİSİ

    Boks’tan v.b savunma sanatlarında tekniklerin ve teknik kombinelerin birbiri ardından belli bir sıra ile yapılması sonucu meydana getirilen bir çeşit dans veya gölge boksu çalışılır.
    Bu hayali rakibe karşı yapılan teknik serisi Karate’de KATA, Taekwondo’da HYONG veya POOMSE olarak. Teknik serisi çalışmaları ile teknik koordinasyon mükemmele ulaşır.
    Kuvvet kullanımı eklendikten sonra zaman içinde hızlı olarak yapılan Teknik Serisi, teknik Kombinasyonların etkisinin ve şiddetinin en üst noktada elde edilmesine olanak sağlar.Teknik Kombinelerin çoğunluğu Ejderha ve Kaplan formuna aittir.
    Her Kung-fu stilinin değişik teknik serileri vardır. Bu serilerden bazıları kısa 24 veya 36 teknik kombineli, bazıları ise uzun 72 veya 108 teknik kombinesi içerir.
    Dikkat edilmesi gereken nokta Teknik Serisi çalışmalarına gerekli önemin verilmesidir. Çünkü bu çalışmalar tekniklerin düzgün, gerektiği kuvvette ve yeterli derecede hızlı olarak yapılabilmesine olanak sağlar.
    Bu çalışmalar sayesinde saldırılara kolaylıkla bloke edilebilir ve karşı atakta en iyi teknik seçilebilir.

    DURUŞLAR

    Shaolin Kung-fu’da duruşlara çok önem verilir. Başlangıçtaki çalışmaların önemli bölümünü duruş çalışmaları oluşturur. Duruşlar yeterli performansa ulaştıktan sonra teknikler çok kolaylıkla ve etkili olarak yapılabilmektedir. Duruş, bir kişinin duruş biçimi yani ayaklarının bulunduğu yere göre aldığı görünüşün ismidir.

    Shaolin Kung-fu da savunma ve saldırı için dört temel duruş vardır.

    1)-Hazır Duruş

    2)-At Binme Duruşu

    3)-Ok-Yay Duruşu

    4)-Ters Ayak Duruşu

    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    HAZIR DURUŞ

    ©-Ayak parmakları öne bakarak ayaklar bitişik olarak durulur. Vücut dik fakat rahat olmalıdır. Düşüncelerden arınmış fakat dikkatli olunacaktır. Kollar vücudun iki yanında rahat olarak durur.
    ©-Avuç içlerini açarak ellerinizi göğüs seviyesine kadar vücudunuzun yanından yukarı kaldırınız. Dirsekler vücudun arkasını gösterir, avuç içler ise yukarıyı. Eller yukarı kaldırılırken yavaş yavaş derin bir nefes alınır. Bütün vücut gevşek olmalıdır.
    ©-Eller göğüs hızasına gelince onları aşağıya doğru çeviriniz ve aşağıya doğru indirirken yavaş yavaş nefes veriniz. Kollarınız dümdüz oluncaya kadar aşağıya indirilmelidir. Vücut gevşekliği devam edecek.
    ©-Yumruklarınızı sıkınız ve ellerinizi belinizin iki yanına getiriniz. Yumruklar bilekten dönerek bele gider, yumruğun üstü yere, baş parmak ise dışarı bakar. Fiziksel ve düşüncesel olarak her şeye hazır olmalısınız.
    AT BİNME DURUŞU

    ©- Hazır duruşta durunuz.
    ©- Ayakları yerden kaldırmadan topuk üzerinde yerde kaydırarak dışarı doğru çeviriniz.
    ©- Ayak başparmaklarınız üzerinde topuklarınızı dışarı doğru kaydırınız.
    ©- Topuk üzerinde ayaklarınızı dışarı kaydırınız.
    ©- Başparmaklarınız üzerinde topuklarınızı dışarı doğru kaydırınız, topuğunuz tam başparmaklarınızın arkasına gelince yere basınız.
    Ayaklar birbirine paralel olmalıdır.
    ©- Dizler bükülerek aşağıya doğru çökülür. Bacakların üst bölümü yaklaşık yere paralel olacaktır.
    Bacakların alt bölümü mümkün olduğunca dışarı doğru açılır.
    OK-YAY DURUŞU

    ©- At binme duruşuna geçiniz.
    ©- Sağ topuk üzerinde ayağınızı dışarı doğru kaydırarak döndürünüz. (Yaklaşık 40 derece) Sağ dizinizi ayak başparmağınızın üzerine gelinceye kadar bükünüz.
    ©- Vücudunuzu 90 derece sağa döndürünüz.
    ©- Sol topuğunuzun üzerinde sol ayağınızı 60 derece sağa döndürünüz ve bacağınızı geriniz.. Not : Bu duruş öndeki ayağın adını alır.
    Yani yukarıda anlatılan duruş Sağ At Binme duruşudur.
    TERS AYAK DURUŞU

    ©- Ok-yay duruşundan başlayınız.
    ©- Sol bacağınızı bükerek vücudunuzu geri çekiniz.
    ©- Sağ ayağınızı sol ayağınıza bir ayak boyu kalıncaya kadar geri çekiniz. Sağ ayağınızın yalnızca parmakları yere değecektir.
    Vücut ağırlığı sol ayak üzerindedir. Sağ topuğunuzu yerden kaldırınız. Sağ diz sağ ayak başparmağının tam üzerine gelecektir.
    Duruş öndeki ayağa göre isim alır. Bu duruşun adı sağ ayak önde olduğu için, Sağ ters Ayak Duruşudur.
    Ters ayak duruşu denmesinin sebebi ağırlık merkezinin ismi aldığı ayağın üzerinde değil diğer ayakta olmalıdır.

    DURUŞLARIN YARARLARI

    Normalde insan vücudunun üst kısmı alt kısmından ağırdır. Özellikle At Binme Duruşu’nun 3-4 ay devamlı çalışılması durumunda vücudun ağırlık noktası göbeğin altına indirilir. Böylece teknikler daha dengeli ve etkili yapılabilir. Ayrıca iç (Chi) enerjinin oluşum merkezi aynı noktadadır. Böylece “Chi” enerjisi gerekli vücut bölümüne kolaylıkla aktarılır ve yıkıcı gir güç elde edilir. Duruşlar esasta zor değildir, fakat çalışmalar sıkıcı gelebilir. Ama sonunda elde edeceğiniz sağlamlığı düşünerek çalışmanıza devam ediniz.

    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    BACAKLARDA GÜÇ GELİŞİMİ

    Duruş çalışmalarına başladığınız zaman bacaklarınızın zayıf noktaları ağrımaya başlayacaktır. Yaklaşık bir hafta içinde çalışmaya devam ederseniz ağrılar geçer ve 15 gün sonunda bacaklarınızda güç artışını göreceksiniz. Unutmayın bacaklardaki ve dizlerdeki ağrılar iyiye işarettir ancak duruş çalışmalar esnasında bacaklarınızdan başka bölgelerin ağrımaması gereklidir. Eğer ağrırsa yanlış yapıyorsunuz demektir.

    YUMRUK NASIL YAPILIR?

    Etkili bir yumruğa sahip olmanın ilk şartı ellerin doğru biçimde sıkılarak yumruk haline getirilmesidir. Yumruğunuzu sıktığınız zaman içinde hiç boşluk kalmayacak ve bilek dümdüz olacaktır. Başparmağınızın diğer parmaklar üzerine iyice bastırmasına dikkat ediniz. Yumruk vuruşu işaret ve orta parmakların başlangıç noktası ile yapılır.

    ISINMA HAREKETLERİ

    Her çalışmadan önce ısınma hareketleri yapılmalıdır. Bu hareketler zor teknikleri kolaylıkla yapabilmenizi sağlayacaktır. Burada örnek olarak bazı ısınma hareketleri verilmektedir.


    Elleri yana koyarak yanlara esneme bel hareketi bel için çok önemlidir. Baş vücutla beraber sağa ve sola yatırılmalıdır.


    Eller ensede ayakların parmak ucunda çöküp kalkmak bacak ve sırt kasları için yararlıdır. Ayağa kalktığınız zaman da parmak ucunda durunuz.


    Öne doğru bel esnetme hareketi hızlı tekme atmak için şarttır. Bacaklar daima gergin olarak esneyiniz. Göğsünüzü bacaklarınıza değdirmeye çalışınız.

    Sayfa Başına Dön


    --------------------------------------------------------------------------------

    YUMRUK VURUŞU

    1. At Binme duruşunda elde belde yumruk şeklinde durunuz

    2. Sağ kolu vücuda sürterek öne itiniz. Dirseğiniz vücudunuza temas ettiği noktada durunuz. Avuç içi yukarı bakacak.

    3. kolunuzu uzatınız. Kolunuzu uzatırken yumruğunuz da bilekten dönecektir.yumruğunuz hedefe vardığı an avuç içi yere doğru bakacak.

    4. Aynı hareketleri sol kolu yapınız, sağ kol da aynı hareketlerin tersini yapacaktır. Sağ kolunuzu dirseğiniz vücudunuza değinceye kadar çekerken sol kolunuzu da öne itiniz. Sol dirsekte vücuda değecektir.

    5. Sol kolu ileri hedefe doğru uzatırken sağ kolunuzu yerine geri çekiniz. Birkaç tekrar sonunda bu hareketleri akıcı olarak yapabilirsiniz.

    Yumruk çalışması esnasında beliniz yere dik olmalıdır. Yalnızca kollarınız hareket etmelidir. Kollar vücuttan ayrılarak hareket etmelidir. Her yumrukta vuruş esnasında biraz nefes verilir ve sonra nefes tutularak darbe sonuçlandırılır.

    ÇİFT YUMRUK

    Çift yumruk vuruşunda her iki kol beraber hareket eder. Bu vuruşların amacı yanıltmaktır. Çünkü çift yumruk vuruşu alışılmış saldırı biçimi değildir.



    "U" ŞEKLİ ÇİFT YUMRUK

    Bu yumruk vuruşuna yandan bakıldığı zaman “U” şekli görülmektedir o yüzden bu adı almaktadır. Normal ve çift yumruk vuruşunuz iyice ilerlediği zaman bu vuruşu çalışınız. Bu teknik doğru uygulandığı zaman rakiplerin yapabileceği fazla bir şey yoktur.

    FUİ SİN TEKMESi

    Fui Sin tekmesi Yasaklanmış Teknikler’den birisidir. Çünkü tekmenin en önemli hedefi aşağı seviyedeki karın bölgesi altıdır. Bu tekmeyi ancak çok zorda kalırsanız kullanınız. Önce diz çekilmesi sonra ayağın hedefe doğru açılmasıyla kullanılır.
    Bacak hızı çok önemlidir. Esnek bir bacakla teknik çok hızlı olarak kullanılır. Bu teknik aynı zamanda Gölgeden hızlı Teknikler den birisidir. Bu tekmeyi uyguladığınız zaman size bakan bir kişi duvara akseden gölgenizden hızlı hareket ettiğinizi görecektir.
    Bu tekniğin uygulanmasında el hareketleri de çok önemlidir.

    DEMİR YUMRUK

    Kung-fu’da tekniklerin gerçekten etkili bir şekilde uygulanabilmesi için tek yol vardır. Bu da doğru zamanda doğru kuvvet kullanılmasıdır. Kuvvet kullanımı yetersiz olduğu zaman yapılan teknikler sadece bir dansın figürleri gibi olacaktır; yani dıştan bakıldığı zaman mükemmel fakat uygulama esnasında gerekli sonuca varamayan teknikler olacaktır. Bu sebepten dolayı kuvvet çalışması çok önemlidir.
    Kung-fu’da kuvvet çalışması iki bölümde yapılır:
    Bu Dış kuvvet gelişimi ve İç kuvvet gelişimi yani Chi Enerjisi dir.

    DIŞ KUVVET

    Dış kuvvet hissedilir ve görülür. Sertlik, tekniğin hızı görülebilen ve duyulabilen faktörlerle tespit edilebilir.
    Kuvvet gelişiminde amaç; vuruş yapan vücut bölümlerinin çalıştırılması, esnekliklerinin, kuvvetlerinin arttırılması ve vuruş noktaların sertleştirilmesidir. (Yumruk, dirsek, el kenarı gibi) Dış kuvvet çalışması ile görülebilen bir gelişim olacağı için çalışan kişiye yüksek bir moral sağlar. Dikkat edilmesi gereken dış kuvvet gelişimi çalışmalarında aşırıya kaçmamak ve hangi teknikte ustalaşmak istediğimize karar vermektir.
    Çünkü aşırı çalışma ; vuruş noktalarında deformasyona sebep olabilir.
    Eğer üzerinde çalışacağımız bir teknik seçmezsek teknik karmaşası oluşacak ve ustalık noktasına erişemeyeceksiniz.

    Dış kuvvet gelişimini sırası ile şu şekilde çalışmalısınız.

    1)-Duruşlar
    2)-Demir Yumruk çalışması

    a)-Teknik olarak yumruk çalışması,
    b)-Yumruk vururken “Chi” gücü kullanımı,
    c)-Dambıl ile yumruk çalışımı,
    d)Kum torbası ile çalışma,

    3)-Ellerin Bakımı
    4)-Kol gücü gelişimi
    DEMİR YUMRUK ÇALIŞMASI:
    At binme duruşunda yumruk vurmaya çalışınız. Tekniği doğru uygulamaya başladığınız zaman, yumruk vuruşunda çığlık kullanmaya başlayınız. Bunun için yumruk vururken “Keeyy” şeklinde bağırın. Yumruk vuruşuna bu şekilde devam ediniz.her yumruk vuruşu arasında 2 saniye duraklayınız. İstediğiniz zaman duraklamadan vurabilirsiniz.
    Doğru teknikle ve çığlıkla yumruk vurmaya başladığınız zaman yumruklarınızın arasındaki duraklama süresini arttırınız ve içinizden düşünerek sanki bütün vücudunuzla vuruyormuş gibi yapınız. Fakat vücudunuzda kollarınızdan başka bir yeriniz hareket etmeyecektir. Her yumruk arasında derin nefes alınız, yumruk vururken bir miktar nefes veriniz, diğer kısmını tutunuz. Vuruşunuz bitince diğer kalan nefesinizi verip tekrar derin bir nefes alarak devam ediniz.
    Kendinize yumruk gücü arttırmak için dambıl yapınız. (Bunun için ika tane kiloluk teneke konserve kutusu alıp içlerine beton doldurup, betonlar kurumadan arasına sopa veya demir bir çubuk koyunuz). İki dambıl’la yumruk vuruşu çalışınız. Birkaç ay sonra dambılların ağırlıklarını artırınız. İç enerjinizi de yumruk vururken hissetmeye çalışınız.
    Dambıl çalışmasını en az iki ay devam ettirdikten sonra, kum torbası ile çalışabilirsiniz. İçine küçük kumaş veya kırpıntı parçalar doldurarak elde edebileceğiniz bir torbadır. Aynı teknikle yumruk vuruşunu bu torbaya yaparak çalışmaya devam ediniz. Çok ileride içine kum doldurulmuş torba ile devam edebilirsiniz.

    ELLERİN BAKIMI

    Demir gibi bir yumruğa sahip olabilmek için, çalışmalar yapılırken ellerinizi de korumalısınız. Yoksa şekil bozuklukları kolaylıkla meydana gelebilecektir. Demir yumruk çalışmasından önce ve sonra ellerinizi ılık su ile yıkayınız, su içinde tutunuz ve masaj yapınız. Gerekirse özel kremler kullanınız.

    KOL GÜCÜ GELİŞTİRME:

    Kolunuzun acıya dayanıklılığını artırmalısınız. Bunun için kollarınızı sert kenarlarda gezdirerek ezmelisiniz. Kolunuzu öne uzatınız. Avuç içiniz yere baksın ve eliniz açık olsun. Kolunuzun küçük parmağınız tarafında kalan bölümü üst kol olarak isimlendireceğiz. Dış kolunuzu bir masanın kenarına koyunuz. Yavaş yavaş önce aşağı, sonra yukarı doğru kaydırınız. Kemiğinizin sürterken çıkarttığı sesi hissedeceksiniz. Bunu her iki kol için; hem iç kol ve hem de dış kol için yapınız. Bu çalışma sonucunda kendinizi korumak için blok yaptığınızda kolunuzda hiçbir sızlanma hissetmeyeceksiniz.
    Kolunuzdaki darbe gücünü geliştirmek için iki metrelik kalın bir sopa alınız. Bunun yarım metresini toprağa veya betona gömünüz. At Binme duruşuna geçinip kolunuzu sopaya doğru kaldırınız. Kolunuzun temas edeceği bölüme ip yada kendir sarınız. Bu sopaya üst kolunuzu vurunuz. Bu vuruşlar esnasında dirsekler kırılmayacaktır. Bu çalışmayı her iki kol ile de yapınız. Bu çalışma esnasında ve diğer tüm güç geliştirme çalışmaları esnasında öncelikle At Binme duruşunda durmalısınız. İleride diğer duruşlarda da yapabilirsiniz.

    CHİ ENERJİSİ

    Kung-fu çalışmaları iki temel aşamada yapılır. Dış ve İç çalışmalardır. Burada iç çalışmaları inceleyeceğiz.
    İç çalışmalar üçe ayrılır “Chin” , “Shen” ve “Chi dir.
    Aşağıdaki çalışmaları onbeş dakikadan daha uzun yapmayınız. Çok basit görülseler bile, çok büyük etkileri vardır. Bunu düzenli çalışma ile birkaç ay içinde göreceksiniz.

    CHİ ÇALIŞMASI:

    Ayaklarınızı bir omuz boyu açarak elleri serbestçe yanlara bırakınız ve gevşeyiniz. Bu şekilde rahat bir durumda birkaç saniye durunuz.Yavaş yavaş ağzınızdan nefesinizi veriniz. Ağzınız hafifçe açık olacak ve hiç nefes sesi duyulmayacaktır.
    Bunu yaparken içinizdeki tüm kirli havayı dışarı verdiğinizi düşününüz. Daha sonra burundan yavaş yavaş sessizce nefes alınız. Aldığınız havayı karnınıza doğru gönderiniz.
    Temiz, taze, enerji dolu havanın içinize doğru aktığını düşünün. Karnınıza indirdiğiniz havayı kendinizi zorlamadan birkaç saniye orada tutunuz. Daha sonra açıklandığı gibi nefes veriniz. Bu şekilde nefes alıp verme çalışmasına devam ediniz.
    Aldığınız havanın içinize “Chi Enerjisi” taşıdığını hissedeceksiniz.
    SHEN ÇALIŞMASI:

    Bir sandalyeye veya bacaklarınızı çapraz yaparak yere oturunuz. Vücut ve baş dik fakat gevşek olacaktır. Avuç içlerini dizlerinizin üstüne koyunuz. Gözlerinizi kapatıp düşüncelerinizi uzaklaştırınız. Hiçbir şey düşünmeyiniz. Tamamen gevşemeye çalışınız. Bu gevşemiş durumda birkaç dakika durunuz. Eğer düşüncelerinizi uzaklaştıramıyorsanız tek bir şey üzerine dikkatinizi veriniz ve konsantre olunuz. Örneğin gözünüzde, alev alev yanan bir ateşi canlandırınız. Düşünceleriniz bu ateş içerisinde yanıp kaybolmaktadır.
    Bu çalışmaları temiz ve havadar bir yerde mümkünse açık havada yapınız. Chi çalışması basit görünse de doğru yapmak için çok çalışmalısınız. Bu çalışma iç enerjinizi artıracaktır.
    Shen (Meditasyon) çalışması ise düşüncelerinizi tek noktada toplamayı ve enerji konsantrasyonunu öğretecektir.



    Re: Kung - Fu

    Ömer - 21.04.2006, 17:39


    WING CHUN - SAVUNMA DÜŞÜNCESİ

    WING CHUN - SAVUNMA DÜŞÜNCESİ

    Şiddet ve taciz olaylarının her geçen gün artması ve bu olayların insan hayatını tehdit edecek boyutlara ulaşması kişisel güvenliğin önemini net olarak ortaya çıkarmıştır.


    Wing Chun'un direk hareket akışı prensibine göre iki nokta arasındaki en kısa ve hızlı yol direk olanıdır.
    Kişinin kendisini veya sevdiği kişileri korumayı öğrenmesi için uzun yıllar çalışması ve olağanüstü bir çaba göstermesi gerekli değildir. Wing Chun'un akademik eğitim programları sayesinde her yaştan bayan ve erkek kısa bir sürede kendini korumayı başarabilir.

    Sistemin temel yapısı irdelendiğinde fiziksel gücün ön planda olmadığı ve akrobatik hareketler içermediği görülür. Artistik yüksek tekmeler, güzel görünen dairesel ve diyagonal yumruklar bir sokak kavgasında pek işe yaramaz. Bu tür yumruk ve yüksek tekmeler spor görselliği açısından göz doldurur, ama hem çok zaman alır, hem de dövüşen kişiyi tek ayak üzerinde ve dengesiz bir duruma getirirler.

    Wing Chun'da direk hareket akışı prensibi vardır. Bu prensibe göre iki nokta arasındaki en kısa ve hızlı yol direk olanıdır. Bu sebeple dairesel yumruk ve yüksek tekmeler kullanılmaz (tekmeler maksimum bele kadar).


    Wing Chun'da savunma ve saldırı
    zamanlaması aynı andadır.

    Gene en önemli noktalardan biri de savunma ve saldırı zamanlamasının aynı anda olmasıdır. Bu düşüncenin arkasında rakibin ilk saldırıda etkisiz hale getirilmesi ve ikinci bir saldırı şansı tanınmaması mantığı bulunmaktadır.

    Wing Chun'da asıl olan prensiplerden biri, saldırı anında rakibin gücüne güçle karşılık vermeyip bu gücü yönlendirmek ve tekrar rakibe karşı kullanmaktır. Bu teori, vücudu değişik basınçlara göre programlayan özel metot çalışmaları sayesinde pratiğe dönüştürülür. Bu metotlardan biri de Wing Chun için çok önemli ve karakteristik özel bir çalışma olan chi sau'dur. Chi sau (yapışık kollar) esnasında kollar partnerle sürekli temastadır. Burada esas olan, karşıdakinin tüm hareketlerine karşı duyarlılığı geliştirmek ve herhangi bir saldırı girişimi karşısında çok çabuk karşılık vermeyi sağlayacak refleksleri kazanmaktır. Refleksler Wing Chun'un asıl olan ve mükemmel pratik uygulamasıdır.

    Gerçek bir dövüşte süre saniyelerle belirlenir. Strateji belirleyecek, saldırı planı yapacak zaman yoktur. Rakibin saldırısına göre pratik ve etkili reflekslerle karşılık verilir. Bu pratik uygulama sayesinde Wing Chun savunma anlayışı olarak çok aktif ve dinamik bir görüntü çizmektedir.

    Kişinin herhangi bir saldırı karşısında etkili ve başarılı bir savunma yapabilmesi için, kendisini sadece fiziksel olarak hazırlaması yeterli değildir. Ruhsal durumunun dengelenmesi, önsezi ve hislerinin eğitilmesi, özgüven duygusunun da geliştirilmesi gereklidir. Söz konusu kendine güven, gerçekten kavgaya başlama kararını verme ya da gereksiz kavgaları anlayarak uzaklaşma zeminini hazırlar.


    Buddha
    Kişinin saldırılar karşısında kendini etkili bir şekilde koruması tabii ki çok önemlidir. Ama bundan daha önemli olan şey insanın iradesini ve duygularını kontrol altına alarak kendisiyle barışık yaşamasıdır.

    Buddha'nın şu sözü bu düşünceyi çok iyi tanımlamaktadır:

    "Eğer bir kişi bin savaşçıyla karşılaşıp binini de yenmişse, başka biri yalnız kendisiyle karşılaşıp kendisini yenmişse o daha büyük bir zafer kazanmıştır".




    WING CHUN'UN KÖKENİ

    WING CHUN'UN KÖKENİ

    Wing Chun bundan 300 yıl önce Çin'in ünlü manastırı Shaolin'de yaşayan bir rahibe tarafından geliştirilmiş bir savunma sistemidir. Söz konusu manastır yaklaşık olarak 12 yüzyıldan bu yana Budizm prensipleri çerçevesinde ruhsal ve bedensel gelişme ve dövüş sanatı üzerine eğitim veren bir akademidir.

    Bu manastırda yaşayan rahipler geleneksel dövüş sanatı Shaolin Kung-fu'yu geliştirmekte ve kendileri için sakladıkları birkaç teknik dışında bunu öğrencilere aktarmaktaydılar. Çünkü bu sert kung-fu stili "Kuvvete karşı kuvvet" prensibine dayanmaktaydı ve birkaç güçlü öğrencinin eğitmenlerini alt etmelerine şahit olunmuştu. Bu olaylar sonucu öğrenciler, eğitmenlerine ve sisteme karşı olan saygılarını yitirmişlerdi. İşte tüm bunları engellemek üzere rahipler bazı gizli teknikler geliştirmiş ve böylece öğrencileri yeniden kontrol altına almışlardı.

    Çin Hanedanlığı'nın (1644-1912) başlangıcında Çin, Mançuryalılar'ın hakimiyeti altına girmişti. Çin halkını saldırgan bir stratejiyle kontrol altına almaya çalışan Mançuryalılar, isyanları kanlı bir şekilde bastırmaktaydılar. Bunun üzerine Shaolin Manastırı'nda kendilerini güvende hisseden Çinli savaşçılar, dövüş sanatının bilgisine sığındılar. Bu manastırı kendileri için bir tehlike olarak gören Mançurya imparatoru ise manastırı kapatma kararı aldı. Manastır tamamıyla yıkıldı ve aralarında rahibe Ng Mui'nin de bulunduğu birkaç keşiş ve rahip kurtulabildi. Kurtulanlar Songshan dağlarına kaçtılar ve burada direnişçilere dövüş sanatı öğretmeyi, böylece Mançuryalılar'ın diktasına karşı koymayı hedeflediler. Mançuryalı savaşçılar da boş durmadılar ve hain manastır öğrencilerinden Shaolin Kung-fu'yu öğrendiler.

    Ng Mui, Shaolin Kung-fu'yu alt edecek bir dövüş stili arayışına girdi. Kendini rahiplerin gizli teknikleri üzerine yoğunlaştırdı ve ayrıca doğayı gözlemleyerek, tüm hayvanların, bitkilerin birbirleriyle etkileşimini inceledi. Bu arada bir turna ile tilkinin kavgası rahibe Ng Mui 'nin dikkatini çekti. Turna hiç geri hareket etmemiş ve manevralarıyla tilkiyi yanına yaklaştırmamıştı. Tilkinin her saldırısında turna, kanadıyla gücü yönlendirmekte ve aynı anda gagasıyla tilkiye dersini vermekteydi. Bu olay Ng Mui'nin Shaolin tekniklerindeki yanlış prensibi anlamasına neden olmuştur. "Kuvvete karşı kuvvet" prensibi güçlü bir rakip karşısında ümitsizliğe yol açmaktaydı. Akıllıca olan rakibin gücünü saptırmak ve ona saldırmak üzere kullanmaktı. Ng Mui gizli Shaolin tekniklerini aşama aşama ıslah etti ve yeni stilin yapısını oluşturdu. Yeni stil, rakibi kolay tekniklerle, büyük bir güce ihtiyaç olmaksızın alt etmek prensibine dayanıyordu.

    Wing Chun'un Zaferi

    Bir gün Ng Mui genç bir kızla tanıştı. Kız bir Mançuryalı tarafından rahatsız ediliyordu. Bu kızı yanına aldı ve ona dövüş sanatını öğretmeye başladı. Bu güzel kızın adı Yim Wing Chun idi ve Ng Mui'nin de ilk öğrencisiydi. Dövüş sanatını yeterli seviyede öğrendiğine kanaat getirdiğinde, Yim Wing Chun yaşadığı bölgeye geri gönderildi ve o Mançuryalı savaşçıyı tek başına mağlup etti. Kızın zaferi, yeni stilin Shaolin Kung-fu gibi bir sistem üzerinde ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtıydı. Daha sonra Ng Mui yeni dövüş sanatının adını Wing Chun olarak seçti. Ng Mui, Yim Wing Chun ve ilk öğrencileri, yeni dövüş sanatını yaymak için okullar açtılar. Bu okullar tüm Çin'e yayılmış ve çok iyi organize olmuştu.

    Wing Chun derslerini bize aynı eskiden olduğu gibi karakterli insanlar verir. Kavgacılara ve bozgunculara kesinlikle müsamaha yoktur. Bu Wing Chun'un kurucusu Ng Mui'den gelen felsefeye dayanır.


    WING CHUN'UN GİZLİ HAZİNESİ:
    TEKMELER

    Wing Chun el teknikleri açısından oldukça pratik ve etkili bir savunma anlayışına sahip olduğu bilinen ve günümüzde de bu anlayışın herkes tarafından kabul edildiği bir sistemdir.

    Bu Güney Çin kökenli savunma sanatının en tanınan özellikleri, zincir yumruklar ve Chi Sau adı verilen enerji ve hislerin gelişimini sağlayan çalışmalardır. Bu çalışmalarla kişilerin refleksleri mükemmelleşir ve saldırılar karşısında kendilerini koruyacak düzeye gelirler. Bu sebeplerden dolayı Wing Chun genel anlamda tercih edilen bir dövüş sistemidir.

    Fakat bu bölümler, buzdağının tepesi gibi görünen kısmıdır. Sisteme yüzeysel değil de derinlemesine baktığımızda, çok daha fazla şeylerin olduğu net olarak görülür. Bu derinliğin içinde son derece etkili tekme ve ayak teknikleri bulunmaktadır. Bunlar hem saldırı hem de savunma amaçlı olarak kullanılır.

    Wing Chun tekme teknikleri eşsiz bir yapıya sahiptir. Bu yapının içinde birçok yöntem mevcut olmasına karşın bu makalede başlıca 3 temel ilke incelenecektir.

    1. İlke: Ayakların Aşağıdaki ve Ellerin Yukarıdaki Saldırı Pozisyonu

    Bu ilke ayakların vücudun alt kısmını, ellerin ise vücudun üst kısmını koruma ilkesinden yola çıkar. Birçok avantajı vardır.

    İnsanın fiziksel yapısı, doğası gereği yüksek seviyeli tekme vuruşları yapabilecek esnekliğe doğuştan sahip değildir. Gene doğası gereği bacaklar için özel esneme hareketleri yapmadan ve bacak kaslarını geliştirmeden, alt kısımlara ve orta bölgelere tekme saldırılarını çok rahat uygulayabilir.

    Tekme tekniklerinin başarısı ve faydası, en kısa süre içinde öğrenci tarafından öğrenilmesi ve etkili şekilde kullanmaya başlanmasıyla ortaya çıkar. Bundan dolayı Wing Chun Dövüş Sistemi, tekme tekniklerinin yukarı seviyeye değil de alt ve orta seviyeye uygulanması anlayışını benimser.

    Vücudun alt kısmının anatomik yapısından dolayı yapılacak olan saldırılarda daha ön plana çıkan olgu, esneklik ve kuvvetten çok, mükemmeliyet ve beceridir. Bu mükemmeliyet ve beceri çok tekrar çalışmalarıyla kazanılır ve geliştirilir. Yapılan bu çalışmalarla dize, kaval kemiğine ve kasıklara yapılan saldırılar daha etkili hale getirilir.

    2. İlke: Ayakların Aşağıdaki ve Ellerin Yukarıdaki Savunma Pozisyonu

    Bu yöntemde ise vücudun alt kısmını hedef alan saldırıların ayak ve tekme teknikleri kullanılarak savunulması amaçlanır.

    Bacak kaslarının kol kaslarından gerek hacim gerekse kuvvet yönünden daha iyi olmaları, aynı zamanda da saldırının çıkış noktasına daha yakın olmalarından dolayı, saldırılara tekme bloklarıyla müdahale etmek daha akıllıca ve etkili olacaktır.

    Kısaca özetlenecek olursa el ve kol tekniklerinin vücudun üst tarafını, tekme ve bacak tekniklerinin vücudun alt tarafını korumak amacıyla kullanıldığı Wing Chun Savunma Sistemi, pratisyenin eşzamanlı savunma ve saldırılarını kontrollü bir şekilde uygulamasına imkân sağlar.

    Zaman zaman tekme ile yapılan saldırılarda (yüksek tekme gibi) el teknikleri ile savunma kaçınılmaz olabilmektedir. Güçlü tekme saldırılarına karşı daha zayıf el tekniklerinin kullanılması durumunda “Yaşam Döngüsü” olarak adlandırabileceğimiz ilke devreye girmektedir.

    3. İlke: Saldırının Yaşam Döngüsü

    Bu yöntemin temeli, saldırının mümkün olduğunca çıkış noktasında yakalanıp durdurulması esasına dayanır. Wing Chun'da özellikle güçlü tekme saldırılarına karşı el teknikleri uygulanmasının zorunlu olduğu hallerde bu yönteme oldukça sık başvurulmaktadır.

    Karşınızda son derece güçlü, yetenekli ve sert bir rakibinizin olduğunu hayal edelim. Attığı tekme de büyük ihtimalle hızlı ve durdurulması zor olacaktır. Dolayısıyla hedefe geldiğinde yaratacağı hasar da buna paralel olacaktır. Aynı rakibinizi 5 yaşındaki haliyle hayal edin. Bu sefer attığı tekme ne kadar güçlü ve etkili olabilecektir? Bu senaryoda rakibinizi alt etmeniz son derece kolaydır. Bu senaryoyu aynı şekilde savunma durumunda da uygulayabiliriz.

    Yüze doğru yapılmış bir yan tekmeyi düşünelim. Yüze yapılan tekmenin çıkış noktası, rakibin ağırlığını bir taraftan başka bir tarafa aktarmaya başlamış olduğu nokta sayılır. Bu safhayı tekmenin emekleme ve bebeklik, dizin yukarıya kalkmasını çocukluk, hedefe ulaşması durumunda da yetişkinlik dönemine denk gelmesi olarak değerlendirebiliriz.

    Saldırının yaşam döngüsü olarak niteleyebileceğimiz bu senaryoda, saldırı çıkış noktalarında ne kadar çabuk karşılanırsa, size yansıyacak olumsuz etkisi de o derecede az olacaktır.

    Başlangıç (emekleme) safhasında olan bir tekmenin durdurulmasının bir avantajı daha vardır. Yüze yapılan tekme saldırısı nereyi hedef alacak olursa olsun, çıkış noktası kalçadan kaynaklanır. Eğer savunma taktiğini ve gücünüzü çıkış noktasına odaklayacak olursanız, yapılacak olan saldırının da nereye, hangi hedefe yapılacağının bir önemi de kalmayacaktır.

    Sifu Ron Heimberger'e göre çıkış noktasında durdurulacak olan saldırının nereye yapılacak olma kaygısı ve vücudun çeşitli bölgelerine ayrı ayrı savunma yapma endişesi ortadan kalkmış olmaktadır.

    Bu temel prensip sadece tekmelerle sınırlı olmayıp tüm saldırılar için geçerlidir. Bu yöntem saldırının şekli ne olursa olsun her zaman etkilidir.

    Makalemizin başında da değindiğimiz gibi Wing Chun'un el teknikleri buzdağının görünen kısmı gibidirler. Görünen kısmın altında sayısız yöntemler, teknikler ve stratejiler vardır.

    WING CHUN-BEDENSEL VE RUHSAL DİNLENME YÖNTEMİ

    WING CHUN-BEDENSEL VE RUHSAL DİNLENME YÖNTEMİ


    ANTİ-STRES PROGRAMLARI

    Sosyal ve ekonomik problemler, toplumsal ilişkilerin giderek dejenere olması, bireylerin ruhsal yönden yıpranmasına neden olur. Bu yıpranmanın getirdiği en önemli rahatsızlık strestir. Sorunlara paralel olarak stresin temposunun artması psikolojik problemleri, özel ve iş hayatında başarısızlıkları, umutsuzlukları da beraberinde getirir. Ruhsal olarak ortaya çıkan bu durum, kişiyi fiziksel olarak da etkileyebilir ve birçok hastalığa yakalanmasına neden olabilir. Nitekim, stresin birçok hastalığın başlangıç aşamasını oluşturduğu bilim adamları tarafından da tespit edilmiştir. Stres korkunç boyutlara ulaşmadan önce engellenmeli ve ona karşı etkili bir savunma mekanizması geliştirilmelidir. Wing Chun düşüncesinin 300 yıl önce strese karşı geliştirdiği bu savunma modeli, bütün dünyada işadamları, bilim adamları gibi, günlük hayatı stresle iç içe olan birçok kesim tarafından uygulanmakta ve başarılı olmaktadır.

    Wing Chun'un bedenin ruhsal yönden dengesini sağlayan özel eğitim programları, form çalışmaları ve birebir kurulan konsantrasyon çalışmaları sayesinde stres etkisiz hale getirilmekte, bireyler özel hayatlarında ve iş hayatlarında daha başarılı olabilmektedirler.

    Wing Chun'un anti-stres programları, kişiye olaylar karşısında daha soğukkanlı olma, kendine güvenme ve kararlı olma öğretisi sunar. Bu öğreti, bedensel ve ruhsal anlamda devamlı gelişmeyi hedefleyerek, kişinin içsel enerjisinin ortaya çıkmasını sağlar. İçsel enerjiyi hisseden hisseden kişi yaşamın getirdiği zorluklara karşı daha hazır ve güvendedir.

    FİZİKSEL GELİŞİM-KONDİSYON PROGRAMLARI
    VE YAŞAM FELSEFESİ

    Wing Chun düşüncesi içinde bireyin fiziksel bütünlüğünü oluşturan kas ve eklem yapısının güçlü olması, kondisyon yönünün pozitif olması çok önemlidir. 5 yaşından 75 yaşına kadar toplumun her kesiminden insanlar, sistemin fiziksel yönden gelişimi sağlayan, efektif kondisyon kazandıran programlarını uygulayabilir ve verim alabilir.

    Özellikle belli bir yaştan sonra ortaya çıkan fiziksel rehabilitasyon gerektiren eklem ağrıları ve romatizmal hastalıklar özel çalışmalar sayesinde giderilebilmektedir. Wing Chun fiziksel ve ruhsal gelişim yönleriyle, savunma sistemi olmaktan fazlasını içermektedir. Düşünmek ve yaşamaya yönelik, hayata değişik bakış açıları vardır. Wing Chun'un, kökleri Tao, Budizm ve Konfiçyusizm'e dayanan prensipleri hayatın her alanında rahatlıkla kullanılmaktadır.

    Bunlardan en önemlisi Yin-Yang prensibidir. Yin-Yang savunma sanatının teorisi ve pratiğine dayalı bir birimdir. Yaşamsal anlamda da bize karşı zıt bir kutupla uyum içinde, birlikte hareket etmeyi öğütler. Yani toplumsal dayanışma ve birliktelik bu prensibin esas çerçevesini oluşturur.

    Wing Chun anlayışında karakter ve kişilik, bireylerin özgürlüğü çok büyük değer taşımaktadır. Wing Chun'un temel yapısını oluşturan rahibe Ng Mui, karakterli ve kişilikli insanları bir çatı altında toplayarak onlara Wing Chun'u öğretmiş ve bu sayede onlara özgürlüklerini kazandırmıştır.

    Yine en önemli Wing Chun öğretilerinden biri, yaşamın bir amaç üzerin oturtulması gerektiği, amaçsız yaşamanın insanı belirsizliğe götüreceği fikridir. Bu doğrultuda hareket eden kişi sorunlara karşı daha mücadeleci, sonuca varıcı kimliğe kavuşur. Bir başka deyişle, Wing Chun bireye bedensel ve ruhsal anlamda kendini tanımayı öğretir. Kendini tanıyan kişinin mutluluğu yakalaması, sorunlara karşı başarılı olması daha kolaydır.

    Anna Freud'un şu sözü özellikle bunu çok iyi tanımlamaktadır: "Güç ve güveni hep kendi dışımda arardım, ama bunlar insanın içinden gelir. Her zaman oradadırlar.".



    Re: Kung - Fu

    Ömer - 21.04.2006, 17:47


    T’Aİ CHİ CH’UAN NEDİR ?

    T’Aİ CHİ CH’UAN NEDİR ?

    Ülkemizde artık bu sözcüğü duymaya başladık. T’ai Chi Ch’uan -kısaca T’ai Chi- ,kimi kaynaklara göre geçmişi 5000 yıl gerilerde olan bir Çin egzersiz sistemi. Bazen ‘Çin Yogası’ diye de adlandırıldığını duyarız. Bir hareket etme sanatıdır da diyebiliriz. Ama sonuçta tek bir cümleye sıkışmış tanımlama onu anlatmaya yetmez; farklı boyutları içinde barındırır. Yine de sade bir açıklama yapacak olursak; T’ai Chi, bir yanıyla hareketli meditasyon, bir yanıyla koruyucu hekimlik sistemi ve diğer bir yanıyla da bir savunma sanatıdır. Özellikle Çin’in Mao devriminin ardından batı dünyasına geçişi hızlanan T’ai Chi’nin uygulayıcılarının sayısı giderek artıyor. Bu artışın bizde de olması dileğimiz…

    Neden insanlar T’ai Chi yapmaya yöneliyorlar? Birkaç nedeni şöyle sıralayabiliriz:

    T’ai Chi hareketleri oldukça yavaş, kesintisiz, daima döngüsel hareketlerden oluşur.Bu hareketler dizisine ‘form’ denir. Günde bir kere yapmak 15-20 dakikanızı alır.

    Küçük bir alan yeterlidir bunun için. Sizden özel bir kıyafet ya da aksesuar istemez T’ai Chi. Yalnızca rahat giysiler yeterlidir. Ama sonunda kuşak da vermez kahverengi, siyah…

    Bir çok egzersiz sisteminde kas gücüne ihtiyaç duyulur. Oysa T’ai Chi kas gücünü en alt düzeyde kullandırır. Yaşlandığımızda kaba kas gücüne sahip olamayız. Bu anlamda bir alternatif egzersiz sistemidir. T’ai Chi yaparak ‘yaş alan’ bir kişiyi bir gün çok dengeli, esnek-dinamik egzersizlerini yaparken bir parkta görürseniz şaşırmayın. Gevşemek temel olandır. Hareketler bedene tıpkı akupunktur etkisi yaparak rahatlamayı sağlar. Sonunda yorulmuşluk değil, dinlenmişlik duygusu, bir kendini iyi hissetme hali yaratır.

    T’ai Chi’nin bir çok hastalığa karşı olumlu etkisi artık bilinen bir gerçektir. Örnek verirsek: Kan dolaşımı bozuklukları , yüksek tansiyon , damar sertliği, bedensel duruş bozuklukları, stres, kemik erimesi, koordinasyon bozuklukları. Sinir sisteminin güçlenmesine yardım eder, kısaca tüm bedenin akord hale gelişini sağlar.

    Ruhsal yapıyı güçlendirir, dinginleştirir, inceltir. Sezi gücünü arttırır. İletişimi güçlendirmenin yoludur T’ai Chi tüm varoluş ile; başta kendimizle. Çünkü gündelik yaşamın akışında bedenimizden savrulup gitmiş olan bizi bize toplamaya, getirmeye çalışır.

    Bu nedenler çoğaltılabilir. Şimdi biraz T’ai Chi’nin kaynağına değinelim:

    Bu sembol, YİN-YANG motifi T’ai Chi sembolüdür. Taoculuk da T’ai Chi’nin kaynağıdır. Taoculuğun tüm varoluşa yaklaşımı T’ai Chi’de harekete dönüşmüştür. Bu yüzden de T’ai Chi ‘harekete dönüşmüş bilgelik öğretisidir’ diyebiliriz.Taoculuk’da tüm varoluş BİR’i, TAO’yu oluştururken karşıtlıklara bölünmüştür. Kadın-erkek, sıcak-soğuk, kutuplar (kuzey-güney), iyi-kötü. Biri tek başına var olamaz. Karşıttırlar ama bir aradadırlar. Doğada zıtlar bir arada, doğa yasaları ile harmoni içinde bir arada devinirler. Galiba sadece insan türü bu olağanüstü zincir içinde artık arsızlık boyutunda uyumsuzlaşıyor. Doğanın diğer varlıklarına verdiğimiz zarar şurda dursun, kendi türümüz içinde uyumu ne kadar yakalayabiliyoruz ki? İşte bu T’ai Chi sembolü varoluştaki bölünmüşlüğün birliğini anlatır. Chi evrensel enerjidir. T’ai Chi ‘ en üst seviye ‘gibi çevrilebiilir. Ch’uan yumruk anlamına gelir. Form içindeki hareketler karşımızda görünmeyen bir partner ile mücadeleyi andırır. Ama bu mücadele derinliğine karşı tarafı sezme çabasıdır. Karşılıklı uyumu, BİR olma halini bulma çabasıdır. Taoculuğun bu uygulaması ile doğayı, doğa yasalarını daha iyi anlamaya çalışırız. Söz uzayabilir. Ancak bu kadar açıklama ile bir ön bilgi oluşur sanırım. Bir T’ai Chi ustasından şu sözü aktarmak isterim:

    T’ai Chi Ch’uan ve Taoculuk
    T’ai Chi Ch’uan ve Taoculuk
    T’ai Chi’ nin ne olduğunu anlayabilmek için Taoculuğun ne olduğunu biraz bilmek gerekir. Taoculuk, Konfiçyusculuk ve Zen Budacılığı ile Çin Kültürünün üçlü sac ayağını oluşturur. Taocu bilgeler binlerce yıl önce, evren içinde insan olarak ve eylemimizle nerede durduğumuzu sorgulamışlar. Doğayı gözlemişler, doğa yasalarını anlamaya çalışmışlar. Doğanın bir mesajı olduğunu görmüşler. Bu mesajın da insan yaşamına taşınması gerektiğini, bu olmadığında sıkışmış, daralmış, mutluluğu bir türlü yakalayamayan yaşamların ortaya çıkacağını vurgulamışlar. Bu mesaj çok sade bir ifade ile şudur; davranışlarında sabırlı, esnek ve yumuşak ol. Çevrenle, doğayla uyumlu, akarak yaşa. Sert olan kırılır. Saldırgan yenilmeye mahkumdur.

    Taocu ustalar bu yüzden suyu kendilerine örnek seçmişlerdir. Yatağında sabırla akan bir nehir kendisinden çok sert olan taşı toprağı alır götürür. Sert kayaları oyar, kanyonlar yaratır. Yumuşak olanın serti yenmesidir bu. Kurumuş bir ağaç gövdesi düşünün. Sert bir rüzgar onu kırabilir. Oysa aynı rüzgar, dallarını esnekliği ile kendisine bırakmış canlı, yaş bir söğüt ağacına bir şey yapamaz. Yelkenini rüzgar yönüne göre doğru açmış tekne hızla yol alır.

    Çin’de 300 çeşit savaş sanatları yelpazesinin yumuşak yumruk ucunda yer alan T’ai Chi, bu mesajı hareketlerine sindirmiştir. Bu yüzden yalnızca sağlığımıza iyi gelen bir hareket sistemi değil, bir olgunlaşma-bilgeleşme yoludur. Bir yaşama kalitesi yükseltme yoludur. Hareketler daima döngüsel, yumuşak, görsel açıdan da çok estetiktir. Bilge Lao Tse’nin 2500 yıl önce yazdığı Taoculuğun temel kitabı TAO TE CHİNG’den aktaracağımız şu iki mesel herşeyi özetliyor:




    insanoğlu doğduğu zaman
    yumuşaktır ve zayıf
    öldüğü zaman sert ve güçlüdür
    bin bir tür dünyaya geldiğinde
    yumuşaktırlar ve ince
    öldüklerinde kuru ve katıdırlar
    demek sert ve güçlü yandaşıdır ölümün
    yumuşak ve zayıf yandaşıdır yaşamın
    demek güçlü ordu kazanamaz savaşı
    sağlam gövdeli ağaç kurtulamaz baltadan
    güçlü ve büyük olan yenilir
    yumuşak ve zayıf olan kazanır
    su kadar yumuşak ve zayıf şey yok
    ama serti ve güçlüyü yenmede
    üstüne yoktur onun
    değişmez bu
    zayıfın güçlüyü yendiğini
    yumuşağın katıyı oyduğunu
    göğün altında bilmeyen yoktur ya
    yine de kimse uyamaz buna...

    T’ai Chi Ch’uan ‘ın kısa tarihi ve stiller




    T’ai Chi söylencelerinde, tarihinde yine Zen Budacılığı ve Taoculuk içiçedir. Hindistan’ın Madras bölgesinden gelen Budacı keşiş Bodhi Dharma (M.S. 450-543) Çin’de Honan eyaletindeki efsanevi Shaolin tapınağının ve Zen Budacılığının da kurucusu olarak bilinir. Bodhi Dharma yalnızca öğretisini Çin’e taşımamış, ruh-beden bütünlüğü üstüne güçlü bir “yol” geleneği olan Hindistan’ın Yoga’sından etkilenerek, tapınaktaki keşişlerin uzun süreli meditasyon oturuşları sonucu oluşan rahatsızlıklarına çare diye bazı hareketler dizisi yaratmış. Bunlar daha sonra savunma sanatlarının atası olmuş.

    Yine efsanevi bir kimlik; ama bu kez Taocu kanattan: Chang San-Feng (M.S.1391-1459). Budacı Shaolin tapınağında eğitim gören Taocu Chang San-Feng’in rüyasında beyaz bir turna kuşu ile bir yılanın mücadelesini gördüğü söylenir. Hayvanlar birbirinin etrafında dikkatle, keskin bir farkındalık ile çok estetik,yumuşak hareketlerle dönüyorlarmış. Uykusundan uyandığında, manastırda öğrendiği tekniklere hayvanların mücadelesinden aldığı mesajı uygulamak gerektiğini düşünmüş. Ortaya çıkan T’ai Chi Ch’uan’ın atası olmuş. T’ai Chi tarihinde bir soy ağacından söz edersek bir dizi ustanın ardından Chen Wang-Ting ismine geliriz. Bu isimle T’ai Chi tarihinde yüzlerce yıllık Chen ailesi dönemi başlar.Bu dönemde Chen ailesi T’ai Chi bilgisini aile dışına çıkarmamaya çalışmıştır. Ancak yetkin bir dövüş sanatları ustası olan Yang Lu Chan (M.S. 1799-1872) ailenin yanına hizmetkar olarak girmiş ve sanatı öğrenmiş. Onunla birlikte bilgi dışarı çıkmış. Her usta sanata kendince katkıda bulunmuş ve adları ile anılan stiller ortaya çıkmış:Chen, Yang, Wu, Sun, Yang stilden derlenen Pekin stili (1950 sonrası) vb...

    Bizim çalıştığımız stil Yang stildir. Batıya T’ai Chi’yi aktarmada (1960 sonrası) büyük katkısı olan Prof.Cheng Man Ch’ing (1901-1975)-ki kendisi aynı zamanda bir şair ve ressamdır- geleneğinden gidiyoruz. Prof.Cheng efsanevi usta Yang Cheng-Fu’nun (1883-1936) öğrencisidir.

    Chi enerjisi üstüne
    T’ai Chi Ch’uan klasiklerine göre bütün canlı varlıklar gibi insan türü de evrensel-yaşam enerjisi olan “chi” enerjisinden nasipleniyor. Geleneksel Çin tıbbında önemle yer alan bu enerji doğumla insan bedeninde var olan, gözle görülmeyen, ancak yaşam için gerekli olan bir enerjidir. Akupunktur noktalarının da üzerinde bulunduğu meridyen diye adlandırılan kanallarda dolaşan chi enerjisinin rahat akması, güzel çalışan bir sinir sistemi ve iyi bir kan dolaşımı sistemi ile örtüşüyor. Bu akışın iyi olmaması durumunda vücut enerji dengesi bozuluyor, sonucunu bir organımızdan hastalık olarak alıyoruz. Yaygın yaklaşımla aksayan organımıza bozulmuş bir makina parçası gibi bakıp tedaviyi organa yönelik yapıyoruz. Oysa soruna daha bütünsel bakmak gerekiyor.

    Peki nedir chi enerjisinin vucudumuzda akışını kötüleştiren? Çocuk dünyamızda daha doğal, doğrudan ifade ederiz kendimizi. Yetişkin oldukça, “yetiştirildikçe” gelir kültürel-sosyal kurallar, iş,kariyer kaygısı ve daha nice gerilimler. Maddi dünyanın bizi bu kadar sarmasına rağmen, ihmal ederiz şu maddi bedenimizi. Vücudumuz kasıldıkça kasılır, blokajlar oluşur. İşte bu blokajlar bir elektrik sisteminde elektrik enerjisinin akışına karşı duran direnç elemanları gibi chi enerjisinin akışını engeller. O halde bu kasılmaları, blokajları kaldırmak, gevşemek gerekir. T’ai Chi Ch’uan burada önem kazanıyor. Çünkü hayatımıza böyle bir sistemi soktuğumuzda, onun vücudumuzu rahatlatıcı, gevşetici etkilerini yaşamaya başlıyoruz. Blokajlar kalkıyor, enerji akışı güzelleşiyor. Abartısız, bir koruyucu hekimlik sistemi olarak karşımıza çıkıyor T’ai Chi.

    Batı kuşkucu-bilimsel yaklaşımı ile yetişmiş olmamız “chi” enerjisini hurafi bir kavram olarak ele almamızı getirmez. Daha düne kadar akapunktur için şarlatanlık diyen tıp adamlarımız vardı. Evrende enerjinin formları vardır. Bizler de enerji yüklü varlıklarız. İnsan meraklı bir varlık. İnançtan bilmeye doğru bir eğilimi var. Chi enerjisinin de varlığını sorguluyor bu merak. 1978 yılında Çinli bilim adamları, T’ai Chi ustası Wu Tu Nan ile birlikte çalışıyorlar. Ustanın avuç içlerinden çıkan infra-red benzeri bir ışımanın varlığını modern enstrumanlar kullanarak görüyorlar. T’ai Chi uygulayıcısının hareketlerin ardından kendinde gözlemlediği; özellikle avuç içlerinde tatlı bir ısınma ve vınlama gibi bir duygu, vücudun içlerinden derisine kadar onu hoşlukla kavrayan bütüne yayılan bir ısınmadır. Bu blokajların kalktığının işaretidir.



    YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN TAİ-CHİ

    Bir zamanlar Çin'de bir avuç kendini adamış öğrenci tarafından çalışılırdı T'ai Chi. Bugün ise dünyanın bir çok yerinde T'ai Chi'nin zarif ve akıcı hareketlerini uygulayan milyonlarca kişi var. Özünde bir savaş sanatı olmasına rağmen aynı zamanda kendi kendini iyileştirmenin tanrısal bir yöntemi, bir hareketli meditasyon biçimi ve bir yaşam tarzıdır.

    Taocu bir keşişin sekizinci yüzyılda oluşturduğu bu egzersizleri uygulamak sağlıklı ve esnek bir bedene sahip olmanıza, hem hareketlerinizde hem de zihninizde daha özgürleşmenize yardımcı olacaktır. Bedeninizdeki yaşam enerjinizin güçlendiğini ve tazelendiğini göreceksiniz.
    T'ai Chi hareketleri temelde Kung Fu formlarıdır ama bu formlar uygulamada Kung Fu'nun savaşçı tarzından uzaktır. Kung Fu hareketleri genellikle hızlı ve sertken T'ai Chi hareketleri iyi uygulandığında gerek izleyen gerekse uygulayan için yumuşak akıcılığından dolayı bir rüyayı anımsatır. Bu yüzden de T'ai Chi bedensel ve ruhsal yararlarıyla en çok tanınan ve sevilen, en hızlı gelişen savaş sanatıdır.

    Elinizdeki bu çalışma kitabında Üstad Tri Thong Dang yeni başlayanlar için "Basitleştirilmiş T'ai Chi Formu"nu anlatıyor. Tri Thong Dang otuz yıldan fazladır T'ai Chi Chuan'ın Chen, Yang, Zhao ve T'ai-Mantis sistemlerini öğretmektedir. Üstad Dang hareketleri, formun ruhunu vererek basit bir biçimde anlatıyor. Yüzaltmış'tan fazla kolay anlaşılır çizimlerle bu kitap sizin T'ai Chi dünyasına adım atmanızı sağlayacaktır.



    İÇİNİZDEKİ ENERJİYİ HAREKETE GEÇİRİN!


    Her geçen gün artan şehirleşmenin ve teknolojik kirlenmenin bir sonucu olarak, gürültücü şehir hayatı içerisinde aşırı stresle boğuşan insanların, rahatlama yöntemleri konusunda çeşitli alternatifleri bulunuyor. Tai Chi Chuan... İnsanlar, Çin kaynaklı bu öğreti ile gündelik stresten arındıkları gibi, strese karşı koymak ve duygularını geliştirmek yolunda da büyük bir mesafe katediyor.


    TAİ CHİ NEDİR?

    Tai Chi Chuan, Temeli, evrensel yaşam enerjisi olan Chi enerjisidir. İnsan vücudunda, yanlış duruş, yanlış beslenme ve stresten kaynaklanan bazı blokajlar oluşur. Bu blokajlar Chi enerjisinin vücut içerisindeki akışına engel olduğundan, uzun vadede sağlıkta bozulmalar meydana gelir. Özetle Tai Chi'nin nihai amacı, bu dolaşımı sağlamaktır.

    Tai Chi Chuan'da, kas gücünden ziyade iç enerji (Chi) ve vücut arasındaki koordinasyon önemlidir. Tai Chi Chuan hareketlerinde gözlenen büyük iç enerji akışı, zihinsel konsantrasyon, nefesin derin alınması, vücut ağırlığının ve baskısının kontrol edilmesinden kaynaklanır. Tai Chi Chuan tekniklerinin ince, yumuşak ve yavaş olması bir okyanus dalgasına benzer. Dalgaların ilerleyerek bir sonrakiyle birleşmesi sürekli bir dalga hareketi ve enerji transferine neden olur. Sürekli birbirini takip eden dalgaları andıran biçimde yapılan Tai Chi teknikleriyle de, sürekli bir enerji akışı meydana gelir. Bu akışın devamlılığının sağlanması, Tai Chi Chuan'da birinci amaçtır.

    Tai Chi'nin nihai amacı vücuttaki bu enerjinin bedenin her noktasında dolaşımını sağlamaktadır. Bu da insanda sağlık, dirilik, canlılık inançlarını çoğaltmakta, moral açıdan insanı zinde tutmaktadır. Chi'nin bu dolaşımı sinir sistemiyle ve kan dolaşımıyla da yakından ilgilidir. Bu düşünce “Chi” ile akupunktur ve Doğu geleneksel tıbbı arasında da dirsek teması sağlamaktadır. Zaten Tai Chi Chuan'ın asırlardır sevilerek yapılması, önemli hastalıklar ve sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin bir kanıtıdır.

    TAI CHI CHUAN’IN FAYDALARI!

    Tai Chi Chuan günümüzde kliniklerde, fiziksel terapide, kullanılmaya başlanmış; insan sağlığının korunmasında ve fiziki-ruhi bir kısım hastalıkların tedavisinde çok etkili olduğu doktora seviyesinde çalışmalara konu olmuştur. Bilimsel çalışmalar Tai Chi Chuan'ın yüksek kan basıncı, mide ve bağırsak ülserleri, kalp rahatsızlıkları, tüberküloz ve diğer rahatsızlıklar üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.

    HAREKETLER

    Tai Chi'de yapılan hareketler olabildiğince yavaş, yumuşak ve zarif aynı zamanda figürler arası geçişler sarsıntısız ve akıcıdır. Tüm hareketler alt karın boşluğunda bir miktar havanın sıkıştırılmasıyla yapılır. Sıkışma şiddetindeki artmaya ve azalmaya bağlı olarak, sırasıyla kollar dışarı ve yukarıya yada içeriye ve aşağı doğru hareket eder. İnsan karnının alt orta noktasında meydana gelen sıkışma, gücün ana kaynağıdır ve bu noktaya çok önemli nokta "Tan Tien" denir. Bu teknikler yapılırken, düşünce alt karın noktasına yoğunlaşır ve teknikler zihin, vücut ve enerji koordineli biçimde yapılır. Çünkü, Tai Chi Chuan teknikleri vücut uzuvlarından ziyade iç enerji kuvvetiyle gerçekleştirilir.

    TAI CHI NEDİR? (önemli, açıklama)



    Tai Chi Chuan’ın temeli İÖ 2000 yıl önce eski Hindistan'da yapılan yoga çalışmalarına dayanır. Fakat Çin felsefesinin mabedi sayılan Saholin Tapınağı’nda doğmuş ve gelişmiştir. Tai Chi, Çin’de uygulanan 300 tarz dövüş sanatı ve fiziksel egzersizlerinin, Hindistan’daki yoga ve meditasyon çalışmalarıyla bir karması olarak düşünülebilir. Çin'deki dövüş sanatları "Internal arts" (İç) ve "External Arts" (Dış) olmak üzere ikiye ayrılır. İç sistemlere Tai Chi, Sheng-I ve Pa-Qua stilleri dahildir. Dış sistemlere örnek olarak Shao Lin, Long Fist, Southern Fist, Karate, Wushu stilleri verilebilir. İç ve dış sistemler arasındaki en temel fark, iç sistemlerde, yumuşaklık ve rahatlığın hakim olmasıdır. Buna karşın dış sistemlerde, kuvvet, sertlik ve sağlamlık hakimdir.

    Tai Chi’nin pratik uygulamaları, Taoizm’in felsefi içinde geniş bir şekilde yer almıştır. Bu yansıma ilk kez, bilge ve gizemci Lao Tsu ve daha yaşlı çağdaşı Konfüçyüs vasıtasıyla olmuştur. Lao Tsu, İÖ 6. yüzyılda Honan eyaletinde, Taoizm’de yeni ufuklar açan “Tao Te Ching”i yazmış ve müritlerine öğretmişti. Bir felsefe olarak Taoizm, birçok ana unsurun dışında huzuru, dinginliği, doğanın güzelliğini, sessizliğini benimser ve dünyanın en düşünceli ve mistik görünüşlü sufilerinden oluşur.

    Tai Chi Chuan’ın gelişimi 13. yüzyılda Çin'de yaşamış olan Chang Sang Feng isimli Taoist bir rahib vasıtasıyla hızlanmıştır. Bu rahip, özel olarak seçtiği bir kaç öğrenciyi yetiştirmiş, Sung Hanedanı zamanında bir sır gibi saklanan ve ancak bir kaç şanslı kişinin öğrenebildiği Tai Chi Chuan, bir kaç yüz yıl sonra çok sayıda öğrencinin yetiştirildiği popüler bir spor olmuştur.


    FELSEFESİ

    Tai Chi Chuan, “Supreme Ultimate Force” yani yaklaşık anlamıyla “Mükemmel Yüce Güç” şeklinde çevrilebilir. Temeli, evrensel yaşam enerjisi olan Chi enerjisidir. İnsan vücudunda, yanlış duruş, yanlış beslenme ve stresten kaynaklanan bazı blokajlar oluşur. Bu blokajlar Chi enerjisinin vücut içerisindeki akışına engel olduğundan, uzun vadede sağlıkta bozulmalar meydana gelir. Özetle Tai Chi’nin nihai amacı, bu dolaşımı sağlamaktır.

    Bu “Mükemmel Yüce Güç” düşüncesi Çin gizem felsefesinde sık sık karşılaşılan Yin Yang konseptinden doğmaktadır. Bu kavram, zıtlıklar prensibine dayanan Yin Yang konseptiyle ilişkilendirilir ve “Dynamic Duality” denen karşılıklı enerjik ikilemeler (kadın-erkek, aktif-pasif, karanlık-aydınlık, güçlü-zayıf gibi) içinde sıkça kullanılır.

    Tai Chi Chuan’da, kas gücünden ziyade iç enerji (Chi) ve vücut arasındaki koordinasyon önemlidir. Tai Chi Chuan hareketlerinde gözlenen büyük iç enerji akışı, zihinsel konsantrasyon, nefesin derin alınması, vücut ağırlığının ve baskısının kontrol edilmesinden kaynaklanır. Tai Chi Chuan tekniklerinin ince, yumuşak ve yavaş olması bir okyanus dalgasına benzer. Dalgaların ilerleyerek bir sonrakiyle birleşmesi sürekli bir dalga hareketi ve enerji transferine neden olur. Sürekli birbirini takip eden dalgaları andıran biçimde yapılan Tai Chi teknikleriyle de, sürekli bir enerji akışı meydana gelir. Bu akışın devamlılığının sağlanması, Tai Chi Chuan’da birincil amaçtır.


    UYGULAMA


    Tai Chi Chuan, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde milyonlarca insan tarafından her sabah fabrikalarda, okullarda, açık alanlarda yapılır. Tai Chi Chuan'ın, üretim sektöründe verimliliği, eğitimde gelişmeyi artırdığı söylenmektedir. Fakat bugün Batı’da uygulanan Tai Chi, yoga ve meditasyon uygulamalarından derlenmiş formlar, figürler biçimidir. Bu şekilde zincirleme hareketlerle oluşmuş pek çok Tai Chi formu bulunmaktadır. Bu hareketlerin birçoğu orijinal savaş sanatlarından çıkarıldığı halde birçok uygulayıcı için savaş sanatları ile ilgili olan kısmı büyük bir önem taşımaz. Onlar için asıl önemli olan amaç, vücutları için motive edici egzersizlerdir. Fakat Tai Chi’nin savaş sanatları yönü de hatırı sayılır derecede ilginçtir. Çin felsefesi ve doğal tıbbında “chi” ile ilgili bir konsept bulunmaktadır. Yaşam için gerekli olan güç, bu konsept dahilindedir ve “chi” bedene bu gücü veren enerjidir.

    Tai Chi’nin nihai amacı vücuttaki bu enerjinin bedenin her noktasında dolaşımını sağlamaktadır. Bu da insanda sağlık, dirilik, canlılık inançlarını çoğaltmakta, moral açıdan insanı zinde tutmaktadır. Chi’nin bu dolaşımı sinir sistemiyle ve kan dolaşımıyla da yakından ilgilidir. Bu düşünce “Chi” ile akupunktur ve Doğu geleneksel tıbbı arasında da dirsek teması sağlamaktadır. Zaten Tai Chi Chuan'ın asırlardır sevilerek yapılması, önemli hastalıklar ve sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin bir kanıtıdır.

    Tai Chi Chuan günümüzde kliniklerde, fiziksel terapide, kullanılmaya başlanmış; insan sağlığının korunmasında ve fiziki-ruhi bir kısım hastalıkların tedavisinde çok etkili olduğu doktora seviyesinde çalışmalara konu olmuştur. Bilimsel çalışmalar Tai Chi Chuan'ın yüksek kan basıncı, mide ve bağırsak ülserleri, kalp rahatsızlıkları, tüberküloz ve diğer rahatsızlıklar üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.

    Tai Chi’deki bir diğer nihai amaç, yapılan egzersizler vasıtasıyla sükuneti ve dinginliği sağlamak ve geliştirmektir. Bu hareketleri doğru ve eksiksiz öğrenmek koşuluyla bu pratikler bize bazı şeyler sağlar; Denge, hareketlerin sıra düzeni, hareketlerin ritimleri ve yine bu hareketlerin başlangıç noktasının vücuttaki yaşam merkezi olması gibi... Böylece Tai Chi egzersizleri yürürken, koşarken, ayakta dururken ve benzeri durumlarda bizlere diğer insanlara karşı ek bir yetenek verir. Birçok uygulayıcı, bedenlerindeki duruş bozukluklarını, bu hareket düzeni ile giderebilir, stres ve gerginlikten kurtulabilir. Bundan başka meditatif doğal egzersizlerin huzuru ve sükuneti sağladığı da bilinen bir gerçektir.


    HAREKETLER


    Tai Chi’de yapılan hareketler olabildiğince yavaş, yumuşak ve zarif aynı zamanda figürler arası geçişler sarsıntısız ve akıcıdır. Tüm hareketler alt karın boşluğunda bir miktar havanın sıkıştırılmasıyla yapılır. Sıkışma şiddetindeki artmaya ve azalmaya bağlı olarak, sırasıyla kollar dışarı ve yukarıya yada içeriye ve aşağı doğru hareket eder. İnsan karnının alt orta noktasında meydana gelen sıkışma, gücün ana kaynağıdır ve bu noktaya çok önemli nokta "Tan Tien" denir. Bu teknikler yapılırken, düşünce alt karın noktasına yoğunlaşır ve teknikler zihin, vücut ve enerji koordineli biçimde yapılır. Çünkü, Tai Chi Chuan teknikleri vücut uzuvlarından ziyade iç enerji kuvvetiyle gerçekleştirilir.

    Tai Chi hareketlerinin orijini savaş sanatlarından geldiği için, uygulayıcıları bazı savaş pratikleri de yapar. Tai Chi prensiplerinde “push-hands” denen, iki insanın yaptığı egzersizler zaman içinde o iki insan arasında enerjik bir bağa ve bir diğerinin “chi”sine (yaşam enerjisine) cevap vermesine kadar uzanır. Tai Chi’nin bazı figürleri slow-tempo dövüş biçimidir. Bu sebeple uzun zaman Tai Chi çalışan pratisyenler dövüş sanatlarında da usta olma yoluna girerler.



    Re: Kung - Fu

    Ömer - 21.04.2006, 17:52




    Shaolın ve Kung-fu Tarihi

    Sistemli olarak çalışılan en eski savunma sanatı olan Kung-fu sporunun şimdiye kadar yüzlerce tarihçesi yazıldı.Ancak çoğu tutarsız ve gerçek dışı idi.Ülkemizde bugüne dek yazılan en geniş ve en doğru Kung-fu tarihi'ni Ayhan Kısrure sizler için yazdı.


    .............KUNG-FU TARİHİ.............


    TARİHÇE'LER & İDDALAR


    Sistemli çalışılan en eski savunma sanatı olduğu bütün spor tarihçileri tarafından kabul edilen Kung-fu sisteminin buna rağmen tarihini tam anlamıyla yazabilmek fevkalade zordur.Kulların icat ettikleri tüm sistemler,ideolojiler,siyasi ve içtimai fikirler ve dolayısıyla spor sistemleri zamanla mutlaka deforme olmuştur.Kung-fu sistemine gerek çalışma disiplini gerek sistem olarak ve tarihsel boyutuyla birlikte yüksek oranda erozyona uğramıştır.

    Kung -fu adına rekor denilebilecek sayılarda birbirinden değişik tarih'çeler yazılmış,bunların üzeri nede öylesine hurafeler,hayal mahsulü efsaneler ve ütopyalar eklenmiştir ki adeta Kung-fu tarihi allak bullak edilmiştir.

    Kung-fu sisteminin hareketli,estetik ve zarafet dolu çalışma sistemi bu spor dalını tarihin her safhasında ön plana çıkarmış ve kendisine olan ilgiyi hep sürekli kılmıştır.Tarih sürecinde her zaman büyük kitleler tarafından çalışılan bu sistem tabilerine bir taraftan kendini savunma sanatını öğretirken diğer taraftanda bedensel ve zihinsel sağlık egzersizlerini sunmuştur.Bunların yanında'da pek çok kişi bu sistemin güzelliği ve aynı zamanda esrarengizliği ile maddi kazanç sağlamış ve bu sporu ticaret haline getirmiştir.

    Bu ilginç branşın diğer bir özelliği ise hiç bir zaman belirli kalıplara sığmayıp standartları reddetmesidir.Bu yüzden ortaya çıkan bir stil'den onlarca yeni kollar türemiş ve Kung-fu çok açılımlı geniş bir yelpazeye yayılmıştır.onun içindir ki yüzlerce tarihçede yüzlerce usta Kung-fu'ya sahiplenmeye çalışmışlar ve kendilerini haklı çıkaracak tarihsel olayların, belkide doğru olmadığı halde doğruluğunu iddia etmişlerdir.

    Bu tarihsel unsurları ve stillerini kaynak haline getirirken ustalar,iddialarında kendi ülkelerinin tarihsel gelişiminden,kültüründen, geleneklerinden ve kendilerine has özel teknik çeşitlerinden mutlaka bahsetmiş ve yüklemeler yapmışlardır.Yakın zamana kadar uluslar arası bir birliği olmayan Kung-fu sporu bu nedenlerden yüzlerce stil ve sisteme ayrılmış ve bu ayrışma teknik yapılanmaları etkilediği gibi tarihsel gerçekleride bölmüş ve değiştirmiştir.Böylelikle yüzlerce değişik Kung-fu stili ortaya çıktığı gibi bir o kadarda birbiri ile uyuşmayan Kung-fu tarihleri türemiştir.

    Zaman içerisinde bu tarihçelere bir çok efsaneler ve hurafeler katılmış ve böylelikle birbirini tutmayan,büyük tarih yanılgılarıyla dolu karmakarışık tarihçeler meydana çıkmıştır.Ancak konunun önemli bir boyutu ise bu tarihçeleri yazan ustaların veya tarihçilerin iddialarını kesin delillere,somut bilgilere,kaynak eser'lere dayandırdıklarını iddia etmeleridir.Gerçektende zaman zaman tarihsel gerçeklerle çok ilintili ve aksi iddia edilemeyecek delilleri ortaya koymuşlardır.

    Çin'de kurulan Uluslar arası Wu shu birliği IWF de tek ve en doğru olduğunu iddia ettiği Kung-fu yada Wu shu tarihini yazılı hale getirmiştir.Wu shu birliğinin kurumlarınca yazdırılan bu eserlerde yayınlanan tarihçelere karşı çok ilginçtir ki,bir çok usta,kaynak eserlerinde karşı çıkmışlar,bu tarihçelerin tam anlamıyla gerçekleri yansıtmadığını iddia etmişlerdir.Dünyadaki tüm Kung-fu stillerini bir çatı altına toplayarak,tek sistem müsabaka ve tao yarışmalarıyla birlik oluşturmaya çalışan ve Çin devletinin kültür bakanlığınca her siyasi dönemde özellikle desteklenen Wu shu birliğine,gerek Çin'de gerekse dünyadaki'bir çok Kung-fu ustası karşı çıkmışlar ve katılmamışlardır.

    Bu karşı çıkışın sebepleri ise Wu shu birliğinin Kung-fu sisteminin evrenselliğini bozduğunu, sistemi bir Japon karate’si kalıplaştırmaya çalıştığı,geleneklerin ayaklar altına alındığı ve bir çok geleneksel orijin’in yok edildiği ve en önemlisi bu yazılan tarihin Çin halk cumhuriyeti'nin hükümetleri tarafından,devlet siyasaseti ve ideolojisi ile yazdırıldığıdır.

    Tüm bu karşıt görüşleri değişik bir acıdan paylaşan önemli bir gurupta Budizm'i tam anlamıyla yaşamaya çalışan ve bu spor'la olan irtibatları koparmayıp Budist geleneklere göre çalışan rahiplerdir.

    Bu rahiplerin iddialarına göre,manastırlarda sistemleşen ve kimliğini bulan Kung-fu'nun tamamı ile dinsel bir çalışma metodu olduğu,sistemin içerisinde asla değiştirilemeyecek dinsel temaların var olduğu ve bunların glabolleşme uğruna yok edildiğidir.Tüm bu görüşler etrafında birleşip Wu shu birliğine alternatif olarak gerek Çin'de gerekse Dünya'nın bir çok ülkesinde alternatif Wu shu veya Kung-fu organizasyonları kurulmuştur.Ancak tüm bu karşı hareketlere rağmen,Çin devletinin desteğiyle Wu shu organizasyonu kendini tüm dünyaya kabul ettirmiş hatta Avrupa federasyonu EWF’ yi dahi kurdurmuştur.

    Sonuç itibariyle Wu shu federasyonu’na karşı görüş belirten ustaların haklı olabilecekleri konuların olabileceği kesindir.Bizde kitabımızda iddia ettiğimiz Kung-fu'da Türk'lerin etkisi adlı gerçekler,Wu shu birliği tarafından asla gündeme getirilmemiştir.

    Demek ki Çin devletinin siyasi ideolojisi doğrultusunda şekilleşen Wu shu birliği,önemli tarihsel gerçeklerin bir kısmına çifte standart uygulayarak göz ardı etmiştir.

    TARAFSIZ BİR TARİHÇE


    Yukarıdaki satırlardanda anlaşıldığı gibi malasef Kung-fu tarihi sürekli,taraflı ve çoğu kez gerçekleri göz ardı ederek kaleme alınmış.Biz ise bu eserimizde hiç bir yazılı tarihçenin etkisinde kalmayıp,bu tarihçelerin birbirini tutan tarih ve konu bölümlerini temel alarak ve bunların yanına gerçekte var olan tarihsel gelişimleri ve yaşanan hadiseleri koyup,tüm bu derlemeleri mantık terazisinde tartıp,şimdiye kadar gündeme gelmemiş iddialarla dolu bir Kung-fu tarihçesi yazmaya çalıştık.

    Ancak ön sözdede belirttiğimiz gibi bu tarihçe'yi hazırlarken,karşımıza çıkan birbirini hiç tutmayan tarihçeler,konular ve iddalar bizi oldukça zor durumlara düşürdü.

    Özellikle Türk'lerin Kung-fu'daki etkisi iddiamızın ciddi olabilmesi için araştırmalarımızı çok derin ve kesin delillere dayan anacak bir şekilde yapmamız gerekiyordu.Bu araştırmalarımızı da uzun yıllara yayarak elimizdeki kısıtlı imkanlarla yapmaya çalıştık.

    Türk kung-fu'suna ve Türk tarihine karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmek amacıyla yazmaya çalıştığımız bu tarihçen in’de kesin doğru bir Kung-fu tarihini içerdiği iddiasını yapmak istemiyoruz.Ancak yüzlerce tarihçeden derlenen konulardan tarafsız ve belkide kasten saklanan bazı gerçekleri ortaya koyan bir eser hazırladığımızı ve bu eserle birlikte Türk Do spor'cularının bu sporlara bakış açısının değişeceğini söyleyebiliriz.

    İŞTE KUNG-FU TARİHİ


    Yüzlerce değişik boyutlarda yazılan Kung-fu tarihçelerini inceleyip derlerken,öncelikli olarak bu tarihçelerin birbirini tutan ortak noktalarını tespit ederek bu ortak yazılımlardan konumuzun temelini oluşturduk.

    Tüm tarihçilerin Kung-fu tarihinde birleştiği belirli isim ve ustalar var.Bunlardan en önemli isim ise Hint!li bir rahip BODHİDHARMA.M.S.400 ila 479 yılları arasında yaşayan bu rahip Hindistan'da yüzyıllardan bu yana süregelen ve uygulanan Hint Kenpo'sunun çok iyi bir ustası ve aynı zamanda Budizm dini ve felsefesinin o dönem itibari ile önemli bir isim olduğudur.

    Tarihçilerin ortak görüşüne göre bu rahip,Budizm'i yayma amacıyla çıktığı misyonerlik seyahatlerinde,Çin'in en büyük Budist manastırlarından olan SHAOLIN'e geldiği ve burada Çin'li rahiplerin kendilerini haydutlardan korumak için geliştirdikleri Hint kenpo'suna nazaran ilkel sayılabilecek Çin kung-fu'su ile kendi sistemini birleştirerek iki stili sistemli hale getiren kişidir.

    Bu birleşim Çin'de ve Shaolın manastırında gerçekleştiğinden dolayı bu sanata tarih boyunca da Shaolın Kung-fu'su adı verilmiştir.

    Yine tüm bu hadiseler M.S.400 ila 450 yılları arasında ceyran etmektedir.Bundan sonraki konularımızı bu temel yapılanma ile şekillendirerek mevzuumuza devam edeceğiz.Ancak unutulmamalıdır ki bu yapılanmada mutlak surette Budizm ve Türk'lerin etkileri oldukça fazladır.Bu iki konuyu kitabımızın ve sitemizin diğer iki bölümünde ayrıntıları ile işlediğimizden fazla detaylarına girmeyeceğiz.

    KISACA ÇİN TARİHİ


    Kung-fu'nun Çin topraklarında şekilleştiğine göre konumuza kısaca Çin tarihinden alıntılarla başlayalım.Arkeolojik çalışmalarda edinilen bilgilere göre Çin kültürü M.Ö.2000 yıllarda başlar.Çok dağa önceki tarihlere ait kültür kalıntıları henüz Çin'liliğin bulunmadığı devirlere aittir.M.Ö.1300 yılları dolayında Çin'de yazının kullanılmaya başlamasıyla Çin tarihi ile ilgili yazılı belgelerde ortaya çıkmıştır.

    Bununla birlikte dağa sonraki rivayetler Çin tarihinin M.Ö.4000 yıllara başladığını ve ilk Kung-fu çalışmalarının M.Ö.2000 hatta 3000 yıllara kadar uzandığı doğrultusundadır.

    Ancak bu iddiaların doğruluğu tam olarak kanıtlanamamıştır.Bu tarihsel belirlemelerden sonra,Çin'in bizi ilgilendiren asıl tarih kesiti Budizm ve Kung-fu ile alakalı olan M.Ö.3 yüzyıllar ve sonrasıdır.

    MANASTIRLAR


    M.Ö 3 Yüzyılda Budizm etkisini hızla Uzakdoğu ülkelerinde arttırmaya devam etmektedir.Sülale hakimiyeti altında yaşayan Çin'de bu dini halkın üst tabakalarının kabullenmesiyle birlikte, Budizm'i hızla tanımış ve kabul etmeye başlamışlardır.

    Ülkenin her yanına hızla dinsel eğitimlerin yapılacağı ibadethaneler yapılmaya başlanmıştır.Dağa sonra bu ibadethaneler geliştirilecek,büyütülecek ve manastır ismiyle anılacaktır.Bu manastırlar veya ufak ibadethaneler, Budizm'in adeta kalesi gibidir.Keşiş ve rahiplere dinsel öğretiler verildiği gibi zamanın modern ilimleri olan matematik,fizik , fen vb.limi konul arda’da eğitim verilmekteydi.

    Tüm bu zor eğitimleri alan ve sürekli kapalı mekanlarda eğitim gören rahip adayı öğrencilerin bedensel olarak ta sağlıklı gelişmeleri için çeşitli egzersizler,kısa mesafeli koşular,vücudu zinde tutmak için basit kültür fizik hareketleri sürekli yaptırılıyordu.

    Tüm bu eğitimler yaptırılırken öğrenciler manastır dışındaki halk'la görüştürülmüyor halkın dinden uzak yaşantılarının öğrencileri etkileyeceği düşünülüyordu.

    Manastır duvarlarının dışındaki halk ise sportif faaliyetlerine çok eski bir gelenek olarak bildikleri ve sonraki zamanlarda LEİ TAİ olarak adlandırılan ve halkın gerek eğlence gerek para için gerekse bedensel gelişme olarak herkese açık bir dövüş şekli olan güreş,tekme ve yumruktan oluşan bu gelenekle sürdürüyorlardı.

    Rahipler tarafından tamamen ilkel ve dini kurallara aykırı Bu dövüş türünü,kesinlikle kabul etmiyor ve manastırdaki eğitimleri'nin içine asla kabul etmiyorlardı

    .Manastırlarda yetişen rahiplerin evrensel amacı bu dini tüm insanlığa yayarak insanlığın saadet ve mutluluğunu sağlamaktı.

    Manastırlarda yeterli eğitimi alıp icazet alan rahipler sık sık seyahatlere çıkıyor,uzun ve meşakkatli yolculuklar etmek zorunda kalıyorlardı. Bu ıssız yollarda çoğu kez eşkıya ve haydutlarla karşılaşıyorlardı.

    Bu karşılaşmalar sonucu rahipler ya öldürülüyor yada feci şekilde yaralanıyorlardı.Bu tip olayların artması manastırlarda rahiplerin kendilerini savunabilecekleri bir sistemin ortaya çıkması gerektiğini gündeme getirmişti.İşte böylelikle ilk defa Çin toprakları üzerinde M.Ö.3 yüzyılda Budist manastırlarında rahiplerin sağlıklı kalmak adına yaptıkları egzersizlere,el ve ayak blokları ve doğal silahlarla kendini savunma teknikleri ekleniyordu.

    Bu çalışma metoduna kesinlikle saldırı,hücum ve karşıdaki İnsana zarar verecek vuruşlar eklenmiyordu.Bu düşüncenin ana temeli ise Budizm’de insanın kutsallığı ve Budist rahiplerin hiçbir şekilde insanoğluna zarar vermeme inancı idi.


    LEİ TAİ

    Ancak şunu önemle belirtmeliyiz ki manastırlarda bu çalışmalar başladığında,Çin’in eski geleneklerinden gelen bir çeşit Çin Kung-fu’sun un(o dönemde Kung-fu isim olarak kullanılmamakta bu dövüş şekillerine değişik adlar takılmaktadır.Biz konumuzda kolay anlaşırlık olması açısından genel olarak kung-fu terimini kullanacağız.) halk arasında yapıldığını,zaman zaman panayırlarda ve şenliklerde gösteri ve yarışmalar olarak yapıldığı bilinmektedir.

    Çin kültüründe önemli bir yer tutan geleneksel Çin tiyatrosun unda temel yapılanmasını sağlayan oyunlardaki,figürler ve kartografi’lerdeki estetik ve akrobasi teknikler işte bu geleneksel Çin kung-fu sundan gelmekteydi.Bu geleneğin zaman içerisinde parasal veya sokak dövüşlerine dönüştüğü ve LEİ TAİ adını aldığı bilinmektedir.Bu günkü modern adı ile SANS HOU veya SANDA olarak adlandırılan müsabaka sisteminin temelini de bu geleneksel dövüş biçimi oluşturmaktadır.

    Geleneksel halk dövüşlerinin en sert biçimi olan LEİ TAİ’nin zaman içerisinde gelişerek paralı dövüşlere dönüşmesi ve kurallarında müsabaka sonucu iki rakipten birinin ölme şartı olması o dönemdeki idari yönetimlerin bu dövüşü yasaklamasına neden olmuştur. Ele sarılan bandaj üzerine sürülen yapışkan ve yapışkanın üzerine bastırılan kırık çam parçaları LEİ TAİ’yi vahşi bir dövüş şekli yapmış tüm yasaklamalara karşın halk arasında gizli olarak yapılmaya devam ede gelmiştir.

    M.Ö.3 yüzyılda gelişen bu hadiseler gösteriyor ki,manastırlarda rahiplerin kung-fu çalışmaya başladığı dönemde,halk arasında henüz ismi ve temeli oluşmamış çeşitli dövüş stil,teknik ve sanatları zaten çalışılıyordu.Ancak manastırlardaki kung-fu çalışmaları,manastırların disiplini ile kısa sürede temel şeklini alıyor ve geleceğin kung-fu sisteminin ana temelleri atılıyordu.

    HAYVAN STİLLERİNİN DOĞUŞU


    O devrilerde manastırların baş rahibi olarak bilinen KWOK YEE’nin önderliğinde yapılan bu çalışmalar sonucu,kombine tekniklerden oluşan ilk sistemli çalışmalar başlamış olur.Bu çalışmalara CHİ-CNİ-SAN ve WU-Nİ-CHİ-Nİ ismi verilmişti.böylelikle Çin’de disipline edilmiş ilk çalışmaları KWOK YEE başlatmış olur.Ancak bu çalışmalar zaman içerisinde teknik açıdan pek ilerleme kaydedemez.Manastırlarda popüler olan bu yeni spor dalına oldukça fazla ilgi gösteren ve zamanlarının büyük bölümünü kung-fu’ya ayıran keşişler ve Budist öğrenciler muhafazakar Budist yöneticileri harekete geçirmiş ve Budizm öğretilerinin ikinci plana atıldığını ileri sürerek bu çalışmaların ilerlemesine ve genişlemesine izin verilmemiş hatta bazı manastırlarda çalışmalara yasak konmuştur.

    Tüm gelişmelerin odak noktası Çin’in en büyük manastırlarından biri olan HONAN şehrindeki birinci SHAOLIN MANASTIRI’DIR.Manastır yöneticileri Budizm öğretilerini arasına bir yenilik olarak giren ve Budizm felsefesindeki hümanist düşünce,yaşama,davranma normlarına aykırı buldukları Kung-fu çalışmalarına,ilk temelleri atılırken maalesef set koymuşlardır.buda Kung-fu’nun tarihsel bir şansızlığı olmuş,ileriki Yıllarda bir çığ gibi büyüyecek isminin yayılmasını biraz olsun geciktirmiştir.

    Manastırlarda kung-fu’nun yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı pasif ize edilmesi ve ikinci plana atılması yaklaşık altı yüzyıl devam etmiştir.Nihayet kung-fu çalışmaları M.S.3 cü yüzyılda shaolın manastırlarının tıp dalında uzmanlaşmış ünlü ismi HEKİM HUA-TO tarafından tekrar ele alınmış ve bu çalışmalar tekrar günlük sağlık egzersizlerine yansıtılmıştır.

    Hekim HUA-TO kung-fu tarihi için çok önemli bir isim ve dönüm noktasıdır.Manastırlarda kung-fu çalışmaları için bir kurul kurmuş ve geçmişte olduğu gibi bu çalışmaları tekrar disipline etmeyi başarmıştır.
    Hua-to mesleği gereği ormanlarda ve doğal ortamlarda çok uzun süren gözlemler ve araştırmalar yapmış,hekimlikte kullanılan bitki ve otları araştırırken,hayvanlar aleminde,hayvanların kendi nesillerini savunmak için gerek hemcinsleri gerekse diğer düşmanları ile yaptıkları mücadeleleri incelemiştir.Bu ölüm kalım savaşında çeşitli hayvan cinslerinin kendilerini savunmak veya düşmanlarını öldürmek için kullandıkları doğal tekniklerden oldukça etkilenmiş ve bu teknikleri insanlarında yapabileceğini düşünerek manastırlarda çalışılan egzersizlere dahil etmeyi planlamıştır.

    Hekim hua-to bu fikrini kısa sürede hayata geçirmiş ve beş hayvan adı ile anılan kendi özel tekniği ile günümüzde dahi popüler olan yepyeni bir kung-fu metodunu ortaya çıkarmıştır.Bu hayvan stilleri sırasıyla,kaplan,ayı,yılan,leopar ve turna kuşudur.

    Bu yepyeni tekniklerle bezenen çalışmalara o dönemde genel olarak CHUAN-FA olarak isim verilmiştir. Arık rahipler kendilerine düşmanlık yapanlara karşı kendilerini sadece savunmak için teknikler geliştirmiyor,hücum ve saldırı kombine teknikler ide çalışıyorlardı.

    Bu gelişmeler manastır yöneticilerini ikiye bölmüştü.Muhafazakar rahipler Budizm felsefesine aykırı gördükleri bu çalışmaları,öğrencilerin fazla zamanını alıyor ve dinsel öğretilerden uzaklaştırıyor diye karşı çıkarken,yenilikçi rahipler hekim hua-to önderliğinde rahiplerin ulaştığı ve üstün mücadele ve savunma sanatını daha ileri boyutlara götürmek için çalışmalar yapıyor ve bu çalışmaları günlük zorunlu dersler haline getirmeye uğraş veriyorlardı.

    TARİH SAHNESİNDEKİ EN ÖNEMLİ BULUŞMA BODHİDHARMA


    M.S.300 yıllar Kung-fu için çok önem arz etmektedir.Çünkü tarih sahnesindeki müthiş buluşma bu zaman diliminde gerçekleşmiştir.Budizm’in çıkış noktası Hindistan olmasına rağmen ,bu yeni din tüm Uzakdoğu topraklarına hızla yayılıyordu.Bu yayılımın kolaylaşması için Hintli Budist rahipler,değişik ülke ve topluluklara,gönüllü olarak gidiyor ve buralarda dini eğitim veriyorlardı.İşte bu rahiplerden bir tanesine 28 Hint hanedan kuşağından soylu bir Budist rahip olan ve çok iyi eğitim almış Brahma kralı’nın üçüncü oğlu Bodhidharma’dır.

    Bodhidharma’nın aynı zamanda Zen mezhebini kuran rahiplerin arasında olduğu da rivayet edilir.Ancak şu kunuyuda belirtmek gerekir ki ülkemizde kung-fu tarihi yazmaya çalışan bir çok kişi Bodhidharmanın Zen felsefesini kurduğunu iddia etmektedir.M.S.384 de SENG-CHAO ve Bodhidharma ile aynı çağda 360’da yaşayan TAO-SHENG isimli rahipler Zen’nin ilk kurucuları olduklarına dair bir çok tarihçi birleşmişlerdir.Çin de gelişen Zen doktrinini en ustaca geliştirip felsefe haline getirmiştir.O tarihlerde Hintli tarihçilere göre Hindistanda’da bir dövüş ve savunma sanatının geliştiği ve bunun adının da Hint Kenposu olduğu iddia edilir. Bodhidharma’nında bu Hint Kenpo’sunda çok iyi bir usta olduğu ve Budizm öğretilerinin yanında Hint Kenpo’su ile sürekli uğraştığı ve bu sisteme kendi çapında yenilikler kattığı bilinir.Yine bazı tarihçilere göre Hint Kenposu’nu Hindistan da ilk sistemleştiren ve disipline eden kişinin Bodhidharma olduğu bildirilmektedir.

    Gerek aile soyu gerek Budizm ile ilgili ileri derecede bir rahip olması gerekse Hint Kenposu adı ile bir savunma sistemi çalışması Bodhidharma’yı çok karizma tik ve önemli bir kişilik yapmaktadır.Bu kişilik ileride Kung-fu tarihinde yön verecektir.


    BODHİDHARMA ve ÇİN KUNG-FUSU


    Bahsi gecen bu zaman diliminde Çin topraklarını koyu bir Budist ve LİNG kralı,impataror KRAL WUTİ (veya WU ) yönetmektedir.Bodhidharma kral WUTİ ile yaptığı temaslar sonucu HONAN şehrinde(veya bölgesinde) WUTAİ dağında bulunan ve Çin Budizm’in en büyük ve önemli manastırı olan SHAOLIN manastırına yerleşir.
    Artık Bodhidharma için gerek Budizm,gerekse spor çalışmalarını yapabileceği mükemmel bir ortam ve fırsatlar oluşmuştur.Bodhidharma burada çok eskiden bu yana geleneksel olarak çalışılan ve hekim HUE-TO tarafından disipline edilen çalışmalar olduğunu bilmektedir.Bu manastıra yerleşmek isteme sininde en önemli sebebi budur.böylelikle Hint kültüründen oluşan ve kendi adına bir çok ekleme yaptığı Kenpo ile manastırlarda çalışılan Kung-fu sistemini karşılaştırma beklide birleştirme fırsatı bulacaktır.

    Bu düşüncesine gerçekleştirmek için Budizm ve Zen öğterilerindeki engin bilgisi ve tecrübeleri ile Manastırda kendine çok bağlı özel ve seçmece müritler oluşturduğu hatta bu konuda manastır yöneticilerinden sık sık tepki aldığı önemli bir gerçektir.
    Uzun yıllar süren çalışmaların neticesinde iki sistemin bir çok ortak noktalarını birleştiren Bodhidharma manastırda kendi oluşturduğu sistem temelinde Kung-fu çalışmaları başlamıştır. Bu çalışmalarla birlikte Budizm ve Zen çalışmalarına da aralıksız devam eden Bodhidharma, rivayetlere göre her gün belli saatlerde büyük bir taşın karşısında bir çeşit ibadet ve meditasyon olan zen oturuşunu tam dokuz yıl arlıksız devam etmiş ve bu süre sonunda Taşın renk değiştirip sonun dada parçalandığı söylenmiştir.

    Bu çalışmalarla yetinmeyen Bodhidharma Zen ile ilgili değişik eserler ve kitaplar yazmış,bu yazılarında ideal insan,Budizm,nirvana,sosyal işler ve devlet yönetimi gibi bir çok konu hakkında fikirler üretmiştir.Bodhidharma’nın tüm bu çalışmaları gün geç tikçe onu manastırda özel bir konuma getirmiş kral wuti’nin talimatları ile manastırın bir bölümü ona ve özel seçtiği öğrencilerine ayrılmıştır.Yeni oluşturduğu kung-fu sistemini ise her geçen gün disipline eden ve belli kalıplara döken rahibin bu olağan üstü çalışmaları tüm Çin ‘de ve diğer manastırlar dada duyulmuş ve onun izni ve nezaretinde bu çalışmalar diğer manastırlar dada başlamıştır.

    Tüm bu gelişmelere geçmişte olduğu gibi karşı çıkan bir gurup Budist rahip,Bodhidharma’nın Hint kökenli olduğu ve Budizm’i Zen felsefesi ile asi mile etmeye çalıştığını iddia ederek aleyhinde bir çok faaliyette bulunmuşlar,ancak Bodhidharma’nın özverili çalışmaları manastırlarda Budizm’e ve Kung-fu’ya yeni bir ivme kazandırdığından başarılı olamamıştır.

    KUNG-FU YAYILIYOR.


    Shaolın manastırında başlayan bu çalışmalar kısa sürede diğer manastırlara da geçmiştir.Başlangıçta bu yeni çalışmalara karşı çıkan rahipler bile bu olağan üstü ilgi karşısında geri adım atmışlardır.Bodhidharma oluşturduğu bu yeni dövüş sanatını manastırların dışında rahipler haricinde hiç kimseye öğretmemesi konusunda kesin yasaklar koymuştur.Bu nedenle manastırlara üye olmak isteyen gençlerin sayısı her gecen gün artmakta ve halk özellikle çocuklarını manastırlara üye yapmak için adeta yarışır olmuşlardı.

    zaman zaman rahiplerin kötü insanlara karşı bu dövüş sanatını başarılı bir şekilde uygulamaları,kendilerinden sayıca üstün guruplara ve çetelere karşı kolayca baş edip galip gelmeleri tüm Çin de kulaktan kulağa yayılmış rahiplerin artık köyler ve kasabaların güvenliğinden sorumlu hale gelmelerine neden olmuştur.
    Rahipler bu olağan üstü dövüş tekniklerinin arasına inanılmaz doğa üstü güçlerde ekliyor ve bu olaylar manastırlarda çalışılan kung-fu’yu yaşayan efsane haline getiriyordu.Bodhidharma Budizm ve Zen’deki bir çok dinsel temayı ve olağan üstü halleri dövüş tekniklerinin arasına serpiştirmiş ve metrelerce havalara zıplayabilen veya bakışları ile nesneleri parçalayan yada bir anda ortadan yok olabilen dövüş ustası rahipler yetiştirmiştir.

    Ancak bu doğa üstü güçler hakkın dada kısa bir açıklama yapmak zorundayız.Bu konu ile ilgili geniş malumat isteyenler sitemizin orta sayfalarında bulunun Zen ve Budizm adli bölümü okuyabilirler.


    DOĞA ÜSTÜ GÜÇLER


    Bu konu Uzakdoğu spor'ları var olduğundan bu yana sürekli gündemdedir.Budizm ile ruhsal ve bedensel eğitimlerini alan Budist Kung-fu'cu rahiplerin,bir çok defa insanlar üzerinde çözümlenmesi imkansız,ürkütücü ve inanılmaz güçleri olduklarını göstermişlerdir.Doğa üstü veya insan üstü diye tanımlanan bu güçler,gerçekte rahiplerin,Kuranı kerimde'de belirtilen Cin'lerle irtibatta bulunmaları sonucu onlardan faydalanmalarıdır

    Müslüman ve kafir diye genelde iki guruba ayrılan,apayrı bir alemde yaşayan ve insanlardan üstün olarak olağan dışı güçlere sahip olan,zaman ve mekan mefhumu olmayan cin'lerin kabileler halinde yaşadıkları bilinmektedir.Gizli ilim diye adlandırılan çeşitli yöntemlerle insanlar bu varlıklarla irtibat kurdukları gibi,cin'lerde kendi hakimiyetleri altına alabilecekleri vasıftaki insanlarla değişik ve ürkütücü yöntemlerle irtibatı kurabilmektedirler.

    Cin alemi insanlarla kurdukları irtibatı büyük oranda kendi nefsi isteklerini tatmin amacı ve dağa bir çok bilmediğimiz nedenlerden dolayı yapmaktadırlar.İnsanların bazı isteklerini karşılarken bunlar,geçmişten haber verme,gele çekle ilgili tahminlerde bulunma,uzak yerlerde gelişen hadiseleri anında aktarma,çeşitli ağır işleri yapma,insanlara olanaksız gözüken davranışları gerçekleştirme vb. gibi bir çok hadiseyi insanın hakimiyetine sunarken bunların karşılığın dada bilemediğimiz bir çok ürkütücü isteklerini gerçekleştirmektedirler.

    Cin'ler Müslümanlarla irtibat kurdukları gibi tüm Din mensuplarıyla irtibata geçme yetenekleri vardır.Budist rahiplerin bir çoğu bize göre bu gizemli alemin varlıklarına ulaşmanın yolunu bulmuş ve onların bu meziyetlerinden yararlanarak,özellikle Kung-fu'da olağan üstü diye nitelendirdiğimiz bir çok hadiseyi gerçekleştirmişlerdir.

    Çok yüksek mesafelere zıplama,uzaktaki bir nesneyi bakışlarınla parçalama,belli bir müddet havada asılı kalabilme,öldürücü vuruşlar yapabilme vb. gibi çoğunu filmlerde görebileceğimiz hadiselerle görsel anlamdaki kung-fu tekniklerini birleştiren rahipler insanlar üzerinde oldukça etki yapmışlardır.

    Tüm gelişmeler Çin idari yönetimini manastırlardaki çalışmalara destek olmasını neden oluyor ve manastırlara çok özel yekiler ve ayrıcalıklar veriyordu.

    Bodhidharma artık Çin’de çok özel bir yeri ve kariyeri olan bir isimdir.Hint Kenposu ve Çin Kung-fu’sunun tüm normlarını birleştirdikten sonra bir çok yenilikler ide bu sistemle harmanlayıp shaolın Kung-fu sunun temellerini iyice disipline eden Bodhidharma,tüm bu çalışmalarında özenle uyguladığı diğer bir konu ise Zen ve Budizm’in tüm felsefi normlarını bu yeni sistemin içerisine monte etmesidir.Budizm’in tüm dinsel anane ve motiflerinin(selamlama,kata ve TAO’lardaki normlar,çeşitli duruş ve gardlardaki özel işaretler vb.) eklenmesi ile bu yeni sistem manastırdaki öğrencilerin dinsel bir öğretisi haline gelmiştir. Manastırlara kabul edilen keşiş adayları çok zorlu sınavlardan geçirildikleri gibi,dinsel öğretileri çabuk anlayabilecek zekaya sahip olanlar tekrar ayrılıyor,bu gençler tekrar teste tabi tutuluyor,zeki ve kabiliyetli olanlar ancak Bodhidharmanın öğrenciliğine kabul ediliyordu.


    ZEN & BUDİZM'İN KUNG-FU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ


    Yine önemli bir noktada Zen ve Budizm'in kung-fu sistemindeki doğal bir biçimde oluşan etkileridir.Zen mezhebinin kurucularından olduğu iddia edilen ve Budizm'inde ileri derecede bir rahibi olan Bodhidharma uzmanlaştığı bu iki felsefeyi sistemleştirdiği Kung-fu sitilinin içerisine olabildiğince yaymış ve sistemin temellerini bu iki felsefe üzerine inşaa etmiştir.

    Bodhidharma'nın ölümünden sonra yerini en yakın talebesi LAU-TSEU almaktadır.Zen felsefesinin yüksek makamlarında bulunan Lau-tseu hocası gibi Budizm'i ve Zen'i birlikte yaşamasını becerebilen bir ustadır.Kung-fu tarihlerinde bu iki kişi Bodhidharma ve Lau tseu,sistemli ilk Kung-fu çalışmalarını başlatan ve devam ettiren isimler olarak geçmişlerdir.Yukarı dada bahsi geçtiği gibi Kung-fu sisteminin ilk temelleri atıldığı andan itibaren Budizm ve Zen prensipleri bu sistemin içerisine yerleşmiş ve bu etkisini günümüzde dahi halen göstermektedir.Günümüz Do spor'ları antrenmanlarında seronomiden selamlamaya,giyim kuşamdan çalışma sistemine,kata veya TAO diye adlandırılan çalışmalara kadar görülen Budist ve Zen motif ve sembolleri bu etkilenmeye birer örnektir.

    Sitemizin Budizm ve zen adlı bölümünde Buda'yı tanıtırken onun felsefesinde son noktayı aydınlanmanın oluşturduğunu belirtmiştik.Budist rahiplerin aydınlanmaya ulaşmaları için dini öğretilerinin yanında günlük uğraşlarla da ilgilenirlerdi.Bunlar Bahçe işleri,ev işleri,flüt çalma,resim yapma ve cha-no-yu denilen çay törenlerinin yanında,Buda'nın kutsal incir ağacı diye inanılan Bodhi'nin etrafında bir hafta süreyle yürüdüğü var sayılarak,Budist müritlere yürüme ve spor yapmaları tavsiye edilirdi.

    Yine rahiplerin kılıçla savaşım (KENDO) okçuluk ve özellikle Kung-fu'nun çalışma disiplininde bulunan kültür fizik hareketleri yapmaları istenir bunlarla aydınlanmaya dağa kolay ulaşılacağı inanılırdı.Tüm bunların neticesi Kung-fu çalışan tüm usta ve spor'cular bu çalışmaları felsefelerinin bir emri olarak uygularlardı.

    Böylece Budizm inanırları, Budist olmayan insanlarında bu spor'u çalıştıklarında bilerek veya bilmeyerek Budizm'in ve Zen'in tüm prensiplerini yerine getireceklerini ummuşlardır.Bu kanı ise günümüzde bir hayli gerçekleşmiştir. Budist'lerin kendi ideolojilerini bu türlü yollarla diğer din mensubu insanlara ve milletlere uygulatmaya çalışmaları,hadiselere tarafsız ve objektif bir gözle baktığımızda gayet doğaldır.

    Her millet veya din yeni bir kültür geliştirirken,kendine özgü yöresel veya dinsel temalarını o kültür üzerine yoğunlaştırıp kültür'ün tamamen kendilerine ait olduğunu ispat yönüne gitmişlerdir.Bu tip kendini göstermeler kültürlerin içerisinde her dalda olmuş bazen mimaride bezen müzikte yada geleneksel kıyafetlerde kendini gösterdiği gibi spor’da da yoğun bir şekilde yer almıştır.


    Bodhidharma tüm gelişmeler yaşanırken değişik fikir ve görüşlerde değer veriyor,kendi sistemine halkın uyguladığı ilkel d-sayılabilecek dövüş tekniklerinden eklemeler yaptığı gibi savaş sanatlarını çok iyi bilen Çin ordusunun komutanları ve ünlü isimleri ile askerlerle de özel çalışmalar yapıyor ve sistemini geniş bir yelpaze üzerine monte ediyordu.

    MS.450 yıllarda bu gelişmeler yaşanırken aynı yıllarda Türk’ler Çin üzerinde hakimiyet kurmaya başlamışlardır.Türk’lerin müthiş savaş kabiliyetleri ve kazandıkları zaferler tüm Çin’e yayılmış ve sınırlarını bir bir Türk’lere terk etmeye başlamışlardır.Bodhidharmanın sınır tanımaz öğrenme tutkusu,Türklerin ünlü savaş sanatı tekniklerine kadar uzandığı ve bu teknikleri çalışıp kendi sistemine eklediği tahmin edilmektedir.

    Bu konu ile ilgili geniş açıklama alt sayfalarda Türk’lerin Kung-fu tarihinde etkisi adlı bölümde bulunmaktadır.


    BODHİDHARMA ve SONRASI


    Bodhidharma artık Çin’de gerek Budizm,Zen gerekse Kung-fu hakkında otorite sahibi olmuş hatta Zen ve Kung-fu’nun kurucusu olarak bir çok tarihçi tarafından tarih kitaplarına gececiktir. Onu destekleyip sevenler olduğu kadar fikirlerine ve felsefesine karşı olanlarda çoktur,bu nedenle yaşamının son dönemleri hakkında bilgiler oldukça çelişkilidir.
    Bazı kaynaklar onun düşmanları tarafından zehirlendiğini öne sürerken bazıları Hindistan’a geri döndüğünü hatta ömrünün son yıllarını Japonya’da geçirdiğini belirtmişlerdir.
    Tarihçilerin çoğunluğunun birleştiği en ilginç nokta ise öldüğünde tam 150 yaşında olmasıdır.Bazı tarihçiler Bodhidharmanın ölüm tarihini m.s.479 olduğunu iddia etmişlerdir.

    Bodhidharma’nın ölümünden sonra yerini sırayla ve kıdem farkı ile yetiştirdiği talebeleri almıştır.Özellikle Zen felsefesinde isim yapmış olan HUİ-KO ilk varisi olmuş ve sırasıyla SEN-TS’AN,TAO-HSİN ve HUNG-JAN-DO zen öğretilerini aynı ciddiyetle devam ettirmişlerdir.Ancak bu isimlerin Kung-fu sisteminde ne kadar etkili oldukları hakkında kesin bilgiler mevcut değildir.

    Bu tarihten sonra artık Zen ve Kung-fu Bodhidharma İle birlikte anılacak ve onun ismi bu sistemleri çalışanlar tarafından kutsal olarak bilinecektir.Bu kutsaliyet o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki onu Buda olarak tanıyanlar veya Buda’nın yerine koyanlar dahi olmuştur.

    Bodhidharma ismi Kung-fu’da bir mihenk taşıdır.Ancak özellikle ülkemizde hiçbir ciddi araştırma yapmadan derleme yazılarla Kung-fu tarihi yazmaya çalışanlar Bodhidharma’yı Buda ile karıştırıp Budizm’in onunla başladığını iddia edecek kadar maalesef bu konuda cehaletlerini ortaya koymuşlardır.Yine bir çok arkadaşımız M.Ö.551 de yaşayan ünlü düşünür ve filozof KONFÜÇYÜZ ile M.S.450 de yaşayan Bodhidharma’yı onun talebesi olarak yazmaları Kung-fu adına maalesef kara bir mizahtır.Bu ve bunun gibi bir çok hayal mahsulü bilgilerin çeşitli spor dergilerinde Kung-fu tarihi olarak ele alınması bizim ileride kitaba dönüşecek bu bilgileri toplamamıza en önemli etken olmuştur.

    Hint asıllı olan Bodhidharma’nın ilk temelli Kung-fu sistemini ortaya çıkardığı kabul edildiğine göre şu salt gerçekte ortaya çıkmaktadır.Çinlilerin iddia ettiği gibi kung-fu salt bir Çin sporu değildir,çünkü bu sistemi disipline eden bir Hintlidir ve gelişim sürecinde bir çok etkenden yararlandığı gibi o tarihlerde Çin topraklarının büyük bir çoğunluğunda etkisi olan Türk’lerden ve Türk savaşçıların tekniklerinden de yararlanmıştır.Bu sonuca göre Çin Kung-fu’sun un tarihi gelişimine Hint ve Türk’lerin ortak olması kaçınılmaz bir gerçek olmaktadır.Bu konu tüm tarihçiler tarafından reddedilmeyecek bir gerçek olarak kabul görmelidir.


    MANASTIRLARIN BASILMASI ve DAĞILMASI


    Bodhidharma’nın ölümünden sonra onun disipline ettiği çalışmalar çok uzun süre aynı şekilde devam etmiştir.Sınırları çizilen bu sisteme yeni eklemeler yapılıp yapılamayacağı da bu sistemin önderleri arasında devamlı bir tartışma konusu oldu.
    Ancak Bodhidharma’nın öğretilerinden en önemlisi yeniliklere açık olma felsefesi olduğundan bu tartışmalar kısa sürdü ve bir çok yeni ve rahiplere özel teknikler shaolın kung-fusuna eklendi.Bu davranış biçimi zamanla bir gelenek halini aldı ve her usta rahip kendi adını veya tekniklerini taşıyan isimleri sistemin içerisine katmaya başladı.Bugün Kung-fu da oluşan yüzlerce stil ve sitemin çokluğu bu geleneğe aittir.Hatta shaolın Kung-fu sunun sistemli tam 366 tane değişik stili olduğu söylenir.

    Tarihler M.S.500 yılları gösterirken Çin topraklarını idare eden krallıklar ve imparatorluklar özerk kabileler ve halk üzerinde etkilerini iyice kaybettiler.Bunun en önemli sebebi ise Türk’lerdi,Türk’lerin sürekli sınır baskınları ve saldırıları ile savaşmak zorunda kalan Çin imparatorluğu bu savaşlardan yorgun ve ekonomik açıdan zayıflamış olarak çıkıyordu.ülkede fakirlik hızla yayılırken ağır vergiler insanları bunaltıyor,hırsızlık ve soygun çeteleri gün geç tikçe artıyordu.
    İmparatorluğa muhalif sülaleler sürekli iç savaş tehdidinde bulunuyor ve kendilerine tavizler ve haklar istiyorlardı.

    İnsanın insana güveni ve saygısı kalmadığı bu dönemde tek ayakta kalan kurum Budizm öğretisi veren manastırlardı.Kendi halindeki namuslu Çinli halk ve çiftçiler paralarını ve kıymetli eşyalarını güvence altına almak için bu manastırlara emanet ediyor bunun karşılığın dada hükümetten desteği kesilen manastırlara giyecek ,yiyecek vb. eşyalarla bağışta bulunuyorlardı.

    Artık manastırlar günümüzdeki gibi birer banka görevini üstlenmişti.Kung-fu çalışmalarının başlangıç noktasını oluşturan ve en üst seviyede çalışılan honan şehrindeki birinci shaolın manastırı diğer tüm manastırların en büyüğü ve en ünlüsü idi.Bu yüzden Honan bölgesi ve oradaki tüm köy ve kasabalar kıymetli eşyalarını bu manastıra emanet ederek güvence altına almaya çalışıyorlardı.zamanla para ve kıymetli eşyalarla dolup taşan manastır bu yönü ile de ünlenmişti.artık manastırlar kutsallığının yanında eşkıya ve soygun çetelerin inde gözdesi ve hedefi haline gelmişti.

    Ülkedeki tüm iç karışıklıklar dan uzak duran manastırlar günlerini ibadet ve Bodhidharma’nın temelini kurduğu sistemi Çalışmak ve geliştirmekle geçiriyorlardı. O dönemde manastırların başında HUİ-KO adlı rahip vardı.kendilerine emanet edilen değerli eşyaların tehlikeye düşmememsi için manastırları adeta birer kale haline çeviren ve kung-fu çalışmalarına silahlı bölümler ekleyerek geliştiren hui-ko manastırların bu kıymetli emanetler yüzünden her an tehlikede olduğunu gayet iyi biliyordu.

    Artık ülke topraklarında krallık iddia eden sülaleler ordular meydana getiriyor ve kendilerinin olduğunu iddia ettikleri toprakları istila edip bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı.Bu başıbozuk ve kargaşalı dönem üçyüzyıl kadar gibi çok uzun müddet devam etti.zaman zaman manastırlar saldırıya uğruyor ancak halkın yardımı ile bu saldırılar bertaraf ediliyordu.
    tarih sayfaları M.S.845 şi gösterirken Taocu imparator WU-TSUNG zamanında manastırlar ve Budistler üzerinde baskı kurmaya başlar.bu baskılar zamanla saldırıya dönüşür bir çok manastır basılarak rahipler buradan çıkarılır veya cezalandırılır.Bu kargaşalıktan istifade den ve krallık iddiasında bulunan MACHU sülalesi iç savaş çıkartarak Çin topraklarının bir kısmını istila eder.Artık sahaolın manastırı içinde beklenen gün gelmiş ve önce birinci shaolın daha sonra ikinci sahaolın korkunç ve acımasız saldırıya uğrarlar.Gözlerini para ve mücevher hırsı bürümüş askerler her türlü talan,yağma ve caniliği yapmaya hazırlardır.Manastırları ve değerli eşyaları korumaya çalışan rahip ve ölümü göze alarak manastırları korumaya çalış salarda kendilerince sayıca çok üstün ve savaş donanımlı olan askerlerin karşısında fazla tutunamazlar.Rahiplerin hemen hepsi ölür veya sakat kalır.efsaneye göre bu saldırıdan sadece beş rahip canını kurtarır ve bu beş rahipte manastırın en ünlü kung-fu ustalarıdır.

    Tüm bu hadiselerden sonra Budizm ve öğretileri yasaklanmış ve çok ağır cezalar getirilmiştir.Ülkede Budizm’e karşı müthiş baskılar başlamıştı.Bu Ta ocu hareket karşısında olanlar ise acımasız şekilde cezalandırılıyordu.Yine çeşitli kaynaklara göre Shaolın baskından kurtulan beş rahip gizlice ülkenin çeşitli bölgelerine dağılarak gerek Budizm’i gerekse shaolın kung-fu’sunu gizlice halka öğretmeye başlarlar.

    SHAOLIN KUNG-FUSUNUN HALKLA TANIŞMASI


    Budizm’e karşı büyük düşmanlığı olan Tao’cu imparator wu-tsung ölümsüzlüğe ulaşmak için içtiği bir iksir sonucu ölünce,Budizm’in üzerindeki baskılarda bir nebze azaldı.Bu sayede kung-fu’da serbestçe öğretilmeye başlandı.Manastırların dışında eski geleneklerden gelen halkın kendine özgün çeşitli dövüş tekniklerini çalıştıklarını daha önce belirtmiştik.Manastırların dağılması sonucu artık manastırların o gizemli sanatı da halkın arasına inivermiş,bir zamanlar rahiplerden başka hiç kimseye öğretilmesi yasak olan Kung-fu sistemi,manastırların özerk gücünden mahrum olan rahipler tarafından halka öğretilmeye başlanmıştı.

    Kimi rahipler bu sanatın devamı ve yok olmaması için öğretirken kimileri Budizm’in devamı olarak gördükleri Kung-fu’yu halk arasına yaymak,kimileride para karşılığı maddi çıkar uğruna öğretiyorlardı.

    Yüzyıllar boyu halktan sır gibi saklanan bu sanatın ortaya çıkmasına yerli halk olağan üstü ilgi göstermişti.Budizm’in üzerindeki Baskılarında azalması kısa zamanda bir çok kung-fu okulu açılmasına sebep olmuş,bu okullar sayesinde hem Budizm hem de kung-fu isteyenlere rahatça öğretilir olmuştu.Ülkenin bir çok yerinde süratle yeni okullar açılırken,her usta kendine ait stiller geliştiriyor ve bu okullara kendi stil ve isimlerini veriyordu.Bu gelişmeler okullar arasında rekabete ve üstünlük kurma şekline dönüşüyordu.Ancak her ustanın ve okulun ortak paylaştığı bir nokta vardı,oda bu sistemin Çinli olmayanlara asla öğretilmemesi idi.

    KUNG-FUNUN STİL VE SİSTEMELERE AYRILMASI


    Shaolın Kung-fusunu artık özgürce tanıyan ve öğrenen yerli halk her ne kadar bu sisteme ilgi gösterse de,yıllarca bu stili kendilerinden saklayıp uzak tutan rahiplere karşı sıcak bakmayan ve geleneksel dövüş sanatlarından vazgeçmeyenlerde az değildi.Böylece bir anda Shaolın’den doğan Kung-fu sistemlerine karşı geleneksel halk kung-fu’su rekabeti ortaya çıktı.

    Halk Kung-fu’su diye adlandırılan sanatında kendi içerisinde ustaların farklı görüşleri ve değişik sebepler nedeni ile çeşitli bölümlere ayrıldı.Güney ve kuzey stilleri adı altında iki ana temel sisteme ayrılan halk kung-fu’sunda Güney stilleri 580 yılında ÇA-OLUR-VEİ-HİYA ve LEANG devletlerini kuran o dönem Türklerin etkisi altında geliştiği bilinmektedir.

    Böylelikle Çin’de hızla yayılan Kung-fu’yu birçok usta ve rahip kendi ismi ile adeta tekeline alıp sahiplenmeye başlamıştır.Bu stil ve sistemlerin bir çoğu zamanla varlığını ve etkinliğini kaybetse de bazıları yaşamını devam ettirmiş bazıları çok popüler olmuş hatta günümüze kadar dahi gelen pek çok stil ve sistem ortaya çıkmıştır.

    Bunlara en çarpıcı örnek WİNG-TSUN sistemidir.Efsaneye göre NG.MVİ adlı rahip Çin sınırındaki SZAHWAN kasabası yakınlarındaki bir dağı kendine mekan seçerek,shaolın’i basan hainlerden öç almak için yeni bir dövüş metodu geliştirir.Shaolın Kung-fu’sunun en üstün ve en zayıf noktalarını çok detaylı bir şekilde analiz ederek yeni sisteminin içinde uygular.Geliştirdiği bu yeni stilin tüm ayrıntılarını WİNG-TSUN adında bir kıza öğretir.zaman içerisndede bu stilin adı WİNG-TSUN olarak kalır. Dağa sonraları bu stil Shaolın Kung-fusuna bir başkaldırış olarak ta değerlendirilir.

    Çok kısa zaman içerisinde hızla yüzlerce değişik isim,stil,sistem ve kola ayrılan Çin Kung-fu’su pek çok değişik isim ve mana ile de anılmaya başlanacak ve artık Çin topraklarından tüm Dünya’ya yayılmanın önü açılmış olacaktır.

    KUNG-FUNUN ÇİNDEN ÇIKIŞI VE YENİ SİSTEMLERE ÖNÇÜLÜK ETMESİ


    Ticaret ile uğraşan Çinli Kung-fu tüccarlar gerek karayolu ile gerekse gemiler ile başka ülkelere yaptıkları seyahatlerde,Çin’lilerden başka bir millete öğretilmesi yasak olan Kung-fu’yu çeşitli sebeplerden dolayı merak edenlere öğretmeye başlarlar.Japon karate tarihinin yazılı dokümanlarında ilk defa 1377 yılında Çin Kung-fu’sunun adı geçmekte ve OKİNAWA’ya gelen Çinli tüccarlar ve gemicilerin sayesinde bu sistemin adada çalışılmaya başlandığını yazmaktadırlar.Ancak okinawa’lılarında çok eskilere dayanan geleneksel bir karate sistemininde olduğu belirtilmiştir.Sitemli ve gizemli buldukları bu yeni sisteme ilgi gösteren yerli halk ve aristokrat’lar 15 yüzyılda kral SHO SHİN’in adada her türlü silahları yasaklaması ile gerek geleneksel karate gerekse Çin Kung-fusuna ilgilerini oldukça arttırmışlardır.Bu iki sistemin birbiri ile karışımı sonucu bugünkü modern karate’nin temelleri atılmıştır.

    Kore’nin tarih derinliklerinden gelen ve askeri çalışma ve savaşma sistemi olan HWARANG-DO ilede Kung-fu yukarıdaki sebeplerin benzerleri nedeni ile birleşerek günümüz modern TAEKWON-DO’sunun temelleri atılmıştır.

    Bunlar gibi Tayland ve bir çok Uzakdoğu topraklarında Çin Kung-fu’su yeni stil ve sistemlerin doğuşuna öncülük etmiş o stillerin kendi gelenek ve görenekleriyle bütünleşerek yeni sistemlerin doğmasına öncülük etmiştir.Çinli tarihçiler Dünya üzerindeki tüm dövüş sanatlarının Kung-fu’dan doğduğunu iddia etseler de bu bu iddia gerçek dışıdır.Ancak Uzakdoğu ülkelerinde gelişen tüm sistemlere Kung-fu’nun etki yaptığı da bir realitedir.

    Hindistan da WAŞRA-MUŞTİ,Endenozya’da PEJAK-SILAT ,Tayland’da TAHAİ BOKS ve MUHAİ-TAİ,Japonya’da AİKİDO ve diğer vuruşlu karate sistemleri ve günümüzde Amerika ve Avrupa’nın modern dövüş sistemleri FULL CONTACK,KICK BOKS temelde Çin Kung-fu’sunun izlerini taşımaktadır.

    KUNG-FUNUN YENİDEN MODERNİZE EDİLMESİ.


    Çin’de hızla çoğalmaya devam eden değişik stil ve sitemler orijinal Shaolın Kung-fu’sunun özelliğini ve geleneğini kaybetme tehlike sinide beraber gündeme getirmişti. Bu kadar çok ve farklı sistemin ortaya çıkışı ve zaman zaman kavgaya dönüşen stil ve ustalık tartışmaları,dönemin usta Budist ve Kung-fu rahiplerini bir araya getirmiş ve shaolın kung-fu’sunun tekrar eski işlevine kazandırılması için ortak çalışma kararı aldırmıştı.

    Yeni yapılan manastırlarda tekrar ders olarak Kung-fu çalışmalarına yer verilmiş ve eski sistemin aynı şekli ile yaşatılması,ve yeni gelişen tekniklerinde ilave edilerek manastırlara özgü bir çalışma metodu olabilmesi için disiplinli çalışmalara başlanılmıştı. O dönemin en ünlü manastırları olan KWANG-TUNG-HONAN,FU-KEİN,NGO-MEİ ve WUTANG okulları bu işlev için merkez olarak kabul edilmiştir.

    Yeni gelişen tüm stiller ne kadar shaolın’den bağımsız birer sistem olduklarını iddia etseler de shaolın tekniklerinin tüm izleri bu sistemlerde varlığını ve egemenliğini hissetti yordu.Güney Çin stili olan CHOY-LUT-FUT o dönemde en popüler olan shaolın kökenli sistemdi.Zaman içerisinde LO-HAN diye isimlendirilen el teknikleri ile ünlü en büyük 18 teknik oluşturulmuş bu teknikler daha sonraları Tibet manastırlarında yoga teknikleri ile öğretilmeye devam edilmiştir.

    Bu tarih diliminden sonra Kung-fu sistemi tüm Dünya’ya günümüze kadar gelecek süreç içerisinde yayılımını ve popülerliğini devam ettirecektir.


    ÜNLÜ SİTİLLER


    Shaolın’den türeyen ve günümüzce de kabul edilen tam 280 stil olduğu bilinir. Bunların yanı sıra yüzlerce değişik ve özgür sistemde tarih sayfalarında yerini almıştır. Aradan geçen zaman dilimleri bu sistemlerin çok büyük bölümünü yok etmiş veya kendisinden üstün olan başka stillere dahil etmiştir. Yinede yüzyıllara meydan okuyarak günümüze kadar gelebilen pek çok stil mevcuttur.

    Kuzey Çin stili olarak bilinen PRAYİNG-MANTİS adı ile ünlenen bu popüler sistemin ustaları WONG-LONG ve WONG-FE sistemin kurucuları olarak tarih sahnesinde yerini almış ve bu stil günümüzde özellikle Amerika’da çalışılmaktadır.

    Koyu bir Taoist olan CHENG-SALM-FUNG yumuşak bir stil olarak bilinen TAİ-CHİ-CHUAN’ı geliştirmiş bu sistem 14 yüzyılda CHENG-YUAN ismi ile anılsa da günümüzde Çin’de ve tüm Dünya’da büyük kitleler tarafından çalışılmaktadır. Bu sistemin egzersizleri özellikle solunum yolları ve kaslar üzerinde etkili olduğu için Çin’de yediden yetmişe sokaklarda sabah jimnastiği olarak çalışılır.

    TAİ-CHİ-CHUAN sisteminin en büyük ustaları olarak bilinen PAİNG-FENG ve Lİ-CHENG isimleridir.170 toplam stilden oluşan bu sistem shaolın stilleri arsında en fazla popüler olanıdır.

    Manastırlarda shaolın sistemini koruma altına alınan ve temel yapılandırılmalarında taviz verilmeden çalışılmasını sağlayan iki büyük usta HUNG-HISU-CHUAN ve YANG-TSE tam onbeş yıl süre içerisinde shaolın tekniklerini beş ana stil içerisini toplamışlardır. Sonraki yıllarda bu beş stil birbirinden koparak HUN-GAR,LIU-GAR,NOY-GAR,LI-GAR ve MO-GAR isimleri ile çalışılmaya devam ede gelmiştir. Yine popüler olan birkaç stili de şu şekilde sıralayabiliriz.

    - Shaolin Kung-fu
    - Wing Chun kung-fu
    - Tai Chi Chuan (çin yogası olarak da bilinir)
    - Praying Mantis Kung-fu
    - Haing I Kung-fu
    - Pa Kua Chuan Kung-fu
    - Wu Tank Pai
    - Hun Gar Kung-fu
    - Choy-Li Fut
    - Pak Mei Kung-fu
    -Sil Lüm Kung-fu
    -White Crane Kung-fu


    ÇİN HÜKEMETLERİNİN KUNG-FUYU WU SHU ADI ALTINDA TOPLAMA ÇALIŞMALARI.


    Yukarıda bahsettiğimiz bir çok tarihsel gelişim,etki ve sebebe dayanan gelişmeler yakın zamana geldiğimizde Çin hükümetleri tarafından alınan bir dizi kararlar neticesinde Kung-fu sporunu bir çatı altına toplama çalışmaları başlatılmıştır. Bu sebeple 1900 yıllarda BOXER örgütü Kung-fu’yu bir savunma sanatı olarak ele almış ve Çinililerin ulusal savaş sanatları olarak kabul etmiştir. Sonraki yıllarda Çin halk cumhuriyeti devletleri bu konu üzerinde ciddiyetle durmuş 1928 yılında devlet desteğinde ilk wu shu enstitüsünü Çin’in BAİJİNG bölgesinde kurulmuş bu enstitü’yü çeşitli yerel ve bölgesel şubeler takip etmiştir.İlk kurulan enstitü günümüzde Wu shu uluslar arası değişim akademisi olarak çalışmalarına devam etmektedir. 1949 yılında aletli jimnastik,akrobasi ve geleneksel Çin tiyatrosu normlarını birleştirerek WU SHU adı altında tüm stil ve sistemleri toplama çalışmalarına başlamıştır.

    1956 yılında Pekin’de kurulan Çin Wu shu birliği tüm bu çalışmaları uluslar arası bir metod olarak kabul etmiş ve bu yönde faaliyetler göstermiştir. Zamanla bir çok Dünya devletlerine yayılan bu çalışmalar bir çok ülkede akademik düzeyde ele alınmış pek çok üniversitede kürsüleri kurulmuş ve ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Bunu ilk gerçekleştiren isimse San Fransisco’lu GEORGE LONG isimli bir profesördür. Yine Calıfornıya’nın BERKELEY üniversitesinde 5 ünitelik felsefe kursu niteliğinde olan WHİTE-CRANE yani turna kuşu stili,ders olarak kabul görmüştür.

    Dünya’nın pek çok ülkesinde çalışılan bu sistemi kontrol altına alabilmek için Çin hükümeti 1975 yılında Dünya Wu shu federasyonu IWF’ yi kurmuştur.

    Dağa sonraları 1977 yılında Fransa’da toplanan ıwf antrenörlük ve doçentlik sınavları yapmış ve alınan kararla Avrupa wu shu federasyonu EWF’nin kurulma çalışmaları başlamıştır.

    EN GENİŞ KAPSAMLI TARİHÇE


    Bu yazı dizisinde Kung-fu’nun yakın tarihinden çok ilk sistemleştiği zaman dilimini ele aldık. Bunun nedeni ise yazımızın başında belirttiğimiz gibi bu tarih diliminde gelişen olayların çok farklı şekil ve görüşler ışığında yorumlanmasıdır.

    Son yüzyılda ise Kung-fu adına gelişen pek çok hadise ve olay vardır,bunları da Wu shu adı altında toparlamak daha doğrudur. Bu yakın tarihteki gelişmeler ayrı bir eser olacak niteliktedir. Çin hükümetlerinin desteği ile kurulan Wu shu birliğine karşı olan ve alternatif iddialar ve yorumları gündeme getiren yüzlerce usta ve eser vardır. Sanırım bu tartışmalar sonsuza kadarda sürüp gidecektir.

    Geleneksel halk Kung-fu’su ,manastır Kung-fu’su ve devletin resmileştirdiği Wu shu,bunların yanın dada yüzlerce özel stil ve sistemler bize göre Kung-fu sisteminin ne kadar zengin bir temel ve yelpazeye yayıldığını kanıtlar. Bu zenginlik ve yenilikler sürekli devam edecek,belki yüzlerce yeni stil ve sistem Kung-fu adı altında kendine yer ve isim edinmeye çalışacaktır.Bu konuya en çarpıcı örnek 1970 lerde Çin kung-fu’suna ve beyazperdeye yeni bir heyecan getiren efsane isim BRUCE Lee’dir.Kung-fu’daki ustalığının yanında olağan üstü rol yeteneği ile sinema ve dövüş sporlarına çok farklı bir bakış acısı getirmiştir Bruce. Kalıpsal ve geleneksel tüm sistemlere karşı çıkarak yeni ve özgür bir sistem olarak tanımladığı JEET KUNE DO’yu geliştirmiş ve tüm Dünya’ya sevdirmiştir. Geleneksel Çin Kung-fu’sunu savunan yüzlerce usta ve birliğin karşı gelmesine rağmen o gerek stilini gerekse ismini adeta ölümsüzleştirmiştir.

    Bu yazı dizisinin Kung-fu tarihini tam anlamı ile anlatabildiğini iddia edemediğim gibi gerçek Kung-fu tarihine en yakın olgu ve bilgilerle kaleme alındığını belirtebilirim.Ülkemizde beklide Kung-fu adına yazılmış en geniş kapsamlı bir tarihçe olduğun sandığım bu eserimi tüm Kung-fu çalışanlarına armağan ediyorum.



    Re: Kung - Fu

    Ömer - 21.04.2006, 17:54


    wu-shu

    VU ŞU : Güç iş, zor teknik ve sanat anlamına gelir.
    Vu Şu, Çin savunma sanatlarının genel adıdır. Çin dışında genelde Kung-Fu olarak tanımlanan spor türleri de buna dahildir. 3000 yıldan fazla bir tarihi vardır. Bugüne kadar yüzlerce Vu Şu stili ve binlerce form (Tao-Lu) geliştirilmiştir.

    NOT: Değerli DO sporları severler.
    Bilgilerini okuduğunuz Do branşı ile ilgili,elinizde daha fazla ve değişik bilgi,belge,fotoğraf varsa veya işlediğimiz konu hakkında eksik unsurlar mevcutsa bunları paylaşmak için lütfen bizimle irtibat kurunuz.
    Türk Do sporları adına,Sitemizde bulunmayan Do branşı stil ve sistemlerinide bizimle paylaşın.
    HER ŞEY TÜRK DO SPOR’LARI İÇİN.


    Wushu

    VuŞu (VU ŞU) Türkçe telaffuzu

    VU ŞU : Güç iş, zor teknik ve sanat anlamına gelir. Vu Şu, Çin savunma sanatlarının genel adıdır. Çin dışında genelde Kung-Fu olarak tanımlanan spor türleri de buna dahildir. 3000 yıldan fazla bir tarihi vardır. Bugüne kadar yüzlerce Vu Şu stili ve binlerce form (Tao-Lu) geliştirilmiştir.

    Kelime anlamı olarak savaş sanatları olarak bilinir. Çin de kung-fu adı ile gelişen tüm sistemleri bir çatı altına toplamıştır.
    Eski Çin’de Kung-fu adı ile bilinen tüm çıplak el ve silahlı dövüş teknikleri zaman ilerledikçe yüzlerce stil ve sisteme ayrıldı. Geçmişten bu yana Çin’li yetkililer bu yüzlerce kung-fu stilini bir araya toplamak için çalışmalar yapmakta ancak stil önderlerinin birbirleriyle anlaşamaması sonucu bu hayal gerçekleşememektedir.
    Zamanla bu görüş kabul görmeye başlamış ve ülkenin bir çok ustası wushu adı altında genel bir birlik oluşturmaya başlamışlardır. Bu birliğe karşı çıkan ustalar ise kendi geleneksel sistemlerini ısrarla sürdürmeye devam etmişlerdir.
    Bir süre sonra wushu daha çok halkın üst seviye yaşayan kesiminde itibar görmeye başlamış,üst düzey askerler,iş adamları,sanatçılar ve aristokrat lar arasında çalışılmaya başlanmıştır.
    Bunun karşısında da alt tabaka halk çiftçi,esnaf,öğrenciler geleneksel kung-fu stillerini çalışmaya devam etmişlerdir.
    Çin’deki kültür devriminden sonra Mao zamanındanda bu bölünmüşlüğe bir son verişmiş ve tüm Çin’de savaş sanatları ve stilleri wushu adı ile anılmaya başlanmıştır. Oldukça zor uygulanan bu karar disiplinli bir çalışma sonucu kabul görmüştür.
    Müsabaka ve tao bölümlerinden oluşan wushu çeşitli iddialara göre çok eski tarihlerde çalışılmıştır. genel olarak tarihçiler wushu’yu shaolın kung-fu’su ile bir tutmakta ve o sistemden geldiğini iddia etmektedirleri.ancak bazı tarihçiler wushu’nun shaolın sisteminden çok ayrı ve eski bir sitem olduğunu idda ederler.
    Ancak genel olarak tüm tarihçiler Çin’deki tüm savaş sanatlarının shaolın kökeninden geliştiğini kabul etmişlerdir. Bu noktada kung-fu bölümünde de belirtilen Kung-fu da Türklerin etkisi başlıklı konumuzuda burada önemle belirtmek gerekir. Türk’lerin Kung-fu üzerindeki realite etkisi dolayısıyla wushu içinde geçerlidir. Bu konu hakkında lütfen Kung-fu bölümüne bakınız.
    Çin’de ve tüm Dünyada wushu ve Kung-fu tartışması devam etmektedir. Halen wushu’yu kabul edemeyenler ve ayrı alternatif federasyon birlikler kuranlar vardır. Tüm bunlara rağmen wushu tüm kural ve kaideleri ile Dünyanın pek çok ülkesinde yerleşmiş ve çalışılmaktadır.2008 olimpiyatlarına girmek için hazırlanan wu shu kendi alnında savaş sanatları içerisinde en popüler sitemlerden biridir.

    Çin'de kurulan Uluslar arası Wu shu birliği IWF de tek ve en doğru olduğunu idda ettiği Kung-fu yada Wu shu tarihini yazılı hale getirmiştir.Wu shu birliğinin kurumlarınca yazdırılan bu eserlerde yayınlanan tarihçelere karşı çok ilginçtirki,bir çok usta,kaynak eserlerinde karşı çıkmışlar,bu tarihçelerin tam anlamıyla gerçekleri yansıtmadığını idda etmişlerdir.
    Dünyada'ki tüm Kung-fu stillerini bir çatı altına toplayarak,tek sistem müsabaka ve tao yarışmalarıyla birlik oluşturmaya çalışan ve Çin devletinin kültür bakanlığınca her siyasi dönemde özellikle desteklenen Wu shu birliğine,gerek Çin'de gerekse dünyadaki'bir çok Kung-fu ustası karşı çıkmışlar ve katılmamışlardır.

    Bu karşı çıkışın sebebleri ise Wu shu birliğinin Kung-fu sisteminin evrenselliğini bozduğunu, sistemi bir Japon karete'si gibi kalıplaştırmaya çalıştığı,geleneklerin ayaklar altına alındığı ve bir çok geleneksel orjin'in yok edildiği ve en önemlisi bu yazılan tarihin Çin halk cumhuriyeti'nin hükümetleri tarafından,devlet siyasaseti ve ideolojisi ile yazdırıldığıdır.

    Tüm bu karşıt görüşleri değişik bir acıdan paylaşan önemli bir gurupta Budizm'i tam anlamıyla yaşamaya çalışan ve bu spor'la olan irtibatları koparmayıp Budist geleneklere göre çalışan rahiplerdir.

    Bu rahiplerin iddalarına göre,manastırlarda sistemleşen ve kimliğini bulan Kung-fu'nun tamamı ile dinsel bir çalışma metodu olduğu,sistemin içerisinde asla değiştirilemeyecek dinsel temaların var olduğu ve bunların glabolleşme uğruna yok edildiğidir.Tüm bu görüşler etrafında birleşip Wu shu birliğine alternatif olarak gerek Çin'de gerekse Dünya'nın bir çok ülkesinde alternatif Wu shu veya Kung-fu organızasyonları kurulmuştur.Ancak tüm bu karşı hareketlere rağmen,Çin devletinin desteğiyle Wu shu organızasyonu kendini tüm dünyaya kabul etttirmiş hatta Avrupa fedarayonu EWF'yi dahi kurdurmuştur.

    Wu shu fedarasyonu'na karşı görüş belirten ustaların haklı olabilecekleri konuların olabileceği kesindir.Bizimde sitemizde idda ettiğimiz Kung-fu'da Türk'lerin etkisi adlı gerçekler,Wu shu birliği tarafından asla gündeme getirilmemiştir.

    Demekki Çin devletinin siyasi ideolojisi doğrultusunda şekilleşen Wu shu birliği,önemli tarihsel gerçeklerin bir kısmına çifte standart uygulayarak göz ardı etmiştir.

    WU SHU Nedir?

    Gerçekte, saldırı ve savunmanın yanında akrobasi ve baleye benzer kartografik hareketler ve Uzakdoğu felsefi Vu Şu adı altında toplanır. Bununla beden ve ruhun uyumu sağlanır. İnsan karakterinin geliştirilmesi iradenin ve öğrenme kabiliyetinin güçlenmesi ve hoşgörülü davranış biçimi sağlanır.

    Vur Şu uygulaması, sadece yarışmayı öğretmez. Pratik zeka ile başarıyı sağlayan, ruh ve moral gücü veren bir sistem olup, aynı zamanda konsantrasyonu geliştiren bir antrenman türüdür.

    Antrenmanlarda esas olan, vücudun her bölümünü ayrı ayrı çalışmaktadır. Vu Şu'da denge, solunum egzersizleri, esneklik, düşünce pratik zeka ve meditasyon önemlidir. Bu, beden sağlığını en iyi şekilde etkiler.

    Vu Şu adı altında hareket formları (TAO-LU ) zorunlu, geleneksel, serbest, aletli aletsiz olarak sınıflandırılır.

    Yine Vu Şu adı altında müsabakalar SANSHOU kuralları çerçevesinde SANDA ismi ile yapılır.

    Sanda Çin'de çok eski zamanlara dayanan geleneksel bir spor türüdür
    .LEİ TAİ adı ile bilinen ,Bu dövüş biçimi Çin'li halkın çok eski bir gelenek olarak bildikleri ve sonraki zamanlarda LEİ TAİ olarak adlandırılan ve halkın gerek eğlence gerek para için gerekse bedensel gelişme olarak herkese açık bir döğüş şekli olan güreş,tekme ve yumruktan oluşan bu gelenekle sürdürüyorlardı.

    O dönemde yavaş yavaş gelişmeye başlayan Shaolın manastırlarındaki Kung-fu'ya alternatif olarak görülen bu dövüş biçimi,Rahipler tarfından tamamen ilkel ve dini kurallara aykırı bulunmuş,Bu döğüş türünü,kesinlikle reddediyor ve manastırdaki eğitimleri'nin içine asla kabul etmiyorlardı....


    Vu Şu stilleri şu bölümlere ayrılırlar:

    Güney,
    Kuzey
    Sert
    Yumuşak
    Hızlı
    Yavaş
    Uzun
    Kısa
    Yüksek
    Derin

    Vu Şu, ilk olarak 1985'de Avrupa Vu Şu Federasyonu (E.W.F.) kurarak organize oldu.
    Daha sonra 1988'de Uluslararası Vu Şu Federasyonu Pekin'de kurularak daha da genişledi.
    Bugün 83 ülkede federasyonu bulunmaktadır. Vu Şu'da yüzlerce stil ve binlerce form olduğundan yarışmalar belli standartlarda yapılmakta idi. Bunun üzerine 45 Vu Şu profesörü biraraya gelip Vu Şu'yu standardize ettiler.
    Böylece aşağıdaki yarışma bölümleri oluştu.

    A. TAO- LU B. SANSHOU
    1. NAN QUAN 1. SANDA
    2. CHANG QUAN
    3. TAİCİ QUAN
    4. KILIÇ
    5. GENİŞ KILIÇ
    6. MIZRAK
    7. SOPA
    TAO LU Kata veya toa olarak bilinen bir çeşit hayali dövüş sitemidir. yukarıda belirtilen bölümler içerinde yapılır. Bazı bölümleri olağanüstü akrobasi ve yer jimnastiği hareketleri gerektirir. diğer branşların kata çalışmalarından çok farklı bir çalışma metodu vardır. Çok uzun soluklu bir antrenman süreci isteyen tao sistemini vucud yapısı ilede orantılı bir metoddur.uzun ve kısa boylu esnek ve sert vucud anatomilerine göre değişik stiller vardır. Vucud anatomisi her nasıl olursa olsun tao çalışmak isteyen bir insan bu sistemde kendine yer bulabilir. Silahlı bölümler ise ayrı bir maharet ve ustalık gerektirir. Çeşitli savaş silahlarının hızlı ve maharetle kullanılması yarışmalarda puan getiren hususlardır. SANDA Wushu’nun müsabaka şeklidir.ipsiz ve yerden yüksek bir ring üzerinde yapılır.kask,kogi,eldiven,seftgard,ayak koruyucu,dişlik gibi koruyucu malzemelerle müsabakalar gerçekleşir. Müsabaka içerisinde boks,güreş,thai boks ve geleneksel kung-fu döğüşleri vardır. Bir müsabık bu karmayı maç içerisinde yakalamak zorundadır. Ancak bir sanda müsabıkı ne bir güreşçi,ne bir boksör,nede thai boksçudur.tüm bu sistemlerin teknikleri sanda felsefesi içerisinde karışmış ve ortaya mükemmel bir R dövüş sistemi çıkmıştır. Sanda müsabakaları çok sert geçmektedir. Bu yüzden iyi bir eğitim almayan sporcu maçlara asla sokulmaz.

    kaynak : http://www.turkdosport.com/default.asp



    Re: Kung - Fu

    Ömer - 21.04.2006, 17:55


    Kung-Fu'da Cesaret


    CESARET

    Esas Duygu

    Esas duygu prensibi, kendimizi ifade etme veya düşünme yolu gibi basit bir olgu değildir. Bu, insanın tam olarak dürüstlüğünün bir ifadesidir. İnsanın zorluklar karşısında son derece yaratıcı ve güçlü olmasının, zorlukları kendiliğinden doğan çözümlerle aşabilmesinin bir ifadesidir. İnsan zihni bu sayede sakinleşir ve kişi tüm becerisini içinde bulunduğu zor durumu aşmak için kullanır. İnsan zihni tamamıyla sakindir ve kontrol altındadır; zihin önyargılardan, yanlış görüş ve hatalardan temizlenmiştir.

    Bu prensipler günümüz genel düşüncelerinden ayrıdır ve bu şekilde kabul görmelidir. Gene bu prensipler, yüzyıllardır devam eden ve belirli bir geleneğe ait olan düzenlerle, modern toplumdaki genel anlayış arasındaki gerçek farkı ortaya çıkarırlar. Eğer saldırganlar, bizim hayatımız boyunca inandığımız ve onlara uyarak yaşadığımız kuralları ihlal ederlerse, kişi kendini bu saldırganlara karşı çok etkili bir şekilde korumak isteyecektir. Bu prensipler sayesinde bu isteğini gerçekleştirebilecek, eşsiz, emsalsiz yöntemler uygulayabilecektir.

    Problem

    Zihnimizi gölgeleyen ve çevremizde kendimizi korumamız gerektiği gerçeğini kapatan olay nedir? Zihnimizdeki bu yanlış görüşleri nereden elde ettik? Açıkçası problem, bize medya tarafından her gün sürekli olarak verilen sahtece üretilmiş olan düşünceler ve şekiller, kendi popüler kültürümüzün anlayışları ve ömrümüz boyunca onlara uyarak yaşadığımız kurallardır. Savunma sanatları yapan kişilerin sahip olduğu sağduyu, çoğu insana inanılması güç bir olay gibi gelmektedir.

    Kendimizi savunmak ile ilgili birçok yanlış görüşe ait örnekler bulunmaktadır. Her dövüş filminde ve televizyon programında bu yanlış düşünceler yaratılmaktadır. Bu programlarda gerçek dışı düşüncelere ve temalara yer verilmektedir. Bu yanlış görüntüler ve şekiller sayesinde insanlar kendilerini yetersiz ve yeteneksiz olarak görmekte, kendilerini savunabilmeleri için çok sıkı çalışmaları gerektiğini, mükemmel derecede teknik bilmeleri gerektiğini ve birtakım mistik antrenmanlar yapmaları gerektiğini düşünmektedirler. Bu gerçekle çok bağdaşmayan bir olaydır. Eski zamanlardaki ustalar, bir dövüş ustasının ancak kendi kontrolünde, istediği gün, istediği kişiye yenilebileceğini anlamışlardır. Bir dövüş ustası ancak kendi kontrolüyle bir dövüşü başlatır, yönetir ve bitirir. Savunma sanatlarında eğitim gören pratisyen öğrenciler belirli prensipler doğrultusunda çalışır. Bu prensipler öğrencilerin mücadele etmelerini, dövüş ortamını kontrol etmelerini ve rakibi en kısa sürede etkisiz hale getirmelerini sağlar. Bu sayede karşılaştıkları tehlikeler büyümeden son bulur ve öğrenciler duygularına yenik düşerek öfkeyle hareket etmezler. Sadece içinde bulundukları durum neyi gerektiriyorsa onu yaparlar, aşırı bir tepki uygulamazlar. Gerçek dünyada ciddi olaylar, ciddi sonuçlar doğurur. Bu yüzden hayatta, kişiler yaptıkları hareketin doğru olup olmadığını düşünmek zorundadırlar; kendi egosunu tatmin eden kişilerin, sadece düşmanı dövmeyi, şiddeti isteyen bireylerin bu sistem içinde yeri yoktur. Bu sistem sadece bizim fiziksel ve ruhsal sağlığımızı korumaya yöneliktir.

    Çözüm

    Gereksiz duygu ve düşünceler kişinin hareketlerini kontrol etmesine engel olabilir. Bu gereksiz duygu ve düşünceler kontrol edildiğinde kişi, esas duyguya yoğunlaşabilir, tüm yetenek ve becerilerini kontrol edebilir. Kişi kendini kontrol edebilir, çünkü yanlış düşünce ve objelerin gerçek durumu engellemesine izin vermez. Zihinsel iç çevrenin doğru bir şekilde kontrol edilmesi durumu 5. yüzyılda Çin Ordusu'nun generali Sun-Tzu tarafından yazıya geçirilmiş, kodlaştırılmıştır. Sun-Tzu Savaş Sanatı (Art of War) adlı kitabında bu olaydan bahsetmiştir. İnsanda olması ve bulunması gereken vasıfları şöyle özetlemiştir: Alçakgönüllülük (tevazu), karar (niyet), niyet etmek (tasarlamak) ve kıdemlilik (zaman ve rütbe bakımından).

    Alçakgönüllülük sayesinde kişi kendi gücüne ve zayıflıklarına saygı duymayı öğrenir. Bu sayede kişi, dünyada kendisinin kontrolünü aşan güçlerin, bilgisinin yetemediği durumların var olduğunu kabul eder. Kişi esas hissini rakibe ve içinde bulunduğu duruma yöneltir. Kişinin asıl niyetini koruması da dövüşün en kısa sürede ve en etkili biçimde sona ermesini sağlar. Rakibi yenmeyi, zorlukların üstesinden gelmeyi ve kesin kararı vermemizi sağlayan motivasyon, hayatın genel ilkelerinden gelir; kendi hayatımız kutsaldır ve ideallerimizi gerçekleştirmek için mücadele etmemiz gerekir.

    Esas duygu prensibi, kişinin zihninin belirli bir yöne odaklanmasıdır, kişinin hareketleri ile zihninin bir arada çok uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlar. Çoğu kişi, kendileri için önemli olan şeyleri korumak istemektedir. Bu sizin için gerçekten ne ifade etmektedir? Eğer siz ve sevdiğiniz bir kişi caddede yürürken, biri sevdiğiniz kişiye saldırmaya kalkışsa, tüm gücünüzle elinizden geleni yaparak saldırganı durdurmaya çalışmaz mısınız? Bunu yapar mısınız?

    Hareket

    Çoğu kişi günümüzde tehlikeli olaylara karşı hazırlıklı değildir ve kendilerini korumayı becerememektedirler. Kendi hayatınızı ya da sevdiğiniz bir insanın hayatını savunmak için, tüm isteğiniz ve tüm enerjinizle esas duyguyu kullanmanız gerekmektedir. Bu sayede dövüşü, içinde bulunduğunuz olumsuz durumu, çabuk ve etkili bir şekilde kendi lehinize çevirebilirsiniz. Rakiple yüzleşmeyi önlemek, ciddi hasarı ve tehlikenin boyutlarını arttırmamak için rakibi en kısa ve pratik bir şekilde etkisiz hale getirmek esastır. Tüm yoğunluğunuzu, gücünüzü kullanmak size ruhsal ve fiziksel olarak dövüşte avantaj sağlayacaktır. Bu sayede dövüşte kontrol sizde olacak ve dövüşün ne kadar süreceği sizin inisiyatifinizde olacaktır. Sun-Tzu, bu kişisel savunmanın, kişinin esas duyguyu nasıl uygulaması gerektiğini şiirsel bir formda açıklamıştır: “Rüzgar gibi hızlı, orman gibi muhteşem, ateş kadar agresif, bir dağ gibi sarsılmaz, bulutlar gibi kavranılmaz ve şimşek gibi patlayıcı…”

    Eğer bir kişinin düşünceleri ve hareketleri esas duygu prensipleri altında birleşirse, o kişi her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek bir duruma gelir. Kendi yaşantımızda cesaretin sadece bir duygu veya bir düşünce olmadığının farkına varmamız gerekir. Cesaret, kişinin amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığı bireysel gücün, esas duygu ile birleşmiş halidir.



    Re: Kung - Fu

    Bruce Lee - 23.04.2006, 18:01


    Bruce Lee nin Dedigi Gibi Kungfu Jiu Jitsu ve Karate nin Atasidir..
    Bence Bruce Lee bu sözünde cok hakli en iyi stil bence Cinden Gelme Stillerdir.



    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum Yeni Forumumuz www.martialarts.forumu.com bu forum dondurulmusdur!

    Judo - gepostet von Jackie Chan am Freitag 21.04.2006



    Ähnliche Beiträge wie "Kung - Fu"

    real kung fu - Andre (Mittwoch 02.08.2006)
    Shaolin Kempo Kung Fu - X-Treme_Fighter (Mittwoch 29.12.2004)
    Kung Fu Soccer ;) - admin1 (Dienstag 30.01.2007)
    1986 Kung Fu - The Movie / Kung Fu - Die Rückkehr - tigerauge.ah (Mittwoch 22.06.2005)
    Bilder von David in Kung Fu/Pictures from David in Kung Fu - sabine_1304 (Dienstag 11.01.2005)
    Die besten Kung-Fu Filme - Flesh-eater (Sonntag 23.10.2005)
    Rötkäpchen Kung Fu - Kleinste Gott der Welt (Freitag 07.09.2007)
    Kung Fu Panda - Dani (Samstag 15.12.2007)
    Wer geht mit mir in Kung Fu Hustle? - Daniel (Mittwoch 10.08.2005)
    polizisten gegen kung fu "meister" - Homer (Montag 16.04.2007)