AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi

Www.RadyoTurkuler.de.vu
Verfügbare Informationen zu "AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: GüLoC@N
  • Forum: Www.RadyoTurkuler.de.vu
  • Forenbeschreibung: Www.RadyoTurkuler.de.vu
  • aus dem Unterforum: Ozanlar ve Sanatcılarımız
  • Antworten: 1
  • Forum gestartet am: Samstag 23.09.2006
  • Sprache: türkisch
  • Link zum Originaltopic: AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi
  • Letzte Antwort: vor 17 Jahren, 3 Monaten, 26 Tagen, 11 Stunden, 50 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi"

    Re: AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi

    GüLoC@N - 21.12.2006, 22:12

    AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi
    AHMED ARİF hayatı ve şiirleri



    1927 yilinda Diyarbakir’da dogdu, 2 Haziran 1991 tarihinde Ankara’da öldü. Ortaögrenimini Diyarbakir Lisesi’nde tamamladi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Felsefe Bölümü ögrencisi iken 1950’de Türk Ceza Yasasi’nin 141. maddesine aykiri davranmak saviyla, 1952’de gizli örgüt kurma saviyla iki kez tutuklandi, yargilandi ve 2 yil hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara’daki gazeteler ve dergilerde teknik islerle ugrasarak yasamini kazandi. Toplumcu gerçekçi siirimizin ustalarindandir. Yasadigi cografyanin duyarliligi ve halk kaynagindaki sesini hiç yitirmeden, lirik, epik ve koçaklama tarzini kusursuz bir kurguyla kullanarak, özgün, tutkulu, müthis ezgili çagdas siirler yazdi.






    ANADOLU

    Beşikler vermişim Nuh'a
    Salıncaklar, hamaklar
    Havva Anan dünkü çocuk sayılır
    Anadoluyum ben
    Tanıyor musun?

    Utanırım
    Utanırım fukaralıktan
    Ele, güne karşı çıplak...
    Üşür fidelerim
    Harmanım kesat.
    Kardeşliğin, çalışmanın
    Beraberliğin
    Atom güllerinin katmer açtığı
    Şairlerin, bilginlerin dünyalarında
    Kalmışım bir başıma
    Bir başıma ve uzak.
    Biliyor musun?

    Binlerce yıl sağılmışım
    Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
    Nazlı, seher-sabah uykularımı
    Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar
    Haraç salmışlar üstüme.
    Ne İskender takmışım
    Ne şah, ne sultan
    Göçüp gitmişler, gölgesiz!
    Selam etmişim dostuma
    Ve dayatmışım...
    Görüyor musun?

    Nasıl severim bir bilsen.
    Köroğlu'yu
    Karayılanı
    Meçhul Askeri...
    Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
    Sonra kalem yazmaz
    Bir nice sevda...
    Bir bilsen
    Onlar beni nasıl severdi.
    Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
    Minareden, barikattan
    Selvi dalından
    Ölüme nasıl gülerdi.
    Bilmeni mutlak isterim
    Duyuyor musun?

    Öyle yıkma kendini
    Öyle mahzun, öyle garip...
    Nerede olursan ol
    İçerde, dışarda, derste, sırada
    Yürü üstüne - üstüne
    Tükür yüzüne celladın
    Fırsatçının, fesatçının, hayının...
    Dayan kitap ile
    Dayan iş ile.
    Tırnak ile, diş ile
    Umut ile, sevda ile, düş ile
    Dayan rüsva etme beni.

    Gör, nasıl yeniden yaratılırım
    Namuslu, genç ellerinle.
    Kızlarım
    Oğullarım var gelecekte
    Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
    Kaç bin yıllık hasretimin koncası
    Gözlerinden
    Gözlerinden öperim
    Bir umudum sende
    Anlıyor musun?


    --------------------------------------------------------------------------------

    AY KARANLIK

    Maviye
    Maviye çalar gözlerin
    Yangın mavisine
    Rüzgarda asi.
    Körsem
    Senden gayrısına yoksam
    Bozuksam
    Can benim, düş benim
    Ellere nesi?
    Hadi gel
    Ay karanlık...

    İtten aç
    Yılandan çıplak
    Vurgun ve bela
    Gelip durmuşsam kapına
    Var mı ki doymazlığım?
    İlle de ille
    Sevmelerim
    Sevmelerim gibisi?
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel
    Ay karanlık...

    Dört yanım puşt zulası
    Dost yüzlü
    Dost gülücüklü
    Cigaramdan yanar.
    Alnım öperler
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş
    Etme gel
    Ay karanlık...

    --------------------------------------------------------------------------------
    BU ZINDAN, BU KIRGIN,BU CAN PAZARI

    Gördüler
    Yedi cihan,
    In, cin Kaf daginin ardindakiler,
    Kitlik da kiran da olsa
    Gördüler analar neler dogurur
    Aman aman hey...

    Dünyalar vardir elvan,
    Bir su damlasinda, bir kil ucunda,
    Meyvalar vardir, meyvalar,
    Agaci, omcasi yok,
    Sana vurgun, sana dost.
    Beride Kabil'in murdar baltas
    Ve kan degirmenleri,
    Kader kahpesi.
    Beride borazancilari o pust ölümün,
    Hazir irzini vermege
    Yigitler vuruldukça.
    Timsah kismi çünkü yavrusunu yer
    Akarsu duruldukça.
    Cadi, yalan hamurunu dag - dag yogurur
    Aman aman hey

    Bu zindan, bu kirgin, bu can pazari,
    Macera degil.
    Yasamak, sade "yasamak"
    Yosun, solucan harcidir.
    Öyle açar ki murat.
    Susuz, günessiz de kalsa, koparilsa da
    Savki, bulut güllerinden daha bir suna,
    Daha bir burcu - burcudur.

    Bu zindan, bu kirgin, bu can pazari
    Macera degil
    Sardigim topragimin altin sabridir.
    O sert, erkek hüznüdür lahza basinda
    Cigara degil.
    Ve sevgilim uykusunda bagrir
    Aman aman hey...

    Meltemin bir tadi, ustura agzi
    Biri, kiz memesi, tilsim,
    Yagmurun bir damlasi süzülmüs küfür,
    Bir damlasi, ask.
    Senin uykularin hayin,
    Düslerin kardes.
    Duyar misin, anlayip sizlar misin ki?
    Gece, samanyollarinda rüzgar çikincayadek,
    Misralarim kardes - kardes çagirir
    Aman Aman hey...

    Serabin bir sonu vardir,
    Ufkun, siradagin sonu.
    Uçarin, kaçarin bir sonu vardir
    Senin sonun yok.
    Mandalarin, kavaklarin pazari olur,
    Senin pazarin olamaz.
    Sensiz nar çatlamaz, bebek giii demez.
    Beni böyle sair, dizane etmez,
    Kizimin çatal gögsü.
    Senin yüzün suyu hürmetinedir
    Bugdalara, cevizlere yürüyen
    Kara topragin ak südü...

    Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
    Anlar misin, sasirip aglar misin ki?
    Bir bilsen kardeslerim ne can çocuklar
    Ve bilsen nasil vurur beni bu duvar.
    Aksam - aksam, kara sevdam agirir
    Aman, aman hey...

    --------------------------------------------------------------------------------
    DIYARBEKIR KALESINDEN NOTLAR
    VE ADILOS BEBENIN NINNISI

    1.

    Varamaz elim
    Ayvasina, narina can dayanamazken,
    Kirar boynumu yürürüm.
    Kurdun, kusun bilecegi hal degil,
    Sormayin hiç
    Laaaaal...
    Kara ferman çikadursun yollara,
    Yarin bahçesi tarumar,
    Kan eder perçem

    Olancasi bir tutam can,
    Kadasina, belasina sundugum,
    Ben öleydim loooy...
    Elim bos,
    Ayagim pusu.
    Bir ben bilecegim oysa
    Ne afat sevdim.
    Bir de agzi var dili yok
    Diyarbekir Kalesi...

    2.

    Açar,
    Kan kirmizi yediverenler
    Ve kar yagar bir yandan,
    Savrulur Karacadag,
    Savrulur zozan...
    Bak, biyigim buz tuttu,
    Üsüyorum da
    Zemheri de uzadikça uzadi,
    Seni, baharmisin gibi düsünüyorum,
    Seni, Diyarbekir gibi,
    Nelere, nelere baskin gelmez ki
    Seni düsünmenin tadi...

    3.

    Hamravat suyu dondu,
    Diclede dört parmak buz,
    Biz kuyudan isliyoruz kaba - kacaga,
    Çayi kardan demliyoruz.
    Anam sir gibi saklar siyatigini,
    "Yel" der, "Baharin geçer".
    Bacim, ikicanli, agir,
    Güzel kizdir, bilirsin.
    Ilki bu, bir yandan sakli utanir
    Ve bir yandan korkar
    Ölürüm deyi.
    Bir can daha çogalacagiz bu kis.
    Bebegim, neremde saklayim seni?
    Hos gelir,
    Safa gelir,
    Ahmed Arif'in yegeni...

    4.

    Dogdun,
    Üç gün aç tuttuk
    Üç gün meme vermedik sana
    Adilos Bebem,
    Hasta düsmeyesin diye,
    Töremiz böyle diye,
    Saldir simdi memeye,
    Saldir da büyü...

    Bunlar,
    Engerekler ve çiyanlardir,
    Bunlar,
    Asimiza, ekmegimize
    Göz koyanlardir,
    Tani bunlari,
    Tani da büyü...

    Bu, namustur
    Künyemize kazinmis,
    Bu da sabir,
    Agulardan süzülmüs.
    Saril bunlara
    Saril da büyü...


    --------------------------------------------------------------------------------
    HANI KURSUN SIKSAN GEÇMEZ GECEDEN

    Yigit harmanlari, yiginaklar,
    Kurulmus çetin daglarinda vatanlarin.
    Dize getirilmis haydutlar,
    Hayinlar, amana gelmis,
    Yetim hakki sorulmus,
    Hesap görülmüs.
    Demdir bu...

    Demdir,
    Derya dibinde yanginlar,
    Kan kesmis ovalar üstünde Mayis...
    Uçmus, bir kustüyü hafifliginde,
    Çelik kadavrasi korugan'larin.
    Ölünmüs, canim,ölünmüs
    Murad alinmis...

    Gelgelelim,
    Beter, bize kismetmis.
    Ölüm, böyle alti okka koymaz adama,
    Susmak ve beklemek, müthis
    Genciz, namlu gibi,
    Ve çatal yürek,
    Barisa, bayrama hasret
    Uykulara, derin, kaygisiz, rahat,
    Otuziki disimizle gülmege,
    Doyasiya sevismege,yemege...
    Kaç yol, aglamakli olmusum geceleri,
    Asil, bizim aramizda güzeldir hasret
    Ve asil biz biliriz kederi.

    Içim, bir suskunsa tekin mi ola?
    O Malta biçagi,kinsiz,uyanik,
    Ve genç bir misradir
    Filinta endam...
    Neden, neden alnindaki yikkinlik,
    Bakislarindaki öldüren bugu?
    Kaç yol aglamakli oluyorum geceleri...
    Nasil da almis aklimi,
    Sürmüs, filiz vermis içimde sevdan,
    Dost, düsman söz eder kendi kavlince,
    Kinanmak, yigit basina.
    Bu, ne ayip, ne de yasak,
    Öylece bir gerçek, kendi halinde,
    Belki, yasamama sebep...

    Evet, aglamakli oluyorum, demdir bu.
    Hani, kursun siksan geçmez geceden,
    Anlatamam, nasil issiz, nasil karanlik...
    Ve zehir - zikkim cigaram.
    Gene bir cehennem var yastigimda,
    Gel artik...

    --------------------------------------------------------------------------------

    HASRETİNDEN
    PRANGALAR ESKİTTİM

    Seni, anlatabilmek seni
    İyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni
    Namussuza, halden bilmeze
    Kahpe yalana.

    Art arda kaç zemheri
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    Dışarda gürül gürül akan bir dünya...
    Bir ben uyumadım
    Kaç leylim bahar
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım
    Bir o yana
    Bir bu yana...

    Seni bağırabilsem seni
    Dipsiz kuyulara
    Akan yıldıza
    Bir kibrit çöpüne varana
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
    Yitirmiş öpücükleri
    Payı yok, apansız inen akşamlardan
    Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...

    --------------------------------------------------------------------------------
    İÇERDE

    Haberin var mi tas duvar?
    Demir kapi, kör pencere,
    Yastigim, ranzam, zincirim,
    Ugruna ölümlere gidip geldigim,
    Zulamdaki mahzun resim,
    Haberin var mi?
    Görüsmecim, yesil sogan göndermis,
    Karanfil kokuyor cigaram
    Daglarina bahar gelmis memleketimin...


    --------------------------------------------------------------------------------
    KARANFIL SOKAGI

    Tekmil ufuklar kışladı
    Dört yön, onaltı rüzgar
    Ve yedi iklim beş kıta
    Kar altındadır.

    Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
    Ray, asfalt, şose, makadam
    Benim sarp yolum, patikam
    Toros, Anti-toros ve asi Fırat
    Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
    Vatanım boylu boyunca
    Kar altındadır.

    Döğüşenler de var bu havalarda
    El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
    Ümit, öfkeli ve mahzun
    Ümit, sapına kadar namuslu
    Dağlara çekilmiş
    Kar altındadır.

    Şarkılar bilirim çığ tutmuş
    Resimler, heykeller, destanlar
    Usta ellerin yapısı
    Kolsuz, yarı çıplak Venüs
    Trans-nonain sokağı
    Garcia Lorca'nın mezarı
    Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
    Kar altındadır.

    Duvarları katı sabır taşından
    Kar altındadır varoşlar
    Hasretim nazlıdır Ankara.
    Dumanlı havayı kurt sevsin
    Asfalttan yürüsün Aralık
    Sevmem, netameli aydır.
    Bir başka ama bilemem
    Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
    Kalbim, bu zulümlü sevda
    Kar altındadır.

    Gecekondularda hava bulanık puslu
    Altındağ gökleri kümülüslü
    Ekmeğe, aşka ve ömre
    Küfeleriyle hükmeden
    Ciğerleri küçük, elleri büyük
    Nefesleri yetmez avuçlarına
    - İlkokul çağında hepsi -
    Kenar çocukları
    Kar altındadır.

    Hatip Çay'ın öte yüzü ılıman
    Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de
    Karanfil Sokağı'nda gün açmış
    Hikmetinden sual olunmaz değil
    "Mucip sebebin" bilirim
    Ve "kafi delil" ortada...

    Karanfil Sokağı'nda bir camlı bahçe
    Camlı bahçe içre bir çini saksı
    Bir dal süzülür mavide
    Al al bir yangın şarkısı
    Bakmayın saksıda boy verdiğine
    Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.


    --------------------------------------------------------------------------------

    LEYLIM - LEYLIM

    Leylim - leylim dünyamizin yarisi
    Al - yesil bahar,
    Yarisi kar olanda
    Gene kavim - kardas, can - cana düsman,
    Gene yedibogum akrep,
    Sari engerek,
    Alnimizin akliginda pust isi zulüm
    Ve canim yari geceler
    Çift kanat kapilarina karsi daragaçlari,
    Mahpusanede çesme
    Yandan akar olanda,
    Gelmis yoklamis ecel
    Kaburgam arasindan.
    Yoklasin hele...

    Çagidir, can dayanmaz,
    Çagidir, en çatal, en asi,
    Cehennem koncasi memelerinin.
    Çagidir, kirk gün - kirk gece
    Kollarin boynuma kement,
    Ha canim kötüye inat...
    Vah ki ne desem,
    Kursunlari namlulara sürülü,
    I'kelleri kan,
    Baskincilar uykumuzu yikar olanda,
    Alir yüregim:

    Yankin yasak, aynalara.
    Inemem bahçende talan,
    Tam, bos yani bu, derim namussuzun,
    Tam, biçagim cehennem gibi güzelken,
    Aklima düsüyorsun
    Ellerim arik...

    Bilmis
    Bütün zula'lar
    Egri hançer, kara mavzer, kan pusu.
    Ve insan düsüncesinin o en orospu,
    O en ayip, frengili yemisi,
    Çildirtilmis uranyum
    Bilmis,
    Bilsinler!
    Sana nasil yandigimi
    Uuuuy gelin...

    Iste kan tutmus korsanlar,
    Haramla beslenmis azgin,
    Düzmece peygamberler
    Ve cüceleri
    Ve igdis ve aptal kölelerine karsi,
    Iste bir kez daha
    Bu can bendeyken,
    Delin, divanenim iste
    Uuuuy gelin...

    Bu yasaklar,
    Firavun kalintisi.
    Yoksun,
    Akdan - karadan.
    Gizline, canevine kurulu faklar.
    Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
    Murdar tutkusuna dünyasizligin,
    Gün ola, düsesin bekler.
    Düsme!
    Ölürüm...
    Gözlerinden, gözlerinden olurum.

    Leylim - leylim
    Ayvalar, nar olanda
    Sen bana yar olanda.
    Belali basimiza
    Dünyalar dar olanda.

    --------------------------------------------------------------------------------

    MERHABA

    Gün açar,
    Karin verir yagmurlu toprak.
    Incesu Deresi, merhaba.
    Saçakta serçeler daha çilgindir,
    Bulutlarda kartal,
    Daha çalimli.
    Koparir gögsünden bir dügme daha,
    Tezkere bekliyen biri.
    Incesu Deresi, merhaba.

    Genç bayraklar vardir,
    Baris düsünür,
    Kuyularda isçi, mavilikleri.
    Ben hepsini düsünürüm,
    Yirmidört saat
    Ve seni düsünürüm,
    Karanlik,hirsli...
    Seni, cihanlarin aziz meyvasi.
    Ilan-i ask makamindan bir misra,
    Yeserip, kimildar içimde,
    Düser aklima gözlerin...

    Oysa murad alamam.
    Oysa akdan - karadan
    Bilirim, payim bu kadar...
    Unutmus gülmeyi gözbebeklerim.
    Unutmus dudaklarim öpmeyi.
    Incesu Deresi, merhaba...


    --------------------------------------------------------------------------------

    TERKETMEDİ SEVDAN BENİ

    Terketmedi sevdan beni
    Aç kaldım, susuz kaldım
    Hayın, karanlıktı gece
    Can garip, can suskun
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede
    Tütünsüz uykusuz kaldım
    Terketmedi sevdan beni...

    --------------------------------------------------------------------------------
    UNUTAMADIĞIM

    Açardın
    Yalnızlığımda
    Mavi ve yeşil
    Açardın.
    Tavşan kanı, kınalı berrak.
    Yenerdim acıları, kahpelikleri...

    Gitmek
    Gözlerinde gitmek sürgüne.
    Yatmak
    Gözlerinde yatmak zindanı
    Gözlerin hani?

    "To be or not to be" değil.
    "Cogito ergo sum" hiç değil...
    Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı
    Durdurulmaz çığı
    Sonsuz akımı.

    İçmek
    Gözlerinde içmek ayışığını.
    Varmak
    Gözlerinde varmak can tılsımına.
    Gözlerin hani?

    Canımın gizlisinde bir can idin ki
    Kan değil sevdamız akardı geceye
    Sıktıkça cellat
    Kemendi...

    Duymak
    Gözlerinde duymak üç-ağaçları
    Susmak
    Gözlerinde susmak
    Ustura gibi...
    Gözlerin hani?

    --------------------------------------------------------------------------------

    YALNIZ DEGILIZ

    Bir ufka vardik ki artik
    Yalniz degiliz sevgilim.
    Gerçi gece uzun,
    Gece karanlik
    Ama bütün korkulardan uzak.
    Bir sevdadir böylesine yasamak,
    Tek basina
    Ölüme bir soluk kala,
    Tek basina
    Zindanda yatarken bile,
    Asla yalniz kalmamak.

    Safaklari ben baliga çikarim
    Akan akmayan sularda
    Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden
    Bir bahar aksami dünyada.
    Ben dört duvar arasinda degilim
    Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,
    Karacadag, Çukurova ve Cibalide.

    Zehirli kör yilanlari
    Ve sitmasiyla
    Gün yirmidört saat insan avinda
    Karacadagda çeltikler.
    Bir kiz çocugunun gözyasi gibi
    - Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,
    Sol omzunda nazarlik,
    Dag basinda unutulmus üsümüs,
    Minicik bir asiret kizinin -
    Damla-damla, berrak olur pirinci.
    Kamyonlarla, katir kervanlariyla
    Beyler sofrasina gider...

    Çukurovam,
    Kundagimiz, kefen bezimiz
    Kani esmer, yüzü ak.
    Sicaginda sabir taslari çatlar,
    Çatlamaz irgadin yüregi.
    Dilerse buluttan ak,
    Köpükten yumusak verir pamugu.
    Külhan, kavgacidir delikanlisi,
    Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun
    En çok Çukurovalilar mahpustur,
    Dostuna yarasini gösterir gibi,
    Bir salkim sögüde su verir gibi,
    Öyle içten
    Öyle derin,
    Türkü söylemek, küfretmek,
    Çukurova yigidine mahsustur...

    Tütünü bilir misin?
    "Kiz saçi" demis zeybekler,
    Su içmez her damardan,
    Yerini kolay begenmez,
    Üsür
    Naz eder,
    Darilir
    Iki parmak arasinda kiyilmis,
    Bir parçasi var kalbimin
    Incecik, ak kagitlara sarilir,
    Dar vakit yanar da verir kendini.
    Dostun susan dudagina...

    Sokaklardan,
    Kiyilardan,
    Gök mavisinden,
    Ekmeginden,
    Canevinden ayri düsmeye
    Yani bütün hasretlerin kahrina
    Ve zehrine çaresiz kalmalarin,
    Ilk nefesi Hizir gibi yetisir
    Cibalide sarilan cigaranin...

    Tütün isçileri yoksul,
    Tütün isçileri yorgun,
    Ama yigit
    Piril - piril namuslu.
    Nami gitmis deryalarin ardina
    Vatanimin bir umudu...


    --------------------------------------------------------------------------------

    TUTUKLU

    Birden
    Kurşun yemiş gibi susar
    Gözbebeklerime karşı
    Susar da
    Açılıp yol verir şehir
    Sade radyolarda bir gamlı hava
    "Elaziz uzun çarşı"

    Firarda gözüm yok
    Namussuzum yok
    Yok pişmanlık bir halim
    Yaslanıp
    Bir cigara yakmak isterim
    Dumanı cevahir değer

    Mağlup mu desem mahcup mu
    Ama ikisi de değil
    Ben garip sen güzel
    Dünya umutlu
    Öyle bir tuhafım bu aksamüstü
    Sevgilim
    Canavar götürür gibi
    İki yanım
    İki süngü

    --------------------------------------------------------------------------------

    YURDUM BENİM ŞAHDAMARIM


    Engereğin dişlerine işledim,
    Ağu dişlerine
    Oluklu, çentik...
    Ve vurgun,
    Gözleri bir çift cehennem
    Burnuna kan tütmüş
    Pars bıyığına...
    Dağın pulat yüreğine işledim,
    Şimşeğin masmavi usturasına
    Sevdanı usul-usul
    Sevdanı mısra-mısra
    Lo ben seni hapislerde sevmişim,
    Ben seni sürgünlerde.
    Yurdum benim şahdamarım...

    Yücende buzul
    Ve kar,
    Maviş dağ tavşanları
    Gün vuranda alaran
    Zemheri yılanları
    Ve yakut bir hışımla
    Öyle çakılan
    Sonsuzluğun yakışığı kartallar.

    ....................
    ....................
    Başım gözüm üstünesin
    Suskum, avazım üstüne...
    Adından başka silah
    Yazgından başka günah
    Daha yazmamış
    Hiçbir gizli dosyada
    Hiçbir açık kitapta.

    Peşinde azgınları
    Kanlı paranın
    Yani Doların itleri,
    Altın, Sterlin kurtları
    Ve petrol Nemrutları
    Ve kurşun Yezitleri...

    ....................
    ....................
    Kaçgunda, kaçakta
    Can havlindesin...
    Ve çocuk ölüleri
    Parçalanmışlar
    Daha süt kokuyorlar
    Ve anne ölüleri
    İncecikten, gencecikten
    Açık hepsinin gözleri.
    Halkım benim
    Askıda çığ...
    --------------------------------------------------------------------------------

    33 KURŞUN

    1.

    Bu dağ Mengene dağıdır
    Tanyeri atanda Van'da
    Bu dağ Nemrut yavrusudur
    Tanyeri atanda Nemruda karşı
    Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
    Bir yanın seccade Acem mülküdür
    Doruklarda buzulların salkımı
    Firari guvercinler su başlarında
    Ve karaca sürüsü
    Keklik takımı...

    Yiğitlik inkar gelinmez
    Teke tek doğüşte yenilmediler
    Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
    Gel haberi nerden verek
    Turna sürüsü değil bu
    Gökte yıldız burcu değil
    Otuzüç kurşunlu yürek
    Otuzuç kan pınarı
    Akmaz
    Göl olmuş bu dağda...

    2.

    Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
    Sırtı alaçakır
    Karnı sütbeyaz
    Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
    Yüreği ağzında öyle zavallı
    Tövbeye getirir insanı
    Tenhaydı, tenhaydı vakitler
    Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

    Baktı otuzüçten biri
    Karnında açlığın ağır boşluğu
    Saç, sakal bir karış
    Yakasında bit
    Baktı kolları vurulu
    Cehennem yurekli bir yiğit
    Bir garip tavşana
    Bir gerilere.

    Düştü nazlı filintası aklına
    Yastığı altında küsmüş
    Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
    Perçemi mavi boncuklu
    Alnında akıtma
    Üç topuğu ak
    Eşkini hovarda, kıvrak
    Doru, seglavi kısrağı.
    Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

    Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı
    Böyle arkasında bir soğuk namlu
    Bulunmayaydı
    Sığınabilirdi yuceltilere...
    Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir
    Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı
    Yanan cigaranın külünü
    Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
    Engereğin dilini
    İlk atımda uçuran
    Usta elleri...

    Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
    Çığ bekleyen boğazların kıyametini
    Karlı, yumuşacık hıyanetini
    Uçurumların
    Önceden bilen gözleri...
    Çaresiz
    Vurulacaktı
    Buyruk kesindi
    Gayrı gözlerini kör sürüngenler
    Yüreğini leş kuşları yesindi...

    3.

    Vurulmuşum
    Dağların kuytuluk bir boğazında
    Vakitlerden bir sabah namazında
    Yatarım
    Kanlı, upuzun...

    Vurulmuşum
    Düşüm, gecelerden kara
    Bir hayra yoranım çıkmaz
    Canım alırlar ecelsiz
    Sığdıramam kitaplara
    Şifre buyurmuş bir paşa
    Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

    Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
    Rivayet sanılır belki
    Gül memeler değil
    Domdom kurşunu
    Paramparça ağzımdaki...

    4.

    Ölüm buyruğunu uyguladılar
    Mavi dağ dumanını
    ve uyur-uyanık seher yelini
    Kanlara buladılar.
    Sonra oracıkta tüfek çattılar
    Koynumuzu usul-usul yoklayıp
    Aradılar.
    Didik-didik ettiler
    Kirmanşah dokuması al kuşağımı
    Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
    Hepsi de armağandı Acemelinden...

    Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
    Karşıyaka köyleri, obalarıyla
    Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu
    Komşuyuz yaka yakaya
    Birbirine karışır tavuklarımız
    Bilmezlikten değil
    Fıkaralıktan
    Pasaporta ısınmamış içimiz
    Budur katlimize sebep suçumuz
    Gayrı eşkıyaya çıkar adımız
    Kaçakçıya
    Soyguncuya
    Hayına...

    Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
    Rivayet sanılır belki
    Gül memeler değil
    Domdom kurşunu
    Paramparça ağzımdaki...

    5.

    Vurun ulan
    Vurun.
    Ben kolay ölmem.
    Ocakta küllenmiş közüm
    Karnımda sözüm var
    Haldan bilene.
    Babam gözlerini verdi Urfa önünde
    Üç de kardaşını
    Üç nazlı selvi
    Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
    Burçlardan, tepelerden, minarelerden
    Kirve, hısım, dağların çocukları
    Fransız kuşatmasına karşı koyanda

    Bıyıkları yeni terlemiş daha
    Benim küçük dayım Nazif
    Yakışıklı
    Hafif
    İyi süvari
    Vurun kardaş demiş
    Namus günüdür
    Ve şaha kaldırmış atını.

    Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
    Rivayet sanılır belki
    Gül memeler değil
    Domdom kurşunu
    Paramparça ağzımdaki...

    --------------------------------------------------------------------------------

    SUSKUN

    Sus, kimseler duymasın.
    Duymasın ölürüm ha.
    Aydım yarı gecede
    Yeşil bir yağmur sonra...
    Yağıyor yeşil.

    En uzak, o adsız ve kimselersiz
    O yitik yıldızda duyuyor musun?
    Bir stradivarius inler kendi kendine
    Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
    Önce bendim diyor ve sonra benim...
    Ölümsüz, güzel ve çetin.
    Ezgisidir dolaşan bütün evreni
    Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
    Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
    Kendi rüzgarıyla vurgun...
    Sarıyor yeşil.

    Rüya, bütün çektiğimiz.
    Rüya kahrım, rüya zindan.
    Nasıl da yılları buldu
    Bir mısra boyu maceram...
    Bilmezler nasıl aradık birbirimizi
    Bilmezler nasıl sevdik
    İki yitik hasret
    İki parça can.
    Çatladı yüreği çakmaktaşının
    Ağıyor gökkuşaklarının serinliğinde
    Çağlardır boğulmuş bir su...
    Ağıyor yeşil.

    Yivlerinde yeşil güller fışkırmış
    Susmuş bütün namlular...
    Susmuş dağ
    Susmuş deniz.
    Dünya mışıl-mışıl
    Uykular derin
    Yılan su getirir yavru serçeye
    Kısır kadın, maviş bir kız doğurmuş
    Memeleri bereketli ve serin...
    Sağıyor yeşil.

    Aydım yarı gecede
    Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat
    Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
    Ama hançer taşı sanki
    Koca Kartaca!
    Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
    Bak nasıl alıyor, yiğit
    Binlerce yıl da sonra
    Alıyor yeşil.

    Vurur dağın doruğundan
    Atmacamın çalkara
    Yalın gölgesi.
    Kuş vurmaz, tavşan almaz
    Ama aç, azgın
    Köpek balıklarıydı parçaladığı
    Bak, Tiber saygılı, suskun.
    Bak nilüfer dizisi zinciri.
    Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır
    Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi
    Ve ilk gerillası Spartakus'un.
    Susuyor yeşil.

    Sus, kimseler duymasın,
    Duymasın, ölürüm ha.
    Aymışam yarı gece
    Seni bulmuşam sonra.
    Seni, kaburgamın altın parçası.
    Seni, dişlerinde elma kokusu.
    Bir daha hangi ana doğurur bizi?

    Ruhum...
    Mısra çekiyorum, haberin olsun.
    Çarşılarin en küçük meyhanesi bu
    Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
    Derimizin altında o olüm namussuzu...
    Ve Ahmedin işi ilk rastgidiyor.
    İlktir dost elinin hançersizliği...
    Ağlıyor yeşil.



    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum Www.RadyoTurkuler.de.vu

    Adını kızıl gül koydum - gepostet von rojin am Samstag 11.11.2006
    BOMBA Bİ KLİP AHMET KAYA ARİF SAĞ E:ERZİNCANLİ BERABER - gepostet von BEDOCAN am Mittwoch 27.09.2006
    OGUZ AKSAC DALGALAR - gepostet von kocero44 am Donnerstag 08.03.2007
    Eşşekliğinden.. :) - gepostet von EmeGimsin am Freitag 26.01.2007



    Ähnliche Beiträge wie "AHMED ARİF haYaTı Ve ŞiiRLeRi"

    Ahmed und Niels Lachen bis zum um kippen - Libanons Rache EngeL (Donnerstag 24.08.2006)
    erkeğin hayatı nasıl kararır - Nurhan (Dienstag 10.07.2007)
    Hayatı ıskalama LÜKSÜN yok SENİN (yüreğini koru ) - EmeGimsin (Freitag 26.01.2007)
    SEYH AHMED EFENDI - igmg-frankfurt (Mittwoch 19.12.2007)
    Hilfe - Pearl (Freitag 28.09.2012)
    Ahmed Deedat ist verstorben - Anonymous (Mittwoch 31.08.2005)
    OZAN ARİF SON ALBUM (2006) FULL.ve tum eski mp3 leri - HASRET (Sonntag 24.09.2006)
    Die unabhängigen Clans - parasite3go (Donnerstag 29.03.2012)
    LOB - Ahmed - daniel (Dienstag 12.06.2007)
    Ahmed Bulut - 2pac (Montag 11.06.2007)