Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?

DERSİM-ZAZA ARŞİVİ
Verfügbare Informationen zu "Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?"

  • Qualität des Beitrags: 0 Sterne
  • Beteiligte Poster: dersim
  • Forum: DERSİM-ZAZA ARŞİVİ
  • Forenbeschreibung: Dersim-Zaza Platformu
  • aus dem Unterforum: DERSİM ve DERSİM AŞİRETLERİ
  • Antworten: 1
  • Forum gestartet am: Dienstag 05.12.2006
  • Sprache: türkisch
  • Link zum Originaltopic: Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?
  • Letzte Antwort: vor 13 Jahren, 4 Monaten, 30 Tagen, 5 Stunden, 45 Minuten
  • Alle Beiträge und Antworten zu "Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?"

    Re: Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?

    dersim -

    Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?



    Osman AKAGÜNDÜZ

    oakagunduz@haberkapisi.com




    Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?

    19.11.2009 08:16


    Son günlerde ülke gündemindeki birçok önemli konu yetmiyormuş gibi, aniden gündem bir anda değişti ve Dersim konusu da gündemin birinci sırasına oturuverdi. Aslında demokratik açılım konusunda yazacağım konular o kadar fazla iken, bir anda Sayın Onur Öymen'in 10 Kasım günü mecliste yaptığı açıklama nedeniyle, Dersim konusunda medyada yapılan ve birçoğu yalan ve sahte bilgileri içeren haberlerin, açıklamaların ve hatta kasıtlı olarak yapılan bazı tahriklerin sürdüğünü görünce, siz okuyuculara Dersim'le ilgili tarihi gerçeklerden referanslar da vererek bahsetmenin uygun olacağını düşündüm.


    Çünkü, genel olarak tarihi araştırma yapmaktan, tarih okumaktan ve tarihimizle ilgili gerçekleri incelemekten ve tarihi öğrenmekten pek fazla zevk almayan, ancak bu zaafımızı bilenler tarafından gündeme göre yapılan, hiçbir gerçekliği olmayan, propaganda esaslı çarpıtılmış, yalan ve yanlış tarihi bilgilerle ilgili yazılara, haberlere ve açıklamalara da kolaylıkla inanan veya bunlar hakkında doğrumu acaba? diyerek şüphe duyan, sorgulama yapabilen ve hatta bunları savunan bir toplumuz da maalesef….


    Bu ülkenin, Sünni-Hanefi inancındaki bir Türk vatandaşı olarak, etnik kökeni ne olursa olsun, Alevi inancındaki vatandaşlarımıza Osmanlı döneminden günümüze, özellikle inançlarını uygulamaları açısından haksızlıklar yapıldığını, bunun laiklik anlayışımıza uygun olmadığını, haklı inanç taleplerinin en kısa zamanda karşılanmasının demokratik açılım içinde de ele alınarak cevaplandırılmasının insan hakları açısından da zorunlu olduğunu, bu hususun yıllardır istismarlara neden olduğunu ve ülkemizde Sünni-Alevi çatışması çıkarılması için terör örgütlerinin de eline koz verildiğini, vatandaşlarımızın bu oyunlara ve tuzaklara gelmemesi gerektiğini sürekli yazan, anlatan ve Alevi çalıştayının en kısa zamanda Alevi kardeşlerimizin inanç talepleri doğrultusunda sonuçlanmasını destekleyen birisiyim.


    Ancak, hepimizin tarihi gerçekleri göz ardı etmemesi, olaylara tek yönlü ve taraflı bakmaması, özellikle tarihte meydana gelen bazı istenmeyen olayların perde arkasını da gerçek belgelere ve bilgilere dayanarak milletçe doğru olarak okuyup, özeleştiri de yaparak değerlendirmemizin en doğru hareket tarzı olacağına inanıyorum.


    Belgelere dayanarak Dersim'le ilgili kısa coğrafi ve tarihi bilgilere göz atalım;


    - Bugünkü adı Tunceli olan Dersim bölgesi; Doğu Anadolu ile İç Anadolu'nun birleştiği oldukça sarp bir bölgedir. Kuzeyinde Munzur sıradağları ve kısmen Karasu nehri, Doğuda Peri/Büyüksu, Güneyde Muratsuyu, Batıda Karasu ile çevrilidir. Bölgenin en eski yerleşim merkezleri; Çemişgezek, Mazgirt, Pertek ve Hozat olup, bölge tarihte de Dersim adıyla bilinmektedir (M.Abdülhaluk Çay, “Tunceli mezartaşları ve Türk kültüründeki yeri”, Ankara 1985, Syf.154).


    - Dersim bölgesinin Selçuklulardan önceki tarihi hakkında fazla ve kesin bilgiler yoktur. Bazı kaynaklar bu bölgeye önce Sümerlerin, daha sonra Asurların hakim olduğunu (Ömer Kemal Ağar, “Tunceli-Dersim Coğrafyası”, İstanbul, 1940, Syf. 26), milattan önce bu bölgede Turani bir ırkın varlığından da söz edildiğini (Avrupalı tarihçiler Maspero ve De Morgan, Hıdır Öztürk, “Tarihimizde Tunceli ve Ermeni mezalimi”, Ankara, 1984, Syf.1) belirtirler.




    - Bazı kaynaklara göre bu bölgeye kısa süreli olarak Hititler, daha sonra sırasıyla Pers ve Makedonyalılar, Partlar, Büyük Roma devleti ve bu devletin ikiye bölünmesini müteakip Doğu Roma devleti ve Bizans hakim olmuş, ancak Dersim hiçbir dönemde tam anlamıyla bu devletler bağlanmamıştır. Bu bölge genelde Hristiyanlık döneminde mezhep olarak kabul görmeyen Hristiyanlık inançlarının sığındığı bir bölge olmuştur (Dersim, Türk ansiklopedisi, Cilt 8, Ankara 1966, Syf.109).


    - Daha sonra 1071'de Malazgirt zaferi ile sahneye çıkan Selçuklular zamanından başlayarak Anadolu'ya ve Dersim bölgesine yurt tutmak maksadıyla Türkmen akınları başlar. Sırasıyla bu bölgede Mengücek Beyliği ve Saltukların hakimiyeti görülür. 1228 yılında Sultan Alaaddin Keykubat'ın bölgeye tam olarak hakim olmasını müteakip, Türkistan'dan ve Horasan'dan bu bölgeye gelen Alevi Türkmenleri başta bölgedeki dağ etekleri olmak üzere tüm bölgeye yerleşmeye başlar. Selçuklular döneminde Türkçe konuşan bu Türkmen aşiretleri, Dersim bölgesine yerleşmeyi müteakip Zaza dilini konuşmaya başlarlar. Moğolların Anadolu harekatı sırasında da Dersim'in sarp dağ bölgelerine çekilerek buralar sığınırlar. 1243 yılında tamamen Moğol hakimiyetine giren bölge İlhanlı Devletinin nüfuzu altına girmiş, bu arada İlhanlılardan kaçan Türkmenler de bu sarp dağlık bölgelere sığınmışlardır (M.Şerif Fırat, “Doğu illeri ve Varto tarihi”, Ankara 1983, Syf.85).


    - 1387 yılında Anadolu'da Timur İmparatorluğu ve Timur görünür ve bu bölgedeki birçok beylik Timur'a destek verir. 1402 yılındaki Ankara savaşından sonra bölgedeki Osmanlı hakimiyeti biter ve Dersim bölgesindeki Türk beylikleri birbirleriyle çatışmaya başlarlar. Nazimiye civarındaki Hormeklilerle, Haydaran ve Alan aşiretleri arasında çetin savaşlar olur ve sonunda Kara Yakup adındaki bir Dersimli, Dersim bölgesindeki tüm aşiretleri ve beylikleri idaresi altına alır ve İlbeyi unvanını alır ( M. Şerif Fırat, a.g.e. Syf. 91).


    - Daha sonraki yıllarda Timur Anadolu'dan çekilince bölgeye 1473 Otlukbeli savaşına kadar Akkoyunlular hakim olurlar. Fatih'in, Uzun Hasan'ı yendiği bu tarihten itibaren bölge Osmanlıların hakimiyetine girer ve dağılan Akkoyunlular ve onlara destek verenlerin bir çoğu da Ovacık ve Pülümür'e sığınırlar ( Ö.K. Ağar, a.g.e. Syf.27).


    - 1502 yılında İran'da tahta geçen Şah İsmail, Doğu Anadolu bölgesini Şii mezhebi yoluyla ele geçirmeye çalışır ve bu maksatla da Dersim bölgesindeki aşiretlere ve Doğu Anadolu'daki Alevilere yanaşır ve kendine çekmeye çalışır. Bunlardan bazıları da Şah İsmail'e destek verirler. Bu tehdit Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmail'i Çaldıran'da mağlup etmesiyle sona erer. Ancak Yavuz, Şah İsmail'e destek veren ve yardımcı olan birçok aşireti ve Türkmen ve Kürt Alevileri cezalandırmaya başlar. Canlarını kurtaran bu aşiret mensuplarından ve Alevilerden birçoğu da Dersim bölgesindeki dağlara sığınırlar ( M. Şerif Fırat, a.g.e., Syf. 92; Garo Sasuni, “Kürt ulusal hareketi ve Ermeni- Kürt ilişkileri”, Stockholm 1986, Syf. 29-34).


    - Dersim bölgesi, Osmanlı Devletinin Tanzimat devrine gelinceye kadar merkezi otoritenin etkisinden nispeten uzak, Dersim'deki beylerin hakimiyeti altında, devletin hakimiyetini ve otoritesini tam olarak kuramadığı bir şekilde yönetilir. 1848 yılında Hozat'tan idare edilen bir kaza haline getirilir, ancak devlet otoritesi temin edilemez (L. Molyneux-Seel, A Journey in Dersim, The Geographical Journal, v. XLIV 1149, July-December London 1914, Syf.51).


    - Tanzimat'tan sonraki yapılanmada da Dersim bölgesi, bölgede hakim olan ağa veya şeyhlerden atama yapılmak suretiyle yönetilir. Bu da bölgedeki ıslahat ve diğer faaliyetlere menfaatleri gereği sürekli engel olan ve geçiştirmeye çalışan ve kendi menfaatlerini düşünen bir yönetimin elinde bölgenin kalması anlamına geliyordu. Bölgede devlet otoritesi 1880 yılında Dersim'in vilayet olmasıyla başladı. 1888'de Harput vilayetinin bir sancağı haline dönüştürüldü ve Osmanlı devleti yıkılana kadar da Dersim bu durumunu devam ettirdi (Dersim, Encylopedie De L'İslam, Tome n, Paris 1965, Syf. 214 ; T.C. Dahiliye vekaleti, Jandarma Umum Komutanlığı Raporları, Dersim, Ankara 1932, Syf. 56).


    Osmanlı Dönemindeki Dersim İsyanları;


    - Osmanlı dönemindeki Dersim isyanlarının ve bu isyanlara karşı yürütülen askeri operasyonların ana nedenleri olarak; bölgenin yine bu bölgedeki aşiret, seyit ve ağaların ellerine terk edilmesi, bu kişilerin birçoğunun ellerindeki otoriteyi ve gücü devletle paylaşmak istememesi, vergi vermemek ve devlete asker göndermemek konusunda devlete karşı çıkmaları, devlet otoritesinin bazı dönemlerde bu ağa, seyit ve aşiret reislerine tavizler de vererek olayları yatıştırmak istemesi, bu bölgedeki aşiret liderlerinin bazı zamanlar komşu yerleşim merkezlerini talan etmeleri ve hakimiyetleri altına alma istekleri, bu bölgedeki liderlerden bazılarının Osmanlı döneminde Ermenilerle, Ruslarla ve isyancı Kürtlerle işbirliğine girmeleri, yine bu liderlerden bazılarının kendi menfaatleri doğrultusunda yabancı devletlerin istekleri ve kışkırtmaları doğrultusunda hareket etmeleri ve elbette Alevi inancının da Yavuz Sultan Selim zamanından başlayarak devlet otoritesi tarafından yanlış bilgi, hurafeler ve propagandalar neticesinde İslam dışı bir inançmış gibi kabullenilmesinin ve bölgede ağırlıklı olarak Hanefi mezhebine göre ibadet yapılması ve camiler inşa edilerek inanç baskısı yapılmasının bölge halkında yarattığı üzüntü ve öfkeler olarak özetlenebilir. Bu nedenle 1860'lı, 1870'li, 1893-1905 yılları arasıyla, 1907, 1908 ve 1918 yıllarında çıkan isyanlar nedeniyle Osmanlı devletinin bölgeye ve bölge halkına olan güvensizliği sürekli devam etmiş ve istenmeyen birçok olay meydan gelmiştir. Bu isyanların detaylarına burada girmiyorum.


    Milli Mücadele Döneminde (1918-1923) Dersim;


    - Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanan Birinci Dünya harbi sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi sonunda Osmanlı devleti itilaf devletlerince paylaşılmaya ve Anadolu'nun birçok bölgesi de bu faaliyetlerden nasibini almaya başladı. İngilizlerin ve Fransızların kışkırttığı Kürtler ve Ermeniler de kurdukları çeşitli cemiyetler yoluyla Doğu Anadolu bölgesinde Bağımsız bir Kürt devleti ve Ermeni devleti kurmak yolunda faaliyetlerine hız verdiler. Örneğin, Kürt Teali Cemiyeti faaliyetlerini Dersim bölgesine de taşımış, Doğuda kurulacak Kürt ve Ermeni devletlerinin teşkilinin koordinesi için Dersim'le, Sivas Koçgiri arasındaki faaliyetlerin koordinesi M.Nuri Dersimi'ye (Baytar Nuri), Dersim içindeki teşkilatlanmanın görevi de Alişir'e verilmiştir. Bu arada İngiliz binbaşı E.W.C Noel de sık sık Dersim bölgesine ziyaretlere başladı ve bu bölgedeki Kürt aşiret reislerini propagandalarla ayrılıkçı hareketler için örgütlemeye başladı (M.N.Dersimi, a.g.e., Syf 121-122, Komal yayınları, Koçgiri Halk hareketi, Syf. 36, T.Z. Tunaya, a.g.e. Syf. 190).
    - 1919 yılında Mustafa Kemal'in 19 Mayıs'tan başlayarak yürüttüğü milli mücadele hareketi de gelişmeye başlamış, ancak bu arada 1919 yılı sonlarında Ermeni ve Kürt liderleri anlaşarak Paris barış Konferansına ortak bir bildiri sunarak Doğu Anadolu bölgesinde birleşik bağımsız Ermenistan ve bağımsız Kürdistan devleti kurulması için müracaatta bulunmuşlardır. Bu müracaatta ve Kürt-Ermeni işbirliğinde Binbaşı Noel'in büyük katkıları olmuş, istenen devletlerin sınırları da bu şahıs tarafından dikte edilmiştir. Aynı faaliyetler kapsamında Milli Mücadele faaliyetleri engellenmeye çalışılmış, Sivas Kongresini Elazığ valisi Ali Galip ve bazı Kürt aşiretleri vasıtasıyla basmaya ve engellemeye çalışan Noel, Mustafa Kemal tarafından üzerine gönderilen milli mücadele kuvvetlerini görünce kaçmıştır.


    - 1920 yılında, detaylarına kısaca gireceğim Koçgiri ayaklanmasından da bahsetmek faydalı olacaktır. Alevi Türkmenlerden oluşan bu aşiret aynı zamanda Kürtçe de konuşuyordu. Ancak bu aşiret üyeleri Kürt Teali Cemiyeti üyeleri olan Mehmet Nuri Dersimi, Alişan ve Alişir tarafından tüm Aleviler imha edilecek propagandası yapılarak kışkırtılmış, Kürt Teali Cemiyetini ve faaliyetlerini destekleme kararı almıştır. O tarihte Ankara'da kurulmuş olan hükümete, Hozat'ta yapılan ortak toplantıdan sonra özetle; Mustafa Kemal hareketinin Kürdistanı tanıyıp tanımayacağı konusundaki kararını bildirmesi, tutuklu bütün Kürtlerin serbest bırakılması, bu bölgelerdeki devlet memurlarının çekilmesi ve bölgeye gönderilen müfrezelerin derhal geriye çağrılması konusunda muhtıra vermişlerdir. İsyan hazırlıkları üzerine, o tarihte Dersim aşiret reisleri arasında anlaşmazlıklar da başlamış, Meço Ağa Dersim mebusu olarak Ankara'ya gitmiş, Diyap Ağa da; “aslımız ve neslimiz birdir” diyerek isyancılara karşı çıkarak o da Ankara'ya Dersim Mebusu olarak katılmıştır. İsyan sırasında bazı aşiret reisleri hükümet kuvvetleri tarafına geçmiş, Dersim'den Koçgiri'ye kuvvet göndermekle Seyit Rıza'nın da dahil olduğu bu ayaklanma, yapılan tenkil harekatı ile bastırılmış ve isyanın ele başları olan Mehmet Nuri Dersimi, Alişan ve Alişir gibi liderleri de Haziran 1921 ayı içinde teslim olup tutuklanmışlardır. Bu liderler daha sonra affedilmişler ve bazıları, Mehmet Nuri Dersimi örneğinde olduğu gibi ilerde görüleceği üzere yıkıcı faaliyetlerini sürdürmüşlerdir (Türkiye'de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Şadillili Vedat, Kon Yayınları, 1980, Syf. 35-50). Dersim aşiretlerinin bir kısmının destek verdiği ve Yunanlıların o tarihlerde Anadolu topraklarında ilerlerken meydana gelen bu isyanın nedenlerini ve arkasındaki dış güçleri tüm okuyucularımın anlayacağını sanıyorum.


    - Bu ayaklanmadan sonra Ankara Hükümeti, Dersim'de yeni bir idari yapılanmaya gitmiş, 1922 yılında Dersim Harput vilayetinden ayrılarak ayrı bir il haline getirilmiş, bu yapısını Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar sürdürmüştür (Suat Akgül, Cumhuriyet dönemine kadar Dersim Sorunu, İstanbul, 1992, Syf. 22).


    Cumhuriyet Döneminde Dersim;


    - Dersim'de Cumhuriyet döneminde bizzat Atatürk tarafından bölgede lider durumunda bulunan Seyit Rıza'dan talep edilen bölgede asayişin sağlanması ricasına rağmen, Türk ve Kürt kökenli Alevi vatandaşlarımızın inançları ile ilgili gelişmelerin Cumhuriyet kurulduktan sonra da gerçekleşmemesi nedeniyle için için kaynamalar devam etmiş, bölgede baskınlar, soygunlar, askeri birliklere saldırılar da bu arada sürüp gitmiştir.


    - Bu durumdan faydalanmak isteyen Ermeniler ve Doğu Anadolu'da kendi menfaatlerine uygun yapıyı arzulayan Rusların da dahil olduğu dış mihraklarca, Kürt-Ermeni müşterek cemiyeti olan Hoybun Cemiyeti 1927 yılında kurulmuş ve Kürtçülük ve ayrılıkçı faaliyetler Ermenilerle müştereken bu yıldan başlayarak aralıksız olarak sürdürülmüştür. Hoybun Cemiyeti tarafından 1933 ve 1934 yıllarında gizlice Türkiye'ye gönderilen Ermeni Boğos ve daha önce Koçgiri ayaklanmasını müteakip af edilmesinden sonra yurt dışına çıkan Mehmet Nuri Dersimi (Baytar Nuri), Dersim çevresinde 1.5 yıl gizli çalışmalarda bulunmuşlardır. Bu sırada bütün yurtta ve özellikle Dersim bölgesinde yoğun bir Kürtçülük propagandası da yeniden başlatılmıştır. Bunun nedeni de, Türkiye'nin Hatay'ı Fransız emperyalizminden kurtararak ana vatan dahil etmek çalışmalarıdır. Hoybun Cemiyeti ve Kürt meselesinin yeniden desteklenmesinin ve Dersim bölgesindeki Alevilerle ilgili hassas durumun kışkırtılıp istismar edilmesi ile burada çıkarılacak isyanlar ve karışıklıklarla Hatay'ın Türkiye'ye bırakılmaması hedeflenmiştir. Bu nedenle bölgedeki aşiretler yeniden kışkırtılmaya ve devlete karşı isyana zorlanmaya başlanmışlardır ( Türkiye'de Kürtçülük hareketleri ve isyanlar, Şadillili Vedat, Kon Yayınları, Ankara, Syf. 148-150).




    - Durumları takip eden ve Dersim bölgesindeki bazı aşiretlerin yeniden asker göndermemeye başlaması ile vergi vermemek konusunda ısrar ettiğini gören Hükümet, 1935 yılında 2884 sayılı “Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun”u çıkarmış ve Dersim'in adını da “Tunceli” olarak değiştirmiştir. Ayrıca Ankara, bölgede Dördüncü Genel Müfettişlik kurmak kararını almış ve başına da General Abdullah Alpdoğan'ı göndermiştir. Bu suretle iyice artan yağma ve soygunların da önlenmesi, devlet otoritesinin tesisi ve asker alımlarını kontrolü maksadıyla karakolların yapımları da başlatılmıştır. Bu faaliyetler ile yıllardır zaten iyice kışkırtılmış olan Dersim bölgesinde 21-22 Mart 1937 tarihlerinde başlatılan isyan, 7 Ağustos 1938 tarihine kadar 1.5 yıl sürecek bir ateş çemberine bölgeyi yeniden almıştır (Türkiye'de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Şadillili Vedat, Kon Yayınları, Ankara 1980, Syf. 148-150).




    - İsyanın lideri olan Seyit Rıza'nın bölgede kurduğu derebeylikten ve menfaatlerinden vazgeçmemesine ilave olarak bölgede Hoybun vasıtasıyla yürütülen Kürtçülük faaliyetleri ve bölgedeki vatandaşlarımızın Alevi inançlarını serbestçe yerine getirilememesi gerçekleri ile iyice gergin hale getirilen insanlarımız, başlarındaki reislerinin de sebep olduğu bir ayaklanmayı başlatmış ve sonuçta birçoğu masum ve ne için, ne yaptığını bilmeyen binlerce masum sivil ve asker vatandaşımızın kaybına neden olunmuştur. Bölgede 1.5 yıl kan akmış, binlerce insanımız, barut, ateş ve ölüm çemberi içinde sıkışıp kalmıştır. Bu durum bize birbirini boğazlayan, hançerleyen, aynı kandan, aynı candan ve hatta aynı ırktan insanların düştüğü ve düşürüldüğü acıklı manzara için ders alınacak bir örnektir. Sonuçta, düşman yine düşmanlığını yapmış, kardeşi kardeşe düşürmüş, fakat Hatay'ı alamamış ve Hatay ana vatanına katılmıştır (Türkiye'de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Şadillili Vedat, Kon Yayınları, Ankara 1980, Syf. 148-150).








    Sevgili Okuyucular,


    Sizlere güvenilir tarihi kitaplardan referanslarını da vererek toplumu 10 Kasım 2009 gününden bu yana iyice geren bir konu olan Dersim hakkında tarafsız bilgiler sunmaya çalıştım. Sanıyorum ki bilgi sahibi olunmuştur.


    Şadillili Vedat'ın referans da verdiğim kitabının önsözünde ilgili yayınevi son satırında şu cümleyi yazmış; Dileğimiz, geçmişte olmuş birtakım üzücü olayların ve hadiselerin tesirinden sıyrılarak, bütün dargınlıkların küskünlüklerin bir kenara itilip, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe doğru emin adımların atılması, Alevisi ile, Sünnisi ile, Türkmeni ile, Kürdü ile bütün canların bir olmasıdır. Gelin Canlar bir Olalım.


    Takdir siz okuyucuların.


    Sağlıcakla kalınız.




    http://www.haberkapisi.com/yazi/dersimle-ilgili-tarihi-gercekleri-degistirmek-mumkun-mu-6681.htm



    Mit folgendem Code, können Sie den Beitrag ganz bequem auf ihrer Homepage verlinken



    Weitere Beiträge aus dem Forum DERSİM-ZAZA ARŞİVİ

    Miandonike - gepostet von dersim am Freitag 11.05.2007
    MEMO BOM KAMO - gepostet von dersim am Freitag 15.12.2006
    Tunceli'de Zarar Tespit Çalismalarina Dair_Hüseyin AYGÜN - gepostet von dersim am Sonntag 17.06.2007
    VILIKE_ÇIGDEM_KROKUS_(lat. Crocus, Mz. Krokusse) - gepostet von dersim am Samstag 26.05.2007
    MUNZUR VADİSİ: TÜM İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜREL MİRASIDIR - gepostet von dersim am Montag 16.06.2008



    Ähnliche Beiträge wie "Dersim'le İlgili Tarihi Gerçekleri Değiştirmek Mümkün mü?"

    Frage - Mobra69 (Freitag 03.09.2004)
    kein zündfunke - bornschein2007 (Mittwoch 28.03.2007)
    Frage an den Wing - gobi (Dienstag 30.05.2006)
    Bisquitrolle - Frage dazu - Kerstin (Montag 06.08.2007)
    Frage&Antwort - Mod (Donnerstag 16.06.2005)
    kein... ohne... - ballerman007 (Samstag 09.12.2006)
    Frage: - Vani (Montag 05.11.2007)
    Wer nimmt den mich.....solnage ich noch kein RK hab - COREY8 (Sonntag 12.06.2005)
    Sprengmeister - Sprengmeister (Mittwoch 30.07.2008)
    noch ne frage :D - Mogi (Sonntag 13.05.2007)