AHMET ARiF den şiirler........

Www.RadyoTurkuler.de.vu
Verfügbare Informationen zu "AHMET ARiF den şiirler........"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: BEDOCAN
  • Forum: Www.RadyoTurkuler.de.vu
  • Forenbeschreibung: Www.RadyoTurkuler.de.vu
  • aus dem Unterforum: Siirler
  • Antworten: 1
  • Forum gestartet am: Samstag 23.09.2006
  • Sprache: türkisch
  • Link zum Originaltopic: AHMET ARiF den şiirler........
  • Letzte Antwort: vor 17 Jahren, 7 Monaten, 2 Tagen, 4 Stunden, 3 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "AHMET ARiF den şiirler........"

    Re: AHMET ARiF den şiirler........

    BEDOCAN - 25.09.2006, 19:27

    AHMET ARiF den şiirler........
    Akşam erken iner mahpushaneye.
    Akşam erken iner mahpushaneye.
    Ejderha olsan kar etmez.
    Ne kavgada ustalığın,
    Ne de çatal yürek civan oluşun.
    Kar etmez, inceden içine dolan,
    Alıp götüren hasrete.

    Akşam erken iner mahpushaneye.
    İner, yedi kol demiri,
    Yedi kapıya.
    Birden, ağlamaklı olur bahçe.
    Karşıda, duvar dibinde,
    Üç dal gece sefası,
    Üç kök hercai menekşe...

    Aynı korkunç sevdadadır
    Gökte bulut, dalda kaysı.
    Başlar koymağa hapislik.
    Karanlık can sıkıntısı...
    "Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,
    Bense volta'dayım ranza dibinde
    Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
    Gülünç, acemi, çocuksu...

    Vurulsam kaybolsam derim,
    Çırılçıplak, bir kavgada,
    Erkekçe olsun isterim,
    Dostluk da, düşmanlık da.
    Hiçbiri olmaz halbuki,
    Geçer süngüler namluya.
    Başlar gece devriyesi jandarmaların...

    Hırsla çakarım kibriti,
    İlk nefeste yarılanır cigaram,
    Bir duman alırım, dolu,
    Bir duman, kendimi öldüresiye,
    Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
    Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
    Ve dışarda delikanlı bir bahar,
    Seviyorum seni,
    Çıldırasıya.


    Ay Karanlık

    Maviye
    Maviye çalar gözlerin,
    Yangın mavisine
    Rüzgarda asi,
    Körsem,
    Senden gayrısına yoksam,
    Bozuksam,
    Can benim, düş benim,
    Ellere nesi?
    Hadi gel,
    Ay karanlık...

    İtten aç,
    Yılandan çıplak,
    Vurgun ve bela
    Gelip durmuşsam kapına
    Var mı ki doymazlığım?
    İlle de ille
    Sevmelerim,
    Sevmelerim gibisi?
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel,
    Ay karanlık...

    Dört yanım puşt zulası,
    Dost yüzlü,
    Dost gülücüklü
    Cıgaramdan yanar.
    Alnım öperler,
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası,
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş,
    Etme gel,
    Ay karanlık...

    Hasretinden Prangalar EskittimSeni, anlatabilmek seni.
    İyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, halden bilmeze,
    Kahpe yalana.

    Ard-arda kaç zemheri,
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
    Bir ben uyumadım,
    Kaç leylim bahar,
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım,
    Bir o yana
    Bir bu yana...

    Seni bağırabilsem seni,
    Dipsiz kuyulara,
    Akan yıldıza,
    Bir kibrit çöpüne varana,
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    Yitirmiş öpücükleri,
    Payı yok, apansız inen akşamdan,
    Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...


    Bir Akşam Üstüdür
    Bir akşam üstüdür sarabî
    Bahçeler ve dağlar üzre hükümran;
    Tam dünyayı dolaşmak saatindesin.
    Ay ışığı su içer birazdan.
    Kızarmış kalçalarını çanlar
    Alabildiğine vurur.
    Sen çocuk tulumunda
    Matbaa mürekkebi
    Rüsva olmuş ellerinin emeği,
    Manşetlerde kilometre kilometre yalan
    Sallanır durur.

    Bir akşam üstüdür katil, muhteşem
    Alıp götürmüşler dost dediğini
    Almış rüzgârlar içini,
    Ümide benzer, sevdaya benzer...
    Soğuk bir namludur kör ve pusuda
    Ense kökünde zulüm,
    Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
    Burnun dibine hürriyet.
    Seviyorum mümkün değil;
    Aranızda kurşun, yasak bölge var
    Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
    Kanunu yapanlar ihtiyar.

    İÇERDE

    Haberin var mı taş duvar?
    Demir kapı, kör pencere,
    Yastığım, ranzam, zincirim,
    Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
    Zulamdaki mahzun resim,
    Haberin var mi?
    Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
    Karanfil kokuyor cıgaram
    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…

    SEVDAN BENİ
    Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...

    Uy Havar
    Yangınlar,
    Kahpe fakları,
    Korku çığları
    Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
    Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
    Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
    Pusatsız, duldasız, üryan
    Bir cana bir de başa
    Seher vakti leylim-leylim
    Cellat nişangahlar aynasındasın.
    Oy sevmişim ben seni...

    Üsküdar'dan bu yan lo kimin yurdu!
    He canım...
    Çiçekdağı kıtlık, kıran,
    Gül açmaz, çağla dökmez.
    Vurur alnım şakına
    Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
    Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
    Şahmurat Suyu kan akar
    Ve ben şairim.

    Namus işçisiyim yani
    Yürek içisi.
    Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
    Ne salkım bir bakış
    Resmin çekeyim,
    Ne kınsız bir rüzgar
    Mısra dökeyim.
    Oy sevmişem ben seni...

    Ve sen daha demincek,
    Yıllar da geçse demincek,
    Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
    Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,
    Yaran derine gitmiş,
    Fitil tutmaz, bilirim.
    Ama hesap dağlarladır,
    Umut, dağlarla.

    Düşün, uzay çağında bir ayağımız,
    Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri
    Düşün, olasılık, atom fiziği
    Ve bizi biz eden amansız sevda,
    Atıp bir kıyıya iki zamanı
    Yarının çocukları, gülleri için
    Herbirinin ayvatüyü, çilleri için,
    Koymuş postasını,
    Görmüş restini.
    He canım,
    Sen getir üstünü.

    Uy havar!
    Muhammed, İsa aşkına,
    Yattığın ranza aşkına,
    Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!
    Benim de boş yanım hançer yalımı
    Ve zulamda kan-ter içinde, asi,
    He desem, koparacak dizginlerini
    Yediveren gül kardeşi bir arzu
    Oy sevmişem ben seni...

    Vay Kurban
    Dağlarının, dağlarının ardı,
    Nazlıdır.
    Uçurum kıyısında incecik bir yol
    Gider dolan-dolana,
    Bir hastan vardır, umutsuz,
    Belki ayşe, belki Elif
    Endamı kuytuda başak,
    Memesinin, memesinin altında,
    Bir sancı,
    Bir hayın bıçak...

    Ölüm bu,
    Fukara ölümü
    Geldim, geliyorum demez.
    Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
    Ya da seher, mahmurlukta,
    Bakarsın, olmuş olacak.
    Bir hastan vardı umutsuz,
    Hayreti uykularda,
    Hayreti soğuk sularda.
    Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
    İki mavi, kocaman korku çiçeği,
    Açar, derin kuyularda...

    Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
    Hiç akıl edip de düşünen var mı?
    Gün kimin hesabına tutar akşamı,
    Rahmetinden kim demlenir bulutun,
    Hayırlı evlat makina
    Nasıl canavar kesilir.
    Kurdun, karıncanın rızkını veren
    Toprak nasıl ayartılır,
    Yüz vermez topal öküze,
    Ve almaz koynuna kara sabanı.

    Sepetçioğlu'm bir kömür işçişidir,
    Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif
    Mal, haraç-mezattır,
    Can, pazar-pazar.
    Kırmızı, ak ve esmer,
    Yumuşak ve sert buğdayları
    Yaratan ellerin sahibidir bu,
    Kör boğaz, nafaka uğruna,
    Haldan düşmüş, tebdil gezer...

    Dağlarının, dağlarının ardı,
    Nasıl anlatsam...
    Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
    Çırılçıplak,
    Vay kurban...
    "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
    Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile
    Fedayı kabul etmektir,
    Cennet yapabilmek için seni,
    Yoksul ve namuslu halka.
    Bu'dur ol hikayet,
    Ol kara sevda.

    Seni sevmek,
    Felsefedir, kusursuz.
    İmandır, konkunç sabırlı.
    İp'in, kurşun'un rağmına,
    Yürür, pervasız ve güzel.
    Sıradağları devirir,
    Akan suları çevirir,
    Alır yetimin hakkını,
    Buyurur, kitabınca...

    Gün ola, devran döne, umut yetişe,
    Dağlarının, dağlarının ardında,
    Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
    Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır,
    Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
    Sıkıysa yağmasın yağmur,
    Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ.
    bu yürek, ne güne vurur...
    Kaçar damarlarından karanlık,
    Kaçar, bir daha dönemez,
    Sunar koynunda yatandan,
    Hem de mutlulukla sunar
    Beynimizin ışığında yeraltı.

    Her mevsim daha genç, daha verimli,
    Sunar, pırıl-pırıl, sebil,
    Ömrünün en güzel aşk hasadını,
    Elimizin hünerinde yeryüzü.
    Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
    Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
    Şafakla doğan işgücü.
    Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
    Olm kitapta böylece yazılıdır,
    Ol sevda, böyledir çünkü...


    SUSKUN

    Sus, kimseler duymasın.
    Duymasın ölürüm ha.
    Aydım yarı gecede
    Yeşil bir yağmur sonra...
    Yağıyor yeşil.

    En uzak, o adsız ve kimselersiz,
    O yitik yıldızda duyuyor musun?
    Bir stradivarius inler kendi kendine,
    Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
    Önce bendim diyor ve sonra benim...
    Ölümsüz, güzel ve çetin.
    Ezgisidir dolaşan bütün evreni,
    Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
    Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
    Kendi rüzgarıyla vurgun...
    Sarıyor yeşil.

    Rüya, bütün çektiğimiz.
    Rüya kahrım, rüya zindan.
    Nasıl da yılları buldu,
    Bir mısra boyu maceram...
    Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
    Bilmezler nasıl sevdik,
    İki yitik hasret,
    İki parça can.
    Çatladı yüreği çakmaktaşının,
    Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
    Çağlardır boğulmuş bir su...
    Ağıyor yeşil.

    Yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
    Susmuş bütün namlular...
    Susmuş dağ,
    Susmuş deniz.
    Dünya mışıl-mışıl,
    Uykular derin,
    Yılan su getirir yavru serçeye,
    Kısır kadın, maviş bir kız doğurmuş,
    Memeleri bereketli ve serin...
    Sağıyor yeşil.

    Aydım yarı gecede,
    Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
    Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
    Ama hançer taşı sanki
    Koca Kartaca!
    Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
    Bak nasıl alıyor, yiğit,
    Binlerce yıl da sonra
    Alıyor yeşil.

    Vurur dağın doruğundan
    Atmacamın çalkara,
    Yalın gölgesi.
    Kuş vurmaz, tavşan almaz,
    Ama aç, azgın
    Köpek balıklarıydı parçaladığı
    Bak, Tiber saygılı, suskun.
    Bak nilüfer dizisi zinciri.
    Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
    Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
    Ve ilk gerillası Spartaküs'ün.
    Susuyor yeşil.

    Sus, kimseler duymasın,
    Duymasın, ölürüm ha.
    Aymışam yarı gece,
    Seni bulmuşam sonra.
    Seni, kaburgamın altın parçası.
    Seni, dişlerinde elma kokusu.
    Bir daha hangi ana doğurur bizi?

    Ruhum...
    Mısra çekiyorum, haberin olsun.
    Çarşıların en küçük meyhanesi bu,
    Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
    Derimizin altında o ölüm namussuzu...
    Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
    İlktir dost elinin hançersizliği...
    Ağlıyor yeşil.



    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum Www.RadyoTurkuler.de.vu

    karadenizlinin biri :) - gepostet von EmeGimsin am Donnerstag 14.06.2007
    Onur - Yandi Yürek - gepostet von tekin am Freitag 09.02.2007



    Ähnliche Beiträge wie "AHMET ARiF den şiirler........"

    ahmet tunçer - sana olan sevdamdandir bilesin - Admin-Mp3 (Samstag 10.02.2007)
    Ozan Arif buyrun kulaginizin pasi silinsin - aligunes (Montag 03.09.2007)
    Ahmet Ince - Ahmet Ince (Dienstag 02.01.2007)
    ahmet kaya - tuncay1574 (Sonntag 07.01.2007)
    Ahmet Kaya'dan Aglama bebek albümünden Sarki sözleri - maltay (Dienstag 29.08.2006)
    Ahmet Safak - Karisik (en güzel parcalari) 5 parca - mustafa (Mittwoch 24.01.2007)
    Peugeot 107 älter, aber neu im Forum - KarlKoch (Mittwoch 28.03.2012)
    ahmet aslan - dancequeen (Mittwoch 13.09.2006)
    Ahmet (ex-Mitglied) - defender (Mittwoch 27.06.2007)
    Ahmet Satılmış - Ben Ölürüm - 200 - MC-Ömer (Dienstag 16.01.2007)