Ahmet Altan sudaki Iz

Untitled
Verfügbare Informationen zu "Ahmet Altan sudaki Iz"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: Unique Lady
  • Forenurl: Klick
  • aus dem Unterforum: Romanlar
  • Antworten: 1
  • Forum gestartet am: Mittwoch 11.04.2007
  • Sprache: türkisch
  • Link zum Originaltopic: Ahmet Altan sudaki Iz
  • Letzte Antwort: vor 17 Jahren, 12 Tagen, 1 Stunde, 23 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "Ahmet Altan sudaki Iz"

    Re: Ahmet Altan sudaki Iz

    Unique Lady - 13.04.2007, 13:29

    Ahmet Altan sudaki Iz
    SUDAKI IZ

    Killi bir toprak tabakası gibiydi içi; bedenini parçalayan öfke dalgaları bu tabakanın altına sızamıyor, üstünde birikip gittikçe büyüyerek şiddetleniyordu. Üstünde öfkenin biriktiği bu tabakanın altı ise bir köy gibi durgundu. Öfke, bu altta kalan bölgeye ulaşamıyordu. Orada küçük ve mutlu umutlar, temiz bir ev, saygılı bir eş ve okumuş bir köylünün dingin gülümseyişi vardı. Köylünün hareketsiz düşleri altta, kentlinin fırtınalı öfkesi üstte kalmış, Necip'in içini eski Mısır mezarları gibi katlara ayırmıştı.



    Bir yıl olmuştu üniversiteye başlayalı, koca bir yıl geçirmişti kentte. Bir yıl boyunca okula gitmiş, sokaklarda dolaşmış, vitrinlere bakmış, sinemaların önünden geçmiş, otobüslere binmiş, denizi seyretmiş, geceleyin kentin ışıklarından ürkmüş, kadınların güzel koktuğunu öğrenmiş, öğrenci kahvelerinde oturmuş ve bütün bu yerlerde bir insan gibi değil de toz rengi pis bir bulamaç gibi dolaşmıştı. Bir tek kadın bile ona gülümsememiş, bir tek kızla el sıkışmamış, hiç kimse hiçbir konuda düşüncesini sormamış, parasız kaldığında kimse ona yemek vermemiş, onun da o kentte yaşadığını kimse fark etmemişti. Başka insanlar için Necip'in kentte olup olmaması, yaşayıp yaşamaması, üzülüp üzülmemesi hiçbir önem taşımıyordu. Küçücük, minnacık bir ayrıntı bile değildi kentte. Yoktu. Var olamamanın acısı, çaresizliği, damla damla öfkeye dönüşmüştü. İlk başlarda bir tek gülümsemenin yok edebileceği kadar güçsüz, köksüz ve yapay olan bu öfke, o tek gülümsemenin olmaması yüzünden gittikçe büyüyüp güçlenmişti.



    Yalnızca bir tek kişi fark etmişti onu. Bir sabah dersanenin açılmasını kalabalıktan uzakta, pencerenin kenarında tekbaşına beklerken, bir öğrenci gelmişti yanına.



    - Ne o? demişti, seni hep böyle yalnız görüyorum, kimseyle arkadaşlık etmiyorsun.



    - Arkadaşım yok.



    Çocuk Necip'e bir sigara vermişti.


    - Kimseyle konuşmazsan tabii arkadaşın olmaz. Herkes, arkadaşın burada, birsiyle konuştun da sana arkasını mı döndü? Niye uzak duruyorsun herkesten?



    - Bilmem.



    Çocuk, Necip'in omzunu tutup gülümsemişti.


    - Ben de senin gibiydim ilk geldiğimde. Böyle oluyor insan kente ilk geldiğinde. Sen akşamüstü dersten sonra beni bekle. Benim adım Fikret.



    Akşamüstü birlikte çıkmışlardı üniversiteden. Mayıs sonunun ılıklığı vardı kaldırımlarda. Birlikte bir kır kahvesine gitmişlerdi. Bodur meyve ağaçlarının altına serpiştirilmiş kırık dökük tahta masalardan birine oturmuşlardı. Köylerinden, kent yaşamının tatsızlığından, ailelerinin fakirliğinden, parasızlıktan söz etmişlerdi. Fikret, köyleri, köylüleri,kimsenin tekbaşına yalnızlıktan ve çaresizlikten kurtulamayacağını anlatmıştı.Anlattıklarının hepsi de Necip'in aklına yatmıştı. Birden her şeyi başka türlü görmeye, kendisinin güçlü bir insan olduğuna inanmaya başlamış, hemen önünde duran yepyeni bir dünyayı keşfetmenin coşkusuyla sevinmişti. Fikret, bu yeni dünyada Necip'e de yer olduğunu, ona da önemli görevler düştüğünü söylemişti. Ertesi gün okulda buluşmak üzere neşeyle ayrılmışlardı.



    Ertesi gün gelmemişti Fiktret, onun yerine ölüm haberi gelmişti. Fikret'i vurdular, demişlerdi. Necip, yalnızca bir tek akşamüstünü birlikte geçirdiği bu en iyi arkadaşının ölüm haberini duyduktan sonra bahçeye çıkmış, bir taşın üstüne oturup tekbaşına bir sigara içmişti. Bir titreme gelmişti üstüne; sigarayı tutan elleri, bacakları,gövdesi her yanı titremeye başlmaıştı. Fikret'in ölümüne hem üzülmüş, hem de dehşete kapılmıştı.



    Sınavları bile beklemeden o akşam ilk otobüsle köye dönmüş, bir hafta boyunca sokağa bile çıkmamıştı. Hep Fikret'in anlattıklarını ve onun vurulduğunu düşünüyordu. Kendisini yalnızlıktan,fakirlikten, sıkıntılardan kurtaracak olan kurtarıcıyı son anda yitirmiş gibiydi. Necip, ne yapması gerektiğini bir türlü bilemiyordu. Deli gibi bir öfkeyle büyük bir korku, içinde çarpışıp duruyordu. Necip ikisinden birini seçmek zorunda olduğunu biliyor, kendini karar vermek zorunda hissediyordu.



    Öfkeyle ve korkuyla kıvranan Necip birden kalktı. Burada tekbaşına kalmaya daha fazla dayanamayacağını anlamıştı. Gömleğini alıp köye doğru yürüdü. Kente dönüp Fikret'in arkadaşlarını bulmaya karar vermişti. Korkuyordu, ama yapacak bir şey de yoktu artık.....

    http://rapidshare.com/files/19181592/Sudaki_Iz-Ahmet_Altan.zip.html



    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum Untitled

    selam ben msac - gepostet von yine_msac am Sonntag 29.04.2007
    Lütfen okumadan gecmeyin!! - gepostet von Unique Lady am Samstag 14.04.2007



    Ähnliche Beiträge wie "Ahmet Altan sudaki Iz"

    ahmet tunçer - sana olan sevdamdandir bilesin - Admin-Mp3 (Samstag 10.02.2007)
    Ahmet Ince - Ahmet Ince (Dienstag 02.01.2007)
    ahmet kaya - tuncay1574 (Sonntag 07.01.2007)
    Ahmet Kaya'dan Aglama bebek albümünden Sarki sözleri - maltay (Dienstag 29.08.2006)
    Ahmet Safak - Karisik (en güzel parcalari) 5 parca - mustafa (Mittwoch 24.01.2007)
    ahmet aslan - dancequeen (Mittwoch 13.09.2006)
    Ahmet (ex-Mitglied) - defender (Mittwoch 27.06.2007)
    Ahmet Satılmış - Ben Ölürüm - 200 - MC-Ömer (Dienstag 16.01.2007)
    AHMET ARiF den şiirler........ - BEDOCAN (Montag 25.09.2006)
    AHMET ÖZEN HEDEFiMiZE ULASTIK - desdigin (Dienstag 05.06.2007)