atilla ilhan

BENIMLE ASKIMIN FORUMU BU...ASKIM = isil
Verfügbare Informationen zu "atilla ilhan"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: bebisim
  • Forum: BENIMLE ASKIMIN FORUMU BU...ASKIM = isil
  • Forenbeschreibung: ASK, SEVGI,MP3,DIZILER,güzel SÖZLER, tek kurar, E M E G E S A Y G I
  • aus dem Unterforum: SiirLeR
  • Antworten: 1
  • Forum gestartet am: Montag 22.05.2006
  • Sprache: deutsch
  • Link zum Originaltopic: atilla ilhan
  • Letzte Antwort: vor 17 Jahren, 7 Monaten, 27 Tagen, 16 Stunden, 19 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "atilla ilhan"

    Re: atilla ilhan

    bebisim - 28.08.2006, 23:02

    atilla ilhan
    Benim Hiçbir Şeyimsin

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Yazdıklarımdan çok daha az
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Lüzumundan fazla beyaz
    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Varlığın yokluğun anlaşılmaz

    Galiba eski liman üzerindesin
    Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
    Dudaklarınla cama çizdiğin
    En fazla sonbahar otellerinde
    Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
    Yalnızlığı öldüresiye çirkin
    Sabaha karşı öldüresiye korkak
    Kulağı çabucak telefon zillerinde

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
    Henüz boş bir roman sahifesinde
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Ne çok çığlıkların silemediği
    Zaten yok bir tren penceresinde

    Sen benim hiçbir şeyimsin
    Yabancı bir şarkı gibi yarım
    Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
    Hiç kimse misin bilmem ki nesin
    Uykumun arasında çağırdığım
    Çocukluk sesimle ağlayarak

    Sen benim hiçbir şeyimsin





    Ben Sana Mecburum Bilemezsin


    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    İçimi seninle ısıtıyorum.
    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski İstanbul mudur
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun.
    Ölmek kimi zaman rezilce korkuludur
    İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
    Fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor
    Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun.
    Belki haziranda mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin.

    Atilla İlhan




    Ağustos Çıkmazı

    Beni koyup koyup gitme, n'olursun
    Durduğun yerde dur
    Kendini martılarla bir tutma
    Senin kanatların yok
    Düşersin yorulursun
    Beni koyup koyup gitme, n'olursun

    Bir deniz kıyısında otur
    Gemiler sensiz gitsin bırak
    Herkes gibi yaşasana sen
    İşine gücüne baksana
    Evlenirsin, çocuğun olur
    Beni koyup koyup gitme, n'olursun

    Attila İlhan



    Ayrılık Sevdaya Dahil

    Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
    En görkemli saatinde yıldız alacasının
    Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
    Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
    Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
    Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
    Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
    Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
    Bir yerlere yıldırım düşüyorum
    Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
    Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
    Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
    Tedirgin gülümser
    Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
    Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
    Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
    Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu
    Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte
    Yansımalar tutmuş bütün sahili
    Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
    Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
    Çünkü ayrılanlar hala sevgili
    Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
    Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
    Su tozları yağıyor üstümüze
    Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
    Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
    Karanlık çöktü denize
    Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
    Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
    Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
    Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
    Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
    Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
    Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
    Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
    Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
    İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
    Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
    Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
    Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ

    Attila İlhan




    Kim Kaldı?

    silah atılmıyor
    güvercin şakırtısıdir
    şafakta yaldızlanan
    şadırvanda su
    ıhlamurlarda ezan
    görkemli bir namaz uğultusu
    heyhat
    hamzabey cami-i şerif'inden kim kaldı
    kim kaldı eski selanik'ten
    laternalar sustu
    sürahiler tenha
    tek kibrit çakılmıyor
    kim kaldı ittihat ve terakki'den
    o jöntürkler ki - `hariçten
    evrak-ı muzırra celbederlerdi' -
    o fedailer ki barut öksürürler
    sakal tıraşları mavi
    kırmızı bıyıkları biber



    kim kaldı
    müdafaa-i hukuk cemiyeti'nden
    avcı ceketi
    körüklü çizme
    astragan kalpak
    bazen `ittihatçı'
    hafif `iştirakiyun'
    öfkeli kaşlari salkım saçak
    kumral bıyıkları mahzun
    hani felaket tütün içerler
    ceplerinde idam fermanları
    bellerinde söğüt yaprağı bıçak
    ya millet meclisi'nde meb'us
    ya kuva-yi seyyarede asker

    kadehlerde rakı
    nazlı beyaz
    vaniköy korusunun `tesrinler'deki sisi
    gramofonda incesaz
    meyhane musikisi
    o şenliklerden heyhat kim kaldı
    ezeli dalgınlığımızın ıslığıdır ney
    keman yanlış anlaşılmasından tedirgin
    utlar vahim sorular soruyor
    öldü nazım samilof sarı mustafa
    yıkılmış strasnoy ploscat'in saat kulesi
    eski bolşeviklerden kim kaldı

    Attila İlhan




    Yağmur Kaçağı

    Elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmurlar götürecek yoksa beni

    geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylülse ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmurlar götürecek yoksa beni.

    Attila İlhan




    Elde Var Hüzün

    söyleşir
    evvelce biz bu tenhalarda
    ziyade gülüşürdük
    pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
    ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
    zamanlar değişti
    ayrılık girdi araya
    hicrana düştük bugün
    ah nerde gençliğimiz
    sahilde savruluşları başıboş dalgaların
    yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
    elde var hüzün
    o şehrayin fakat çıkar mi akıldan
    çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
    sırılsıklam aşık incesaz
    kadehlerin mehtaba kaldırılması
    adeta düğün
    hayat zamanda iz bırakmaz
    bir boşluğa düşersin bir boşluktan
    birikip yeniden sıçramak için
    elde var hüzün

    Attila İlhan





    Mustafa Kemal

    dağ başını efkâr almış
    gümüş dere durmaz ağlar
    gözyaşından kana kesmiş gözlerim
    ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
    ağlar ağlar cihan ağlar
    mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
    altmış üç ilimiz altmış üç yetim
    yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
    her geçen seni bizden parça parça götürür
    mustafa'm mustafa kemal'im

    diz dövdüm
    gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
    sakarya'nın suları nâmın söyleşir
    hemşehrim sakarya öksüz sakarya
    ankara'dan uçan kuşlar
    kemal'im der günler günü çağrışır
    kahrolur bulutlara karışır
    gök bulut yaşmak bulut
    uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
    divan durmuş bekleşir
    mustafa'm mustafa kemal'im

    nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
    çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
    sol yüzünde güneş südü sıcaklık
    ellerinden öperim mustafa kemal
    senin dalın yaprağın biz senin fidanların
    biz bunları yapmadık
    sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
    elsiz ayaksız bir yeşil yılan
    yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal
    hani bir vakitler kubilay'ı kestiler
    çün buyurdun kesenleri astılar
    sen uyudun asılanlar dirildi
    mustafa'm mustafa kemal'im

    Attila İlhan






    Rüzgar Gülü

    Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
    Nerede olduğumu bileceğim
    Sisler utanacak eğilecek
    Ağzının ucundan öpeceğim
    Saçına kalbimi takacağım
    Avcunda bir şiir büyüyecek
    Nerede olduğumu bileceğim
    Bu çıplak geceler yok mu
    Bu plak böyle ağlamıyor mu
    Camları kırmak işten değil
    Delirecek miyim neyim
    Kirpiklerimden mısra dökülüyor
    Kenya'da simsiyah yalnızım
    Yoksul bir şilepte gemiciyim
    Malezya'da yük bekliyorum
    Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
    Nerede olduğumu bileceğim

    Gözlerini söndürme muhtacım
    Ben senin aydınlığına muhtacım
    Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
    Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
    Rüzgar gülünü arayacağım
    Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
    Vinçler yine akşamları indirecekler
    Yine karanlığa bulaşacağım
    Gözlerin rüzgarda savrulacak

    İkimiz iki sap buğday olsak
    Sen benim olsan, ben senin olsam
    Bir gece vakti aklına gelsem
    Uykunu tutsam bırakmasam
    Seni kucaklasam, kucaklasam
    Birbirimizin kalbini dinlesek
    Dünyanın kalbini dinlesek
    Büyük ateşler yaksalar
    İki güvercin uçursalar
    Nerede olduğumuzu bilsek

    Attila İlhan





    Üçüncü Şahsın Şiiri

    gözlerin gözlerime değince
    felaketim olurdu ağlardım
    beni sevmiyordun bilirdim
    bir sevdiğin vardı duyardım
    çöp gibi bir oğlan ipince
    hayırsızın biriydi fikrimce
    ne vakit karşımda görsem
    öldüreceğimden korkardım
    felaketim olurdu ağlardım

    ne vakit maçka'dan geçsem
    limanda hep gemiler olurdu
    ağaçlar kuş gibi gülerdi
    bir rüzgar aklımı alırdı
    sessizce bir cigara yakardın
    parmaklarımın ucunu yakardın
    kirpiklerini eğerdin bakardın
    üşürdüm içim ürperirdi
    felaketim olurdu ağlardım

    akşamlar bir roman gibi biterdi
    jezabel kan içinde yatardı
    limandan bir gemi giderdi
    sen kalkıp ona giderdin
    benzin mum gibi giderdin
    sabaha kadar kalırdın
    hayırsızın biriydi fikrimce
    güldü mü cenazeye benzerdi
    hele seni kollarına aldı mı
    felaketim olurdu ağlardım

    Attila İlhan






    Üçüncü Şahsın Şiiri

    gözlerin gözlerime değince
    felaketim olurdu ağlardım
    beni sevmiyordun bilirdim
    bir sevdiğin vardı duyardım
    çöp gibi bir oğlan ipince
    hayırsızın biriydi fikrimce
    ne vakit karşımda görsem
    öldüreceğimden korkardım
    felaketim olurdu ağlardım

    ne vakit maçka'dan geçsem
    limanda hep gemiler olurdu
    ağaçlar kuş gibi gülerdi
    bir rüzgar aklımı alırdı
    sessizce bir cigara yakardın
    parmaklarımın ucunu yakardın
    kirpiklerini eğerdin bakardın
    üşürdüm içim ürperirdi
    felaketim olurdu ağlardım

    akşamlar bir roman gibi biterdi
    jezabel kan içinde yatardı
    limandan bir gemi giderdi
    sen kalkıp ona giderdin
    benzin mum gibi giderdin
    sabaha kadar kalırdın
    hayırsızın biriydi fikrimce
    güldü mü cenazeye benzerdi
    hele seni kollarına aldı mı
    felaketim olurdu ağlardım

    Attila İlhan




    HERŞEYİ BİRDEN İSTEMEK


    o kitabı da okudum bitirdim
    hani o genç kızın beni unuttuğu
    bir ara fena halde fikrindeydim
    dudağındaki nem gözündeki buğu


    durmadan hayal değiştiriyorduk
    çetrefil bir hayat herkesin korktuğu
    kaderlerimiz kalındı sevinçlerimiz çabuk
    yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu


    erteleyip durduk suç ortalığımızı
    asıl mutluluğun içinde bulunduğu
    bazı ben yalnıştım o yalnıştı bazı
    çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu


    yanıldığımız herşeyi birden istemekti
    isteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
    ihtiyaç başka bir boyuta geçmekti
    devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu


    tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
    sararmış yaprakların usulca savrulduğu
    köprüler yıkıldı artık kendimleyim
    parmak uçlarımda ölümün soğukluğu


    Atilla İlhan





    ELİMDEN GELEN BU


    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    Çoğalmak neyse ne azalmak zor
    Birisi seni her an bırakıp gittiğim
    Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
    Ağzındali acı alnındaki çizgiyim
    Gözlerine kirli bir bulut getirdim
    Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor


    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    Birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
    Yağmur yağmaksa o güneş açmaksa o
    Bir yerin üşüse onun sıcaklığı
    Öbürü en içten çağrını işitmiyor
    Alıp tutmaksa o basıp gitmekse o
    Bakışları kıyısız deniz uzaklığı


    Elimden gelen bu ben iki kişiyim
    İkisi birden çıkmaya uğraşıyor
    Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
    Birisi yeni baştan serüvene başlamış
    Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor
    Çoğalmak neyse ne azalmak zor


    Atilla İlhan




    BÖYLE BİR SEVMEK (NE KADINLAR SEVDİM)


    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    Azıcık okşasam sanki çocuktular
    Biraksam korkudan gözleri sislenir.


    Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir
    Hayır sanmayın ki beni unuttular
    Hala arasıra mektupları gelir
    Gerçek değildiler birer umuttular
    Eski bir şarkı belki bir şiir


    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir
    Yalnızlıklarımda elimden tuttular
    Uzak fısıltıları içimi ürpertir
    Sanki gökyüzünde bir buluttular
    Nereye kayboldular şimdi kimbilir


    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir.


    Atilla İlhan






    BEN ARTIK KÜSÜM


    beni de kırdılar içimde kırdılar
    karanlık camlardan sular akıyordu
    şimşekli bir boşlukta saat vurdu
    beni de kırdılar belki yalnızdılar
    belki onların da çocukluğu yoktu
    bütün şarkılara kapalıydılar
    bir genç kız değmemişti saçlarına


    beni de kırdılar ben artık küsüm
    yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
    sularından içmiyorum susadım ama
    beni de kırdılar soğuk bir ölüm
    çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
    oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
    bütün şarkılara kapalıydılar


    Atilla İlhan






    AN GELİR


    an gelir
    paldır küldür yıkılır bulutlar
    gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    o eski heyecan ölür
    an gelir biter muhabbet
    çalgılar susar heves kalmaz
    şatârâbân ölür


    şarabın gazabından kork
    çünkü fena kırmızıdır
    kan tutar / tutan ölür
    sokaklar kuşatılmış
    karakollar taranır
    yağmurda bir militan ölür

    an gelir
    ömrünün hırsızıdır
    her ölen pişman ölür
    hep yanlış anlaşılmıştır
    hayalleri yasaklanmış
    an gelir şimşek yalar
    masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    direkler çatırdar yalnızlıktan
    sehpada pir sultan ölür


    son umut kırılmıştır
    kaf dağı'nın ardındaki
    ne selam artık ne sabah
    kimseler bilmez nerdeler
    namlı masal sevdalıları
    evvel zaman içinde
    kalbur saman ölür
    kubbelerde uğuldar bâkî
    çeşmelerden akar sinan
    an gelir
    -lâ ilâhe illallah-
    kanunî süleyman ölür


    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf
    tenhalarında şiir söyleyerek
    kim duysa / korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    saatlı bir bombadır patlar
    an gelir
    attilâ ilhan ölür


    Atilla İlhan






    Zeynep Beni Bekle

    zeynep beni bekle / gece agaçlarina
    yagmur çiseliyorum / cam tozu su beyazi
    yalnizligini mutlaka degiştirecegim
    bir yaprak halinde süzülüp saçlarina
    eski teşrin'lerden / kederli kirmizi
    zeynep beni bekle mutlaka dönecegim
    söyle kim önleyebilir buluşmamizi

    geceleyin işiklari söndürdügün zaman
    benim şiir kitaplarindan sizan aydinlik
    elinde uyuyakaldigin heyecanli roman
    pancurlarin çarpildigi lodos geceleri
    rüzgârin degil benim / pencerendeki islik
    her akşam koridordaki ayak sesleri
    yanliş çaldigini zannettigin telefon
    zeynep beni bekle mutlaka gelecegim
    hem bu ne ilk ayriligimiz ne de son

    pikapta eminaga acemaşirân saz semaisi
    sokakta çocuklar saklambaç hirsiz polis
    hayat akip gidiyor olsam da olmasam da
    saati durmamali ufak sorumluluklarin
    resmi birakmadin ya / son çektigin hangisi
    bak mektuplar birikmiş yine masamda
    fakülteler açilacak bak bugün yarin
    zeynep beni bekle mutlaka gelecegim
    başladigimiz filmi birlikte bitirecegiz

    kim ne derse desin içimde delice bir his

    Attila İlhan






    Ağır Kan Kaybı

    Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan
    Biz yani; erdoğan, ayşenur, ali ve ahmet
    Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku
    Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
    Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
    Yani afyon, adilcevaz, akçadağ, turgutlu
    Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku

    Buzlu mehtap, alçakça kesmişti yolumuzu
    Bütün kapılardan açıkça kovulmuştuk
    Silahımız avcumuza yapışmıştı soğuktan
    Biz yani; erdoğan, ayşenur, ali ve ahmet
    Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku
    Kestiremedik ne yaptığımızı, kim olduğumuzu
    Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
    Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
    Yani afyon, adilcevaz, akçadağ, turgutlu
    Birkaç litre kan, bir hayli kemik, epeyce korku

    Ne kadar korkmuştuk, elimizden tutmadılar
    Doğrudur kendi içimizde daraldığımız
    Kim neyi savundu bilinmez, nereye kadar
    Biz yani; erdoğan, ayşenur, ali ve ahmet
    Başka bir yalnızlıkta boğulduk havasızlıktan
    Sanki bir tesbih koptu, tane tane savrulduk
    Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
    Ne solculuğumuz solculuktu, ne sağcılığımız
    Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar
    Kimse bizi sevmedi
    ağır kan kaybıyız

    Attila İlhan






    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum BENIMLE ASKIMIN FORUMU BU...ASKIM = isil

    Rafet El ROMAN Son Parcasi Gönül Yarasi - gepostet von alyazmalim am Donnerstag 20.07.2006
    ^^^Askla Sana^^^ - gepostet von alyazmalim am Donnerstag 01.06.2006



    Ähnliche Beiträge wie "atilla ilhan"

    Atilla Tas-Bekarlar - admini (Mittwoch 12.09.2007)
    koords. von king ilhan - King Ilhan (Donnerstag 13.07.2006)
    Can Atilla - Sultanlar A$kina - *elif* (Freitag 26.01.2007)
    ahhh ahhhhh ilhan - fatos (Mittwoch 15.08.2007)
    Ilhan - Sesen 2006 [Full Albüm] - Adminiye-Mp3 (Sonntag 28.01.2007)
    ümit milliye 2 fenerli colin kazım ve ilhan parlak - fenerli mert (Samstag 18.08.2007)
    King ilhan - King Ilhan (Mittwoch 12.07.2006)
    Kb's von King ilhan - King Ilhan (Samstag 21.10.2006)
    DJ-ATILLA - Riku (Sonntag 22.01.2006)
    King ilhan - King Ilhan (Sonntag 18.06.2006)